Taklit, öğrenme sürecinde bir merhale... Bugünün icat kuluçkası ülkeleri de zamanında “iyi, farklı ve yeni olanı” taklit ederek işe başladılar. Ancak bir süre sonra kendileri fikir üretmeye, icat çıkarmaya, eski köylerine yeni adet getirmeye muvaffak oldular.
Türkiye’de zaten icat çıkaranın başı belada... Farklı olandan nefret eden, yeni olandan korkan yapımız yüzünden mucitlerimize hayatı zor ettiğimiz kesin. Son 10 yıldır kültür değişimi başladı ve şükür ki inovasyon, Ar-Ge; takdir edilir oldu.
Yıllardır yazıyorum; bizler neden AR’aştırıyor fakat GE’liştiremiyoruz diye. Kültürel direnç noktaları netleştikçe bu değişimi sağlayacak adımları atıyoruz nihayet. Yasa dedik çıkardık, kaynak dedik; bulduk. Neredeyse milli gelirin %1’ini Ar- Ge’ye harcıyoruz.
Fakat yetmiyor zira buluşçuları, fikir yağmacılarından koruyamıyoruz. Fikir yağmacıları derken, sizin buluşunuzu, patentinizi alıp, kendi malı gibi üreten, satan, ticarileştiren kurnazlardan söz ediyorum.
Patent başvurularında azalma, marka, tasarım ve buluş hırsızlıklarına yönelik davalarda artış yaşanıyor. Gözüyle düşünen bir toplum olduğumuz kesin. Fakat artık değişmek, dönüşmek zorundayız.
Taklit, ilham kaynağı olacaksa, hoş görülebilir bir yere kadar. Sonuçta Japon mucizesi de böyle gerçekleşti. Ancak fikir ve buluş hırsızlığı, hoş görülemez. Sayıları zaten yetersiz olan buluşçularımızı, bu fikir yağmacılarından koruyamaz isek, arkası gelmez, gelişme olmaz.
FİKİR YAĞMASINA ENGEL OLMAK
Patent, koruma demektir. Bizde ise fikri yağmalamanın, buluş hırsızlığının adı haline gelmiş. Yazık. Önerim, yasa ve kaynak sorununu çözen yönetimin, buluşçuların fikri yağmasını önleyecek tedbirleri bir an önce geliştirmesidir.
Reel ekonomide buluşuyla kendine yer açmaya çalışan, icadına hayatını adamış, kaynak harcamış insanların, patent aşamasında, bürokrasinin zaafı yüzünden yağmalanması, bağışlanamaz.