Hepimizi derinden üzen çok büyük bir afet yaşadık. Vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Tüm milletimize tekrar geçmiş olsun. Ülkemiz birinci dereceden deprem kuşağında. Topraklarımızın büyük bir bölümü deprem riski altında bulunuyor. Bunun yanı sıra sanayi kuruluşlarının büyük bir bölümü de deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde yer alıyor. Afetlerde yaşanan can kayıpları, telafisi mümkün olmayan en büyük üzüntümüz. Afetlerin, ekonomik, sosyal ve psikolojik açından da önemli sonuçları oluyor.
Yapılan akademik çalışmalarda, “doğal afetlerin ekonomi açısından doğurduğu maliyetler; doğrudan maliyetler, dolaylı maliyetler ve ikincil maliyetler olmak üzere üç gruba ayrılıyor. Doğrudan maliyetler; tüm sabit varlıklarda, sermaye ve stokların mamul, yarı mamul mallarında ve ham maddelerinde ortaya çıkan maliyetler. Ayrıca acil yardım ve müdahale harcamaları da doğrudan maliyetler içerisinde yer alıyor. Doğal afetlerin dolaylı maliyetleri fiziksel hasarların sonuçlarından kaynaklanan kayıpları ifade ediyor ancak doğrudan maliyetler gibi kolay ölçülemiyor. Dolaylı maliyetler; üretim faaliyetleri kayıplarını, karda, satışlarda ve ücretlerde meydana gelen azalmaları, alt yapı ya da doğrudan fiziksel hasarlar nedeniyle firmaların kapanmasını ve çıktı kayıplarını içeriyor. Doğal afetlerin neden olduğu hem doğrudan hem de dolaylı maliyetler afetten sonra görünen ikincil maliyetlere neden oluyor. İkincil maliyetler ekonomide sadece ekonomik büyümeyi değil, ayrıca; üretimi, milli geliri, istihdamı, tüketimi, yeniden yapılanma için ham madde alımını ve kamu gelirlerini etkiler nitelikte. Doğrudan ve dolaylı maliyetlerin etkileri zamanla ödemeler dengesine ve borçlanma seviyesine yayılıyor. Doğal afet olaylarının temel göstergelerde meydana getirdiği etkiler; çıktıda, yatırım düzeyinde önemli bir azalma, tüketimde daha ılımlı bir düşüş ve ödemeler dengesinin cari hesabında kötüleşme olmak üzere dört grupta inceleniyor.”
Türkiye’de afet öncesi genel duruma baktığımızda; 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerden etkilenerek afet bölgesi ilan edilen illerde Türkiye’deki toplam nüfusun %16,4’ünü temsil eden 13,96 milyon kişi yaşıyor. Afet bölgesindeki 11 ilin Türkiye ekonomisi içindeki payı toplamda %9,75. Bu iller içinde en fazla payı olan il 148,6 milyar TL ve %2,04 pay ile Gaziantep. Gaziantep’i 141,6 milyar TL ve %1,95 pay ile Adana, 101,4 milyar TL ve %1,39 pay ile Hatay takip ediyor. Tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörü afete maruz kalan 11 ilin öne çıktığı sektörler. Bahsi geçen sektörde 11 ilin toplam payı %15,1. Afet bölgesindeki iller Türkiye’nin toplam işlenen tarım alanının %15,3’üne, büyükbaş hayvanların %13’üne ve küçükbaş hayvanların %17,8’ine sahip. Söz konusu bölgenin ülke çapındaki bitkisel üretimdeki payı %21,4; tahıllar ve diğer bitkisel üretimdeki payı ise %12,6. Afet bölgesi ilan edilen 11 ilin finans ve sigortacılık sektöründeki payı %4,6. Türkiye geneli kurumlar vergisi faal mükelleflerinin %9,4’ü; gelir vergisi faal mükelleflerinin %11,4’ü ve KDV faal mükelleflerinin %10,8’i afet bölgesindeki illerde bulunuyor. Bu iller Türkiye’deki toplam ihracatın %8,06’sını temsil ediyor. 11 ilin 2022 yılında yapmış olduğu toplam ihracat 20,50 milyar dolar ve ihracatın yarısından fazlasını 10,52 milyar dolar ile Gaziantep gerçekleştirmiş durumda. Gaziantep’in toplam ülke ihracatı içindeki payı ise %4,13. Gaziantep’i 3,56 milyar dolar ve %1,40 pay ile Hatay; 3,01 milyar dolar ve %1,19 pay ile Adana takip ediyor. Başta gelen ihracat kalemleri hububat, bakliyat, yağlı tohum ve mamulleri, çelik, tarım ürünleri, tekstil ve hammaddeleri, hazır giyim ürünleri olarak sıralanıyor.
Yazımın başında belirtiğim gibi, Türkiye aktif deprem kuşağında yer alan ve sürekli yıkıcı depremlere maruz kalabilecek bir ülke. Türkiye gibi önemli afet deneyimi yaşayan ülkelerin doğal afetlerle mücadele etmesi ve afete hazırlık faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütmesi gerekiyor. Bu faaliyetlerin başında, depremden önceki ve sonraki aşamalarda neler yapılacağını, kaynakların etkin biçimde nasıl kullanılacağını kapsayan iyi tasarlanmış afet yönetim süreci geliyor. Depremin etkilerini azaltmak için yerel ve merkezi yönetim arasında güçlü bir koordinasyon oluşturulması elzem. Depremden sonra afet bölgelerinin imarı, afetzedelerin iskanı, istihdamın ve üretimin azalmasını önlemek için sanayi tesislerinin tekrar faaliyete geçirilmesi öncelikli konular. Deprem gerçeği ile yaşamaya devam edeceğiz. Kendimizi ve ülkemizi büyük yıkım doğuran bu türden afetlere hazırlıklı hale getirmemiz şart ve hepimizin üzerine bir vazife. Halihazırda, Devlet-Millet el ele, hep birlikte yaralarımızı sarıp, evsizlere ev, aşsızlara aş, işsizlere iş sağlayıp tekrardan afet bölgelerimizi kalkındırma gayreti içerisindeyiz.