Yeni Normal’de sarsılmaya başladığını konuştuğumuz küreselleşme ortamının COVID-19 ile beklediğimiz Yeni ‘Yeni Normal’de tamamen sona ereceğine dair fikirler dolaşıyor. Küreselleşmenin sonu değil, küreselleşmede yeni bir faza geçiş diye düşünmek daha anlamlı geliyor bana. Son yıllarda Çin ve Almanya’nın liderlik ettiği küreselleşmenin dengeleri, ülkeler arası ilişkilerde güçlenerek devam eden faktörler ve aynı zamanda COVID-19’la gelen yeni dinamiklerin etkisiyle nasıl değişecek? Temel tartışma meselelerinden biri bu. Yine son yıllarda çokça konuştuğumuz küresel değer zincirlerindeki eğilimler bunun önemli bir parçasını oluşturuyor.
Değer zincirlerini 3 ana başlıkta açıklayabiliyoruz: Birincisi, tamamen yerli olanlar yani ürün/hizmetlerin ve süreçteki herhangi bir aşamanın sınır ötesine geçmediği durum. İkincisi, geleneksel ticaret ya da geleneksel değer zinciri diyebileceğimiz ürün/hizmetin sınır ötesine sadece tüketim aşamasında geçtiği durumlar. Üçüncü başlık ise, küresel değer zincirleri (GVC). Burada değer zincirindeki en az bir aşama mutlaka sınır ötesinde gerçekleşiyor. Şimdi biraz WTO ve OECD’nin farklı kuruluşlarla birlikte yürüttüğü GVC girişiminin verilerine bakarsak, 90’ların başından itibaren, tamamen yerli dediğimiz ilk başlıktaki toplam aktivite günümüze azalarak geldi. Onun yerini 2000’lere kadar geleneksel değer zincirleri aldı. 2000’li yıllardan itibaren ise, küresel değer zincirleri diye tanımladığımız başlıktaki aktivitenin arttığını izledik. 2008- 2009 krizine kadar hızla artan küresel değer zincirlerinin gelişimi kriz sonrası biraz yavaşladı ve 2017 itibariyle yeniden toparlandı. Yeni teknolojilerin küresel değer zincirleri üzerine etkisi tartışmalı ve belirsizdi. Özellikle dijital teknolojilerin tedarik zincirlerini kısaltabildiği fakat bir yandan da üretim yerinin çeşitlenmesine katkı sağlayabildiği konuşuluyordu. Bu çerçevede de gelişmekte olan ülkelerin yeni teknolojilerle birlikte küresel değer zincirlerinden daha fazla faydalanıp faydalanamayacağı tartışma konusuydu. 2009 sonrasında yavaşlayan GVC’lerde yüksek teknolojili sektörler öne çıkıyordu. Özellikle Çin’i bir kenarda tutarsak gelişmekte olan ülkelerin yüksek teknolojili sektörlerde küresel değer zincirlerine dahil olması çok da kolay değildi. COVID-19 ile birlikte gündemimize yerleşen sağlık endüstrileri bunlardan biri.
Şimdi bu değer zincirlerini yukarıda hatırlattığım 3 başlıkta yeniden değerlendirip hangi sektörde nasıl ilerleyebileceğimiz üzerine düşünmenin tam zamanı gibi geliyor bana. Bugünlerde Türkiye’de de çokça konuşulan, ithal ürünlerin yerini yerli ürünlerin alması için adımları, yerlileşme, millileşme konularını kavram kargaşasından uzaklaştırıp hangi sektörde gerçekten yapabileceğimizi, hangisinde tamamen yerlileşirken hangisinde küresel zincirlerin içinde kalarak rekabet gücünü artırmaya devam edebileceğimizi planlamak gerekiyor. Tek başına ithal ürünleri sıralayıp en çok ithal ettiklerimizde tamamen yerlileşelim diyen bir sanayi politikası olmayacağının hepimiz farkındayız sanıyorum.
Örneğin küresel değer zincirlerine sektörel baktığımızda son 10 yılda Türkiye’nin tekstil sektöründe görünürlüğünün arttığını izlemek mümkün. Bunu nasıl korur hatta güçlendiririz, yeni dengeler ve küreselleşme ortamı buna nasıl fırsat yaratır? Onun yanında, COVID-19 ile ön planda olan sağlık endüstrilerinde Akıllı uzmanlaşma kavramını hatırlar mısınız? Bir ülke ya da bir bölgenin hangi alanlarda uzmanlaşması anlamlı? Kaynaklarına ve kapasitesine bakıp, bunu içinde olduğu rekabet ortamı ile birlikte değerlendirdiğinde öne çıkan alanlar neler ve bunlarda değer zincirlerindeki pozisyonu ne olmalı? Hangi alanlarda zincirin hangi aşamalarına odaklanmak anlamlı? Değişeni izleyebilen, yeni boşlukları analiz edebilen ve bunlara göre akıllı uzmanlaşabilenlerin kazanacağı bir yeni normal söz konusu. Teknoloji ve sanayi politikası ile, akıllı uzmanlaşma stratejisi tasarımının şimdi tam zamanı. Bilim politikası ve temel araştırma önceliklerinden tutun üretim önceliklerine kadar her biri ayrı başlık. Akıllı uzmanlaşma stratejisi üzerine düşünme, odaklanma ve ona göre kaynakları yönlendirme tam da bugünün konuları. Küreselleşme ortamı değişirken, Türkiye’nin yeni sanayi politikası ve akıllı uzmanlaşma stratejisi üzerine hazırlık yapması gereken günlerin içindeyiz.