Ağrıyı dindirmek için biraz daha morfin!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ BDDK, daha önce yıl sonuna kadar ertelenmiş borçlar için altı aylık bir süre daha tanıdı. Yani çok acı çekmekte olan hastaya bir doz daha morfin verildi.

✔ Haziran geldiğinde borçları ödeyecek koşullar oluşmazsa yine morfin mi verilir, yoksa artık bu kez kemoterapiye mi başvurulur, bilinmez...

BDDK önceki gün açıkladığı yeni kararlarla borçlu kesimlere bir süre daha nefes alma olanağı sağladı. BDDK’nın kararları Dünya’nın dünkü sayısında detaylı olarak yer aldı.

Daha önce bu yıl sonuna kadar ertelenen borçlar için altı aylık bir süre uzatımına daha gidildi ve sorunlu bireysel kredilerin takibe alınma süresi 2021’in haziran ayı sonuna kadar uzatıldı. Gecikmeye giren tüm bireysel ve ticari kredilerin donuk alacak olarak sınıflandırılması için öngörülen 90 günlük sürenin 180 güne çıkarılmasına karar verildi.

Sıraladıklarımız BDDK’nın aldığı kararların çok özeti. Bir dizi detay söz konusu ve bunların bir kısmı da yalnızca bankacılık sisteminin ilgi alanına giriyor.

Vatandaşı ve şirketleri asıl olarak borçların altı ay süreyle erteleniyor olması ilgilendiriyor tabii ki.

Sıra kemoterapiye gelir mi?

Bu düzenlemenin pek hayırlı görülmeyen bir dizi yönü bulunabilir. Ama başka çare de yoktu ki.

Hasta ağrıdan, sancıdan kıvranıyor; öyle kendi kendine kısa sürede iyileşip ayağa kalkacak durumu da kesinlikle yok. Yapacağınız belli, ayağa kaldıramasanız da hiç olmazsa bir süre için ağrısını yok edeceksiniz.

İşte yapılan bundan ibarettir...

Bir doz daha morfin verilerek hastanın acısı şimdilik de olsa dindirilmiştir.

Ama hastanın kafası hala haklı olarak çok karışık. Sorunun çözülmediğinin ve yalnızca acısının dindirildiğinin farkında. Altı ay geçip haziran sonuna gelindiğinde ya yeniden morfine ihtiyaç duyacak ya da artık kemoterapi seansları başlayacak.

Büyük resmi görmek gerek

Türkiye ekonomisinde işler iyi gitmiyordu; pandemi bu kötü gidişin tuzu biberi oldu.

Toplumun büyük bir kesimi pandemi öncesinde de zar zor geçiniyordu; büyük bir işsizlik vardı; özellikle genç nüfusta işsizlik giderek artıyor, üniversite mezunu binlerce genç işsiz geziyordu. Türkiye istihdam yaratma potansiyelini kaybetmişti. İşi ve yeterince geliri olmayan insanlar ister istemez harcamalarını kısmak durumunda kalıyordu. Bir kişinin ya da bir kesimin harcamasını kısması, bir başkasının ya da başka bir kesimin gelirinin azalması demekti.

Bu olumsuzlukların önceki yıllarda da olmadığını kim söyleyebilir. Yıllardan beri bu sıkıntı pek değişmeden ve daha da kötüsü iyileşme yönünde gelişme sağlanamadan devam ediyordu.

Ve korona ile tanıştık. Sıkıntı çok daha boyutlu hale geldi. Az da olsa iş yapabilen esnaf, az da olsa iş yapabilen niteliksiz çalışanlar bu sefer işsiz kaldı.

Dedik ya, bir kesimin harcamasını kısmak zorunda kalması bir başka kesim için gelirden mahrum kalmak, diye. İşte bu yaşanmaya başlandı.

Şimdi umut aşıda, umut pandeminin gelecek yılın ortasına doğru sona ermeye yüz tutmasında. Bu gerçekleşirse ne yeniden morfin gerekecek hastaya, ne kemoterapiye başlamak. Ama ya gerçekleşmezse...

İŞSİZLİK VE GELİRSİZLİK NELERE YOL AÇIYOR?

Geçenlerde bir okurumdan bir mektup aldım. Necati Kalaycı, çalışmakta olduğu bankanın küçülme politikası izlemesi yüzünden dört yıl önce işsiz kalmış. Kalaycı, işsizlikteki artışın ekonomiyi nasıl etkilediğini basit ama somut örneklerle sektörel olarak sıralamış:

- Gıda, özellikle de yeme-içme sektörü. (Tarafımıza verilen yemek kartları nedeniyle)

- Akaryakıt-lastik sektörü. (Aracımı daha az kullanmam nedeniyle)

- Giyim sektörü. (Takım elbise ve gömlek, ayakkabı alımımı kesmem nedeniyle)

- Traş ve cilt bakımı ürünleri. (İşe gitmeyince daha az traş olmam nedeniyle)

- Elektrik sektörü. (Annemin artık daha az gömlek, pantolon ütülemek durumunda kalması nedeniyle)

Türkiye bu sorunları zaten son yıllarda belirgin olarak yaşıyordu. İşsizlik ve gelirsizliğin ya da daha az gelir elde edebiliyor olmanın sorunlarını...

Şimdi bu sorun kat be kat arttı. Pandemi yüzünden işsiz kalan, dükkanını kapatmak durumunu yaşayan birinin, bir ailenin eski tüketim alışkanlığını sürdürmesi beklenebilir mi?

Ya sorun uzun süre devam ederse...

COVID-19 aşısı uygulanmaya başlansa ve iyi sonuçlar alınır olsa bile bunun tüm toplumu kapsayacak biçimde olumlu etkilerini 2021 ortasından önce görme şansımız yok. Bilim insanları üstüne basa basa bunu söylüyor. Maskeden kurtulmak, kapalı mekanlarda öyle eskiden olduğu gibi gönül rahatlığıyla zaman geçirmek kolay kolay mümkün olmayacak. Özellikle hizmetler sektöründeki sıkıntı hafiflese de devam edecek.

Eğer korona belasını büyük ölçüde savuşturursak, ne ala. Savuşturamaz ve borçları ödemek durumunda kalırsak ne olacak? Şimdiki gibi yine “bankalar alacaklarından bir süre daha vazgeçsin” diyebilecek miyiz? Hadi dedik; ya bankalar sıkıntıya düşerse?

Tüm yazılarını göster