Naci İRİS - Elektrik Yüksek Müh. & İşletme Bilim Uzmanı
Akbelen’i bir de benden dinleyin…
Kimisi Türkiye'nin kömüre mahkûm olmadığını, kimisi kömür santrallerinin kâr hırsına karşı kamunun enerji sağlamasının mümkün olup olmadığını, kimisi kömürden elektrik üretiminin tamamen terk edilmesinin büyük bir zorunluluk olduğunu, kimisi kömür madenlerinin kuraklık tehdidi oluşturduğunu, kimisinin de “ölümlere rağmen kârlılık” mottosu ile kömürde ısrar edildiğini, kimisi de enerji verimliliğine odaklanarak kömürden enerji üretimine ihtiyaç kalmadığını yazıyor, çiziyor, anlatıyor…
Hatta Amerika'nın Pittsburgh şehrindeki bir termik santralinin kapanmasının ardından bilim insanlarının kalp rahatsızlıkları, inme şikâyetleri, acil servise ve hastaneye başvurularda önemli düşüşler olduğunu tespit ettiği bir araştırmayı allayıp pullayıp bizlere sunuyor.
Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi tarafından 2021’de yayımlanan, bu sene ise Fransa'da düzenlenen 26. Küresel Ekonomik Analiz Konferansı'nda sunulan çalışmaya göre, Türkiye'deki mevcut yenilenebilir enerji kapasitesi ve potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, en geç 2035 yılında, elektrik ihtiyacının tamamını kömür dışı kaynaklardan karşılamak mümkün olduğu ifade ediliyor.
Evet, çok güzel... Mümkün demek an itibarıyla tüm kömür santrallerinin şalterlerinin indirmemizi mi emrediyor bize. Bu santralleri durdurduğumuzda bu santrallerin üretimini nasıl karşılayacağız? Yoksa karşılamaya gerek yok, akşamları tüm ülke mum ışığında otursun, yeter ki kömür santralleri durdurulsun mu?
Yılladır belki de bugünkünden çok daha kötü şartlarda çalıştırılan bu santrallerin son 20 yıldaki çevre mevzuatı düzenlemeleri neticesinde etkilerini değerlendiren yok. Yeter ki bu santraller durdurulsun, hatta nükleer de olmasın, varsın sanayi üretiminde elektrik olmadığı için üretimler aksasın. Yurtdışına verdiği sözleri tutamasın sanayicimiz. Yükselen yıldız düşüşe geçsin hiç önemli değil.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) "Kömür 2022" raporuna göre, küresel kömür tüketimi önceki yıla göre yüzde 1,2 artarken, Avrupa Birliği’ndeki artış yüzde 6,5'i buldu. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası enerji krizine karşı çözüm arayışındaki Avrupa ülkelerinde kömür ve madencilik faaliyetleri de yeniden hız kazandı. Avrupa ülkeleri kömürle çalışan elektrik santrallerinin ömrünü uzatma, mevcut üretimleri artırma ve hatta kapatılan santralleri yeniden devreye alma yönünde adımlar attı. Şu anda örneğin Almanya, kömürden elektrik üretiminde yüzde 33 oranında paya sahip. Aynı ajansın raporlarına göre kömür, hala küresel elektrik üretiminin üçte birinden fazlasını sağlamakta.
Akbelen’de yaşanan sorunun aslında dünyada ve Türkiye’de yaşanan genel bir problemin bir parçası. İklim değişikliği ile mücadelede başvurulabilecek en önemli yaklaşımlardan biri linyit kömürü gibi fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması. Bu mantık, kulağa çok hoş gelse de başarılması o kadar kolay bir süreç değil.
Türkiye, enerji anlamında günübirlik yönetilmiyor, geniş bir vizyonla ve uzun dönemli kamu yararına odaklanarak yönetiliyor. Ülkemizin enerji stratejisinin temeli “enerji kaynağı ithalatını azaltmak”. Bu stratejinin amacı, elektrik üretiminde kullanılan ithal doğal gaz ve kömürü azaltmak, başta su olmak üzere rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir kaynakların payını artırmaktır. Ancak bunu yaparken geçiş sürecinde ülke içi ihtiyaç duyulan fosil yakıtlı santrallerin devamlılığı önemli. Alınan kararların bilim ve teknoloji ağırlıklı değil de işletmecilik açısından alınan kararlar olduğunu biliyoruz.
Söz konusu santraller Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 2,5’luk ve Ege Bölgesi’nin elektrik ihtiyacının ise yaklaşık yüzde 60’lık kısmını karşılamakta. Bu çerçevede, söz konusu şirket 2020 yılında Akbelen bölgesindeki ormanda açık ocak madenciliği yapabilmek için Orman Bakanlığı’ndan izin almıştı. Eğer Akbelen’de birkaç ay içinde linyit madeni çıkarılması çalışmaları yeniden başlatılmazsa bu santrallerin faaliyeti 2024 yılında duracak. Burada üretilen enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame edilebileceği iddiaları gerçeği yansıtmadığı anlaşılıyor herhalde.
Son olarak çevreci yaklaşımlar sergileyenlere valiliğin “maden çıkacak sahalar tıpkı diğer maden sahalarında olduğu gibi izin sahibi tarafından projesine uygun olarak rehabilite edilecek ve mevcut alanda benzer özelliklerde 130 bin fidan dikimi gerçekleştirilecektir." açıklamasını da anlamak istemeyenler sözlerini “ama santralin bağlı olduğu şirket çalışanlarının 3 aydır maaş alamadıklarını” ifade ederek bitiriyorlar.
Artık diyecek başka bir şey yok.