Uluslararası ilişkilerin en bariz kuralıdır;
Dış politika tek taraflı, "ben yaptım oldu" adımlarıyla yürümez. Karşı tarafın yapacağı hamlelerle, sizin izlediğiniz dış politikayı bertaraf etme riskini sürekli hesaplamanız gerekir. Tıpkı "tango iki kişiyle yapılır" benzetmesinde olduğu gibi; Yanlış adımlar, dengenizi kaybetmenize, yuvarlanıp düşmenize neden olabilir.
Son dönemde AK Parti hükümetinin 2023 seçimlerine odaklı yürüttüğü dış politikada, uluslararası ilişkilerin bu temel kuralı unutulmuş görünüyor. Nitekim sonuçları da Türkiye açısından alarm veriyor.
MISIR "NORMALLEŞME" SÜRECİNİ ASKIYA ALDI
Libya'da "ön almak" için meşruiyeti tartışmalı Dibeybe hükümeti ile imzalanan son deniz sınırları anlaşması, Türkiye'de yaklaşan seçim öncesinde propaganda açısından kullanmaya pek elverişliydi. Ancak diğer yandan, AK Parti'nin birkaç yıldır "barışma/normalleşme" üzerine kurduğu dış politikasına büyük darbe vurdu. Mısır, Türkiye ile olan "normalleşme süreci görüşmelerini" askıya aldığını açıkladı.
Açıklama, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri'den geldi. Mısırlı Bakan, görüşmelerin askıya alınma gerekçesini, Türkiye'nin "değişmeyen Libya politikasına" bağladı. Burada "değişmeyenden" kastın, imzalanan son anlaşma olduğu açık. Nitekim AK Parti hükümeti daha önce de Libya'nın yine meşruiyeti tartışmalı bir başka hükümeti ile benzer bir anlaşmaya imza atmış, bu da Mısır'ın yıllardır reddettiği Yunanistan'ın "deniz sınırlarımızı belirleyelim" önerisine "evet" demesine neden olmuştu. Mısır-Yunanistan anlaşması, Doğu Akdeniz'de pek çok dengeyi Türkiye aleyhine çevirdi.
Dış politikada aynı hata iki kez yapılır mı ? Demek ki yapılabiliyormuş.
RUMLAR, LÜBNAN'DA HAREKETE GEÇTİ
Nitekim son günlerde yeniden Ankara aleyhine oluşan hava, Akdeniz'de Türkiye'nin sıkıştırılması sürecini de hızlandırdı. Rum Yönetimi'nin Lübnan'la 15 yıl önce imzaladığı, ancak Ankara'nın baskısıyla Meclis onayından geçmeyen deniz sınırlarının belirlenmesi anlaşması "sümen altından" çıktı. Rum yönetiminin Beyrut'a gönderdiği heyetle yapılan iki günlük müzakere sonrasında, 15 yıl önceki -Türkiye ve KKTC'nin ilan etmiş olduğu kendi egemenlik alanlarını ihlal eden- anlaşma için "yeni formül bulunduğu" açıklandı.
Bu hareketlenme de elbette, ABD'nin baskısıyla Lübnan'ın İsrail'le imzaladığı "deniz sınırlarının belirlenmesinde" anlaşmasının etkisi büyük.
Belli ki ABD yönetimi, Ukrayna savaşıyla birlikte ortaya çıkan küresel enerji sıkıntısına çarelerden biri olarak, Akdeniz'deki yetki alanları sorununun çözümünü görüyor.Savaş halindeki İsrail ve Lübnan'a imzalatılan anlaşmanın, bölgedeki diğer ülkeler açısından da "örnek" olması kaçınılmaz.
SURİYE VE KIBRIS MESELELERİ HAREKETLENİR Mİ?
Rum yönetimi heyetinin Beyrut görüşmelerinden sonra Lübnan Cumhurbaşkanlığı'nın yaptığı açıklama ayrıca ilginç;
Rum yönetimi ile Lübnan arasında bulunan formül, Lübnan'ın Suriye ile yapacağı deniz sınırı anlaşmasına bağlanıyor. Lübnan Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, "bulunan formülün Rum yönetimi ve Lübnan arasındaki kuzey sınır bölgesinde yer alan ortak sınır hattını kapsadığını, bu sınır hattındaki birleşme noktalarının, Lübnan'ın Suriye ile anlaşmasının ardından belirleneceği" ifade edildi.
Belli ki Doğu Akdeniz denklemine, Suriye'deki Esad rejimi de yavaş yavaş girmekte.
Ancak böyle bir anlaşma için öncelikle Suriye'deki iç savaşın bitirilmesi gerekiyor. Bu durum, ABD'nin epeydir yakından ilgilenmediği Suriye karmaşasına yeniden el atacağının işareti olabilir mi?
Ukrayna ile meşgul olan Rusya'nın, Suriye'den sürekli asker ve teçhizat çekmesi de konjonktürü uygun hale getirdiği unutulmamalı.
Üstelik Suriye'den gelen işaretler, uzun süredir "donmuş" durumdaki Suriye denkleminde de hareketlenmeler yaşandığını da gösteriyor. İdlib'i elinde tutan -ve BM'nin resmen terör örgütü saydığı- HTŞ'nin Afrin'e girip gövde gösterisi yapması, Ankara'nın buna yüksek sesle tepki vermemesi, şimdilerde ise İdlib'den gelen "Türk askerleri sınıra doğru çekilmeye başladı" haberleri tesadüf değil elbette.
Doğu Akdeniz'in "dizaynı" için çözülmesi gereken ikinci mesele ise Kıbrıs.
Yakında Kıbrıs sorununda da çözüme yönelik yeni bir hareketlenme kimseye sürpriz olmasın...