Akaryakıt şebekesinin ayarlarıyla oynamayın

Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ

Türkiye’de en köklü tedarik ağlarından biri hiç kuşkusuz akaryakıt dağıtım sistemidir. Motorlu taşıtların yaygınlaşmasına paralel gelişen bu ağ, ülkedeki küçük kasabalara hatta bazen köylere kadar uzanmış durumdadır. 

Akaryakıt dağıtım sektörü, istasyonların 7/24 hizmet sunması nedeniyle, en aktif iş kolları listesinin ilk sıralarında kendine yer bulur. Evet, büyük şehirlerde nöbetteki asker, gece görevindeki polis, nöbetçi eczane, hastanelerin acil servisleri ile yatan hastalara hizmet sunan birimleri ayaktadır. Ama bunlardan herhangi birine kolay kolay rastlayamayacağınız Anadolu’nun ücra bir köşesinde bile akaryakıt istasyonunu faal bulursunuz. 

Farkında olalım ya da olmayalım, hayatımızda bu denli önemli yeri bulunan bu şebekede son günlerde ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu ağın parçalarını işleten aktörlerin, yani akaryakıt bayilerinin işleri geçmişe oranla çok zorlaştı, hala da zorlaşıyor. 

Benzin ve motorin satış kârlılıkları çok aşağılara indi. Bunun ana nedeni ana dağıtıcı ile istasyoncuların kendi aralarında bölüştükleri dağıtım kârının, fiyatın belli bir yüzdesi yerine maktu, yani TL cinsinden sabit bir tutar olarak belirlenmeye başlaması. 

Aslında akaryakıt fiyatlarında belli bir istikrar olsa, dağıtım kârının maktu ya da oran olarak belirlenmesinin bir önemi olmazdı. Çünkü istasyoncu ne kadarlık satıştan ne kadar kazanç elde edeceğini üç aşağı beş yukarı hesaplayabilir, planını programını buna göre yapabilirdi. 

Hatta fiyatlar gerileseydi, istasyoncunun birim başına kârı yukarı çıkardı. Oysa fiyatlar bırakın düşmeyi ya da istikrarlı seyretmeyi, son bir yıl içinde üçe katlandı. Dağıtım kârı ise yerinde saydı. Bu da şu anlama geliyor: İstasyoncu geçen yıl 100 liraya alıp tüketiciye sattığı miktardaki akaryakıtı bugün 300 TL’ye alabiliyor. Yani sattığı ürünü tekrar deposuna koyup satışını sürdürebilmek için 200 TL’yi cebinden karşılamak zorunda kalıyor. 

Böyle bir durumda istasyonların uzun süre ayakta kalması imkansız. Nitekim istasyoncular ile onların temsilcisi konumundaki sendikalar ve dernekler 4-5 bin akaryakıt bayisinin iflas noktasında olduğunu, binlerce istasyonun satılığa çıktığını bas bas bağırıyor. 

Sektördeki oyuncular, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan yakıt satışlarından aldıkları kâr payını yükseltmesini bekliyor. Ancak anlaşıldığı kadarıyla EPDK’nin bu talebe kulaklarını tıkadığı, tıkamasa bile böyle bir adım atmayı düşünmediği anlaşılıyor. 

Aynı EPDK, son dönemlerde gece yarısı devreye giren benzin ve motorin zamlarıyla daha ilgili görünüyor. Anlaşılan o ki zamlı fiyatların devreye gireceği gece yarısı saatleri öncesinde istasyon önlerinde kuyrukların oluştuğu günlerde istasyonculardan gelen “batıyoruz” çığlıklarından da pek etkilenmiyor. Ancak “gece zam gelecek diye vatandaşa yakıt vermiyorlar” şikayetleri üzerine ise istasyonculara sistemin nasıl işlediğini hatırlatma ihtiyacı duyuyor. Akaryakıt bayilerinin tüketiciye “ürün yok” ya da “satmıyorum” deme lüksü olmadığı gerçeğini hatırlatıyor. Kendisinin fiyat belirlemediğini, fiyatların piyasada “serbestçe” belirlendiğini vurguluyor, fiyat mekanizmasının nasıl işlediğini anlatan bilgi notları yayınlıyor. 

Ancak hayatın başka gerçekleri de var. Binlerece istasyoncu durumunu anlatacak, şikayette bulunup çözüm talep edecek merci bulamaz halde, dolayısıyla çaresiz hissediyor. 

EPDK akaryakıt sektöründeki fiyat oluşum mekanizmasının nasıl işlediğini anlatadursun, bu mekanizmayı bozan müdahaleler de söz konusu. İşleyen model çerçevesinde belirlenen yeni pompa fiyatının, daha açık ifadeyle “olağan” zammın devreye girmesi önlendi. 

Kim yaptı? Herhalde devlet adına bu hesaplamayı yapıp açıklayan Tüpraş kendi başına böyle bir geri adım atmayacağına göre, enerji yönetiminden bu yönde bir müdahale talebi geldi. Bu da, ya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır ya da EPDK. 

Sektör temsilcilerinin “biliyoruz, çok açık” dediklerini duyar gibiyiz. Ama bu kararı alıp uygulatanların açık yüreklilikle bunu ve gerekçelerini net şekilde ortaya koymalarında fayda var. Aksi takdirde siz sisteme duyulan güveni zedelemiş oluyorsunuz. 

Kulaklara fısıldananlara göre zammı geri çekme gerekçesi “nasıl olsa ertesi gün de indirim yapılacaktı, in-çık olmasın” düşüncesiymiş. Ama bu hiç ikna edici olmadığı gibi, sistemi zedelemek anlamın geliyor. Aslında yapılan şuna benziyor: Uydu şebekesinde ve karasal yayın aktarıcılarında arıza yaşandığında televizyonumuzdan iyi görüntü alamıyoruz. Yayıncı ya da erişim sağlayıcıyı arayıp durumu düzeltmesini istemek yerine cihazımızı yumrukluyoruz. Kimi cihazlar bu gibi durumlarda “alıcınızın ayarlarıyla oynamayın” uyarısında bulunur. 

Evet hanımlar beyler, akaryakıt dağıtım sektöründeki sorunların kaynağı belli. Siz de, petrolde ve kurlardaki yükselişin etkisiyle ortaya çıkan benzin ve motorin fiyat artışlarını önleme adına sistemin ayarlarıyla oynamayın!

Tüm yazılarını göster