Araba kullanırken gözümüz tavan aynasına takılı kalırsa kaza yapmak kaçınılmaz olur. Şirket yönetimi de buna benzer. Geçmiş performansı mali tablolardan takip etmek elbette önemli. Ama bu kesinlikle öncü göstergeleri, hele de bozulma emaresi olanları, ıskalamaya yol açmamalı. Çünkü bir yangına ne kadar erken müdahale edersek, hasarı azaltma şansımız o kadar yüksek olur.
Peki, işlerin yolunda gitmediğini, performansın düşmeye başladığını nasıl erkenden anlayabiliriz? Çeşitli ülkelerde yatırımcısı, yönetim kurulu üyesi veya danışmanı olduğum şirketlerde gözlediğim şu beş davranış sizin şirketinizde de varsa, alarm zilleri çalmalı.
VERİLERLE KAVGA
Satışlar düştüğünde ‘o hafta havalar kötüydü’, kâr marjı azaldığında ‘toptan müşterilerimiz bu aralar çok istekli’ gibi cevaplar geliyorsa dikkatli olmakta yarar var. Bu, ‘kilo verdim ama baskül yanlış tartıyor’ ifadesinin kurumsal versiyonudur. Elbette verilerde mevsimsellik, tek seferlik olaylar, ölçüm yöntemi gibi faktörleri göz önüne almamız lazım (baskül gerçekten bozuk olabilir!). Ancak sürekli bahane bulunuyor, ısrarla rakamlarla kavga ediliyorsa, orada sıkıntı vardır.
PEMBE GAZETE
Rivayet o ki, ünlü zengin Rockefeller, ömrünün son günlerinde gazetelerdeki moral bozucu haberlerden çok sıkılmış. Etrafındakiler de onun için tek nüsha çıkan ve sadece iyi haberlerden oluşan bir ‘pembe gazete’ hazırlamaya başlamışlar. Ekibiniz size sadece övgüler, iyi haberler ve başarı hikayeleriyle geliyorsa, daha dikkatli olma vaktidir.
UYULMAYAN TERMİNLER/ BÜTÇELER
Projelerin bitişi hedef tarihin ötesine sarkıyor, kaynaklar bir türlü yetmiyorsa ortada kronik bir mesele vardır. Birinci ihtimal; yöneticiler plan yapmayı bilmiyordur. Bu ehven-i şer bir durumdur, çünkü kabiliyetler geliştirilebilir, eksikler tamamlanabilir. Daha riskli olan ikinci ihtimal; çalışanlar artık kurumu ciddiye almıyordur. Çok hızlı ve net bir şekilde üzerine gidilmesi şarttır. Çünkü, bir kez gevşeyen lastiğin tamamen eski halini alması imkansızdır.
‘NEME LAZIM!’
Kanuni Sultan Süleyman, yakın dostu olan alim Yahya Efendi’ye ‘bu devlet hangi halde çöker?’ diye sormuş. Cevap iki kelimeden ibaretmiş: ‘Neme lazım!’. Yani problemleri görenlerin, durumu boş vererek susmaları. Şirketler için de durum farksız. Toplantılar çok sessiz veya tartışmasız mı geçiyor? Ekip üyeleri pozisyon almak yerine durum tespiti veya genel geçer ifadelerle mi yetiniyor? Basit kararları almak dahi, kimse sorumluluğu üstlenmek istemediği için çok mu uzun sürüyor? Geçmiş olsun, ‘neme lazım!’ virüsü sizin şirketi de enfekte etmiş.
DEDİKODU/ İSPİYON
Bunlar asırlardır insanlığın bir gerçeği – ama şirketinizde bu işler sıklaştıysa alarm zilleri yüksek sesle çalmalı. Çünkü dedikodu ve ispiyon güvenin olmadığı yerde yeşerir. O yoksa iletişim, iletişim yoksa ekip, ekip yoksa başarı olmaz. Her işi bırakıp güveni acilen tesis etmeye odaklanın derim.
Kötü haber almak elbette hepimizin canını sıkan bir durum. Ama meseleleri halının altına süpürmenin veya deve kuşu gibi kafayı kuma gömüp ‘sorun yok’ demenin sonucu kesinlikle daha can sıkıcı olacaktır.