Olağan dışı gelişmelerle sık karşılaşarak nefes nefese yaşamayı sıradanlaştırmış bir toplumun bireyleri olarak yine bir korku tünelinde ilerliyoruz.
TL’nin bugünlerde ABD doları karşısında yılbaşına göre yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetmiş olmasına bakıp, 1994 ve 2001 ekonomik kriz yıllarındaki tek seferlik devalüasyonları endişeyle hatırlıyoruz.
2007 ve 2018’deki kur şoklarının TCMB’nin enflasyon hedefleme rejimi altındaki politikalarını nasıl olumsuz etkilediğini net şekilde anlatan metinler www.tcmb.gov.tr adresinde erişilebilir durunda. Bugünlerde yaşamakta olduğumuz kur şokunun zorlu bir enflasyon dalgasına dönüşeceğini (belki de tsunami) kestirebilmek için TCMB metinlerine ve özellikle de Enflasyon Raporu kutularına bakmak yeterli. Zaten aklı ermeye başlayan her Türk vatandaşı, döviz kurundaki artışın fiyatlar üzerinden hayatı nasıl pahalılaştırdığını, altında ezilerek öğreniyor. Döviz kuru-enflasyon geçişkenliği, üretici fiyatları-hayat pahalılığı ilişkisini kafalara kazıyan TCMB’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz indirim ısrarına tam uyumla sürdürdüğü kararların yaratacağı devalüasyon ve enflasyonu öngörmemesi olanaklı değil.
Başkan Kavcıoğlu’nun 28 Ekim’de TCMB’nin bundan böyle çıpa olarak cari açığı kullanacağını ilan etmesiyle, zaten dolaylı olarak “enflasyon hedeflemesi” sisteminin terkedilmekte olduğu kayda geçirildi.
Geldiğimiz noktada; siyasi kulislerde, akademik çevrelerde, iş dünyasında, fabrikalarda, emekçilerin sofralarında yanıt aranan soruları derlemeye çalıştık.
Yanıtları düşünüldükçe yeni belirsizlikleri ortaya çıkaran sorular şöyle:
İktidar, TL’nin hızlı değer kaybı ve enflasyon artışını neden göze aldı?
Faiz indirim kararlılığının ekonomi politikası çıkmazı mı olduğu, yoksa bilinçli bir siyasi tercihle seçim öncesi sanal ekonomik canlılık mı amaçladığı şeklinde görüşler ikiye ayrılmış durumda. Dolarizasyonun hüküm sürdüğü, fiyatların sıkça güncellendiği ortamda ekonomi aktörleri enflasyon muhasebesine dalmadan hemen önce piyasalarda canlılık yaşanırken seçime gitmenin siyasi bir tercih olabileceği dillendiriliyor.
Ucuzlayan Türk şirketlerine yabancı sermaye akımı mı bekleniyor?
Türkiye’de devalüasyonları izleyen dönemlerde yabancı sermayenin başta finans sektörü olmak üzere ucuzlayan şirket hisselerine gösterdiği rağbet bugün sıkça akıllara geliyor. Siyasi iradenin ekonomiye taze kaynak sağlamak için TL’nin hızlı değer kaybını göze aldığını öne sürenler en son BBVA-Garanti Bankası operasyonuna işaret ediyorlar.
Enflasyonun gözden çıkarılması erken seçimi mi işaret ediyor?
Siyasi ve ekonomik gözlemciler kur ve enflasyon artışını göze alan bir siyasi satranç hamlesinin ancak kısa sürede seçime gidilirse sonuç verebileceği görüşündeler. Seçim öncesi ücretleri artırılması beklenen emekçiler, memurlar, emeklilerin enflasyon karşısındaki durumlarını hesaba katamadan oy kullanmaları amaçlanmış olabilir.
Hiper enflasyona gider miyiz?
Bugün kendi sıkletindeki ülkelerden negatif yönde ayrışan, dünyanın en sorunlu ekonomilerine yaklaşan Türkiye’nin kur ve enflasyon artışını göze almasının hiper enflasyona gidiş riski taşıdığı da sıkça dile getiriliyor. DÜNYA’ya görüş bildiren çok deneyimli eski bir TCMB yetkilisine göre, içinde bulunduğumuz durum neredeyse “hiper enflasyon” kadar kötü. Hiper enflasyon uzak ihtimal. Bunun için daha başka pek çok olumsuz koşulun bir araya gelmesi gerekiyor.
Enflasyon karşısında ezilen çalışanların ücret artışı ne olacak?
Aralık ayının ilk 10 gününde belirlenmesi beklenen Asgari Ücret, iktidarın 2022 yılı ekonomik ve siyasi stratejisinin en büyük göstergelerinden biri olacak. Emekçi, memur ve emeklilerin ücret ve maaşlarında yapılacak iyileştirmenin düzeyi siyasi hedefin vadesini de ortaya koyacak.
Kur artışıyla daha da bunalan zor durumdaki (zombi) şirketler ne olacak?
Borçları yıllardır sürekli ertelendiği için borç ödeme refleks ve yeteneğini kaybeden zor durumdaki (zombi) şirketler yüksek kur ve enflasyon sürecinin en önemli unsurlarından biri olacak. Siyasi iradenin bu alanda atacağı adımlar merakla bekleniyor.
Muhalefetin nihayet ekonomide giderek daha somut öneriler getirmesi paradigma değişikliğinin habercisi mi?
Bugüne kadar hep onca sıkıntıya rağmen iktidara alternatif oluşturamamakla eleştirilen muhalefet partilerinin, nokta hedeflerle ilgili somut öneriler getirmeye başlamaları bir paradigma değişikliği işareti sayılıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti lideri Meral Akşener’in başını çektiği Millet İttifakı bileşenlerinin ekonomik anayasa hazırlığı da bu kapsamda değerlendiriliyor.
IMF destekli program sinyali
Piyasaların TCMB’nin faiz indirim kararının şokunu yaşadığı saatlerde Ankara’da katılımcılarıyla dikkat çeken bir toplantı yapıldı. Nesibe Aydın Eğitim Kurumları kurucularından eğitimci yazar Hüsamettin Aydın, vefatının birinci yıldönümünde, “Özgürlük, Kurumlar ve Ekonomi” başlıklı panelle anıldı. Eski Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek son anda katılamadığı için moderatörlüğünü eski çalışma arkadaşı Dr. Burcu Aydın Özüdoğru’nun yaptığı panelde, Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Burak Arzova, Koç Üniversitesi Global Source Danışmanı Dr. Murat Üçer ile Bilgi Üniversitesi’nden Murat Sağman değerlendirmelerde bulundu. IMF deneyimli moderatör ve katılımcıların değerlendirmeleri dikkatle izlendi. 2001 dönemindeki IMF destekli Kemal Derviş programı teknokratlarından Murat Üçer’in öğrencilerin sorusu üzerine “IMF destekli bir istikrar programı gerekiyor” sözleri dikkatle not edildi.