Cumhuriyetin modern yüzü olarak, 1946'da temeli atılan bina, uzun ve sancılı bir yapım sürecinin ardından 1969'da hizmete açıldı. O zamanki adı İstanbul Kültür Sarayı olan bina, 1970'te çıkan yangında büyük hasar gördü. Tadilatın ardından bu kez Atatürk Kültür Merkezi (AKM) adıyla 1978’de yeniden hizmete girdi. Uzun yıllar İstanbul’un en önemli sanat merkezi olarak faaliyetini sürdürdü. Türkiye’nin kültür sanat hayatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan AKM, 2008’den 2018 yılına kadar kapalı kaldı. 10 Şubat 2019’da yeniden inşasına başlanan projeyi, ilk AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu’nun kurucusu olduğu Tabanlıoğlu Mimarlık üstlendi. AKM, yeni yüzü ile 29 Ekim 2021’de yeniden hizmete açıldı. Tarihselliğin modern mimari ile bütünleştiği yeni AKM’nin kalbinde ise görenleri kendine hayran bırakan Kaleseramik’in imzası olan Kırmızı Küre yer aldı.
Çan'da Atölye Kale'de üretildi
2 bin 40 kişilik Opera Salonu’nu içine alan küre, Kaleseramik’in, kadın istihdamına katkı sunmak, kadını emeğini desteklemek ve ekonomide öncü olan kadın girişimci sayısını artırmak amacıyla Çanakkale’nin Çan ilçesindeki fabrikasında kurduğu Atölye Kale’de hayat buldu. Kaleseramik’in yenilikçi vizyonun bir örneği olan görkemli küre, Atölye Kale bünyesinde kurulan ve aralarında kadınların da bulunduğu 18 kişilik özel ekip tarafından el emeği ile üretildi. Kaleseramik ekibinin, 3,5 ay gibi kısa bir sürede gece gündüz çalışarak, hayat verdiği Kırmızı Küre için, önce proje ve tasarım ekibi tarafından farklı renk ve modeller üzerinde yüzlerce deneme yapıldı. Nihai kararın ardından üretim süreci başladı. Kürenin yapımında kullanılan ve üç farklı model olarak, tasarlanan yaklaşık 15 bin adet özel seramik karoların her biri, tek tek el emeği ile üretildi.
Seramik sanata dönüştü
Üç boyutlu özelliklerinden dolayı farklı ve özel teknikler kullanılarak üretilen seramik karoları, son olarak can alıcı kırmızı renkleri için İtalya seramik sanatçısı Alexandra Khuen-Belasi’nin usta ellerine bırakıldı. Alexandra Khuen-Belasi’nin, özel bir reçete ile ürettiği sır, yine özel bir teknik kullanılarak, tüm parçalara belli bir gramajda tek tek uygulandı. Yüzeyleri sırlandıktan sonra eşsiz kırmızı renklerine kavuşan seramik karoları, her biri 2 m3 büyüklüğündeki 4 Kamara fırında 1.000 °C üzerindeki sıcaklıkta 24 saat boyunca pişirildi. Seramiğin sanata dönüşmesinin en güzel örneği Kırmızı Küre, titiz ve özverili bir üretim sürecinin ardından Türkiye’nin simge yapısı AKM’nin kalbindeki yerine konuldu.
Kırmızı Küre'nin öyküsü
Kaleseramik Genel Müdürü Altuğ Akbaş’ın Kırmızı Küre ile ilgili yorumları şöyle: “İnşa edildiğinde dünyanın dördüncü büyük sanat merkezi olarak hizmete giren çok özel bir yapıdır Atatürk Kültür Merkezi. Biz de Kaleseramik olarak, hayat verdiğimiz Kırmızı Küre'nin el yapımı seramikleri ile bu çok özel yapının kalbinde yer almanın gurur ve heyecanını yaşıyoruz. Değerli bir miras olduğuna inandığımız eserin üretiminde, kadınların ve kadın istihdamına yönelik attığımız adımların payı çok büyük. Kırmızı Küre'nin seramikleri, kadın istihdamını desteklemek amacıyla Çanakkale’nin Çan ilçesindeki fabrikamızda kurduğumuz Atölye Kale’de hayat buldu. Proje için çoğunluğu kadınlardan oluşan 18 kişilik bir ekip kurduk. Bu ekiple birlikte, Tabanlıoğlu Mimarlık'ın hazırladığı tasarım çerçevesinde numune sürecine girdik. Süre kısıtlıydı ama işin bize yüklediği sorumluluğun da bilincindeydik. Arkadaşlarımız da kısıtlı zamana, pandemi koşullarına rağmen gece gündüz demeden çalışarak, yaklaşık 100 günde bu nadide eserin ortaya çıkmasını sağladılar. Faaliyet gösterdiği her alanda ülkesinin ve insanlarının gelişimine katkı sunma hedefiyle çalışan bir Grup olarak, ülkemize bir kalıcı eser daha bırakmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”