Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerin üzerinden 1 yıl geçti. Bu tür felaketlerden ders çıkarılmaz ve gerekli önlemler alınmazsa gelecekte daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalabiliriz. 17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük (Marmara) depreminden gerekli dersler çıkarılarak önlem alınsaydı 6 Şubat depremleri belki bu kadar yıkıcı olmayacaktı. Depremin 1.yılında birçok yönleri ile ele alınıyor. Biz tarım ve gıda boyutuyla ele almayı sürdürüyoruz. Bu depremler bir kez daha gösterdi ki afetlere dirençli tarım ve gıda değer zincirinin oluşturulması çok önemli. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ile Frankfurt School’dan Uzman İbrahim Oğuz çok önemli bir makale kaleme aldı. Makale, “6 Şubat Kahramanmaraş Merkezli Deprem Deneyimi Işığında Tarım-Gıda Değer Zincirini Güçlendirme ve Toplum Bilincini Harekete Geçirme” başlığı ile yayınlandı.
Saha araştırması ve gözlemlere dayalı olarak yazılan makalede depremin tarıma etkileri özetle şöyle ifade ediliyor: “Deprem öncesinde bölgede tarım ve gıda değer zinciri halkalarının Türkiye’nin diğer bölgelerinden çok da farklı olmadığı bilinmektedir. Bölgede varlığını sürdüren ve Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı üretici sayısı yaklaşık 364 bin olup; toplam çiftçilerimizin %13 ünü temsil etmektedir. Bölgedeki tarımsal faaliyetin Türkiye’nin tarımsal üretim katma değerindeki payı %15’dir. Tarımsal üretimin % 5 oranındaki kısmı ise depremden en çok etkilenen beş ilde yapılmaktadır. TÜİK verilerine göre deprem bölgesinde (11 ilde) yaklaşık 2 milyon büyükbaş hayvan, 6 milyon küçükbaş hayvan vardır.
Bölge illerinin iklim özelliklerinden dolayı yılın her döneminde bitkisel ve hayvansal üretim yapılabilmektedir. Depremin en çok etkilediği illerde birçok bitkisel ürün yetiştiriliyor olmasının yanı sıra depremden aşırı etkilenen illerde üretilen bazı ürünler üretim kültürü açısından monopol özellik taşıdığı söylenebilir. Örneğin Hatay’da turfanda maydanoz, Osmaniye’de yerfıstığı ve turp, Malatya ve Elazığ’da kuru kayısı ve Adıyaman’da tütün monopol üretim olarak sayılabilir. Ayrıca bahsi geçen illerde yoğun olarak tahıl, pamuk, mısır, narenciye, antepfıstığı, zeytin gibi stratejik ürünler yaygın olarak yetiştirilmektedir.”
Makalede deprem bölgesindeki gıda sektörünün durumu ve lojistik altyapı da ele alınıyor. Gıda sanayi ve lojistik durum şu sözlerle ifade ediliyor:”Bölgenin genelinde gıda sanayi işletmeleri mevcut olup daha çok un, makarna sanayisine dönük işletmeler ve silolar ağırlıklı olarak bulunmaktadır. Bunların dışında bakliyat ve kuru gıda işleme sanayicileri, konserve ve salça üreticileri, biber işleme tesisleri, zeytin ve zeytinyağı işletmeleri, çırçır işleme fabrikaları, yer fıstığı işleme tesisleri, süt ve süt ürünleri işleme tesisleri yoğun olarak bulunmaktadır.
Bunların dışında bölge genelinde üretim ve pazarlama halleri her il merkezinde faal bulunmaktadır. Bölgede üretilen yaş sebze ve meyveler hem bölge coğrafyasında tüketilmekte; hem de büyükşehirlere ve yurt dışına ihraç edilmektedir.
Bölgenin genelinde lojistik alt yapıları deprem öncesindeki durum gibi açık durmaktadır. Deprem bölgesinde karayollarının ağırlıkta olduğu taşımacılık yapılmaktadır.
Hatay ili hariç bölgenin tüm illerine alternatif giriş çıkış yolları bulunmaktadır. Taşımacılıkta kullanılan kamyon ve tır varlığı ülke ortalamasının üstündedir. Gemi nakliyesinde Mersin ve İskenderun limanı bulunmaktadır. Deprem yaşamış 11 ilin dokuzunda havaalanı bulunmaktadır.
Deprem bölgesinin Suriye ve Irak gibi ülkelere sınır ve gümrük kapıları olduğu hatırlatılarak: “ Tarımsal ticaret yoğun ve nispeten sorunsuz yapılmaktadır. Tarım ve gıda değer zincirinin önemli bileşenleri olan girdi tedarikçileri, veteriner ve zirai hizmetler verilmektedir. Tarımsal finansman ağı bölgede yoğun ve erişilebilir durumdadır. Değer zincirinde önemli bileşen olan dağıtım ve perakende sektörü deprem öncesine göre biraz azalsa da canlı ve aktif olarak faaliyet göstermektedir. Bölgenin Türkiye’nin diğer bölgelerinden en önemli farkı Suriye savaşından çok yoğun göç almış olması iş gücü piyasasının canlı ve ekonomik şekilde erişebilir durmasıdır. Bölgenin deprem bölgesi dışında kalan bölgelere farklarında biri de Çukurova, Amik, Narlı ve Harran gibi tarımsal üretim kapasitesi yüksek bir coğrafyayı kapsıyor oluşu tarım ve gıda değer zinciri açısından önemli ve değerli olmasıdır.” Bilgisine yer veriliyor.
Makalede deprem bölgesinin tarım ve gıda değer zincirin güçlendirilmesi ile ilgili kısa, orta ve uzun erimli şekilde planlanmasının önemine dikkat çekilerek alınacak önlemlere ilişkin öneriler şöyle sıralanıyor:
1-Deprem bölgesi tarım ve gıda değer zinciri ile ilgili kısa vadeli öneriler
Tarım ve gıda değer zincirinin güçlendirilmesi için yıkılmış hal toptancı binalarının soğuk zincir oluşturulabilecek şekilde bir an önce faaliyete geçirilmesi önem arz etmektedir.
Bölgede süt toplayan işletmelerin bir an önce yaygınlaşması için teşviklerin verilmesi gerekmektedir. Bölge dışında faaliyet gösteren firmaların deprem bölgesinden ürün tedariki için küçük de olsa teşviklerin verilmesi bölgede tarım ve değer zincirini güçlendirecektir.
Diğer taraftan üreticilerin özellikle kamu bankalarına olan borcunu depremden en çok etkilenen iller için anapara ödemesiz 1-2 üretim yılı daha ertelenmesi stratejik durmaktadır.
Ayrıca, küçük ölçekli kooperatiflerin kopan tedarik zincirlerinin yeniden inşası ve finansal durumlarının güçlendirilmesi önem taşımaktadır.
2- Orta Vadeli Öneriler
İş gücü piyasasının canlandırılması için tersine göçün desteklenmesi ve kırsalda yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Kırsalda yaşam koşullarının iyileştirilmesi; özellikle kırsalda yaşayan dezavantajlı gruplar olan kadınların hayat şartlarının iyileştirilmesi ve üretime katkısının artırılması önerilmektedir.
Köylerde ortak hayvancılık ahırlarının tesis edilmesi örgütlenmeyi de teşvik edecektir. Ahırların yanlarında kendi ürünleri işleyebilecek mandıralar ve pazarlama imkânlarının oluşturulması aynı zamanda kolektif üretim ve pazarlama imkânlarının açılmasına ve değer zincirinin güçlenmesine neden olacaktır.
İzleme ve bilgi sistemlerini çağın dayattığı dijitalleşme süreçleri içinde geliştirilmesi ve sektörün tüm paydaşlarına kullanımının açılması üretim planlamasına da olumlu katkı sağlayacaktır. Burada tüm sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin ve kamu birimlerinin de afet konusunda kendilerini gözden geçirmesi, eksiklikleri ile yüzleşmeleri ve hesap verebilir hale gelmeleri önemlidir.
3- Uzun Vadeli Öneriler
Uzun vadeli öneriler kapsamında sadece deprem bölgesi değil Türkiye genelinde düşünülmesi tarım ve gıda değer zinciri halkalarının güçlendirilmesi için kritik önemde tutulmaktadır.
Bu nedenle Türkiye geneli tarım ve gıda değer zincirinin güçlendirilmesi için alınan dersler ışığında yeniden değer zinciri halkalarını güçlendirmek, afetlere dirençli tarım ve gıda ekosistemimizi ve toplumsal dayanıklılığı da güçlendirecektir. Bu nedenle tarım ve gıda değer zincirinin güçlendirilmesine yönelik uzun vadeli öneriler başlıklar halinde burada sunulmuştur:
* Tarımsal faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri, meslek odalarını çağın gerektirdiği şekilde dönüştürme
* Üretici örgütlerini güçlendirme
* Dijital medya tabanlı şeffaf kooperatifçilik
* Lojistik alt yapılarımızı genişletmek ve mobilize kabiliyetini artırma
* Kırsal yerleşim planlarını çağın gerektiği şekilde doğru planlama
* Su ve toprak kaynaklarımızı koruma
* Kırsalda insan kaynaklarımızı sürdürülebilir (ekonomik, sosyal, çevresel)konumlandırma
* Sanat yapılarımızı (konut, ahır, sanayi, hal vs) afet gerçekleri mühendislik bilimi ile inşa etme
* Gıda Değer Zincirini bağımsız denetleyiciler ile ölçme ve raporlama
* Afetlere karşı toplumsal bilinç geliştirme ve hafıza kaybının engellemesi
* Tarım, gıda, toprak, su, hayvan refahı, dezavantajlı gruplar ve ekosistem duyarlılığı ile ilgili tüm paydaşların etik değerleri oluşturma ve topluma yaygınlaştırma.
Makelenin sonuç bölümünde ise şu değerlendirmeye yer verildi:”Yaşanan 6.Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem tüm yaşamsal faaliyetleri etkilediği gibi tarım ve gıda değer zincirini ve yaşam biçimlerini olumsuz etkilemiştir. Her beşeri sektörde olduğu gibi tarım ve gıda sektörünün söz konusu depremden çıkartması gereken çok önemli dersler vardır. Burada ortaya konan gözlemler, tespitler ve önerilere eklenebilecek noktalar kuşkusuz bulunmaktadır. Afetlere dirençli tarım ve gıda değer zincirin güçlendirilmesi için daha detaylı inceleme ve raporlama yapılması gerekliliği bu çalışmanın amaçlarından birisidir.”
* Tarım ile iştigal eden sivil toplum kuruluşları, meslek odaları teknik yardım ve tarım gıda değer zincirinin tekrardan canlandırılmasında etkisiz kaldı.
* Üreticiler afet döneminde örgütsüz olmanın zorluklarını yaşadı.
* Merkezi düzeyde güçlü gibi görünen sivil toplum kuruluşlarının, bazı kamu birimlerinin yerelde ne kadar zayıf ve aciz olduğu ortaya çıktı.
* Depremin tarım ve gıda değer zincirine en hasar verici etkisinin hayvancılık sektörüne yansıdı. Enkaz altında kalan hayvan, alet ve ekipman sayılarının çok yüksek olduğu görüldü.
* Deprem bitkisel üretim dönemi başı ya da ortasında olsaydı ekonomik boyutu çok daha yüksek olabileceği ve değer zinciri bitkisel üretimde koptuğundan tüm zinciri olumsuz etkileyebileceği görüldü.
* Kırsal alanda planlama ve afetlere dirençlilik konusunda bir şeylerin olmadığı görüldü.
* Tarımsal eğitim-yayım hizmetlerinin tek düze olduğu, fakat depreme, iklim değişikliğine, diğer afetlere yönelik bir şeyler içermediği ortaya çıktı.
* Özellikle kırsalda çocuklar, yaşlılar ve engellilerin en çok etkilenenler olduğu ve bunlara yönelik hazırlıkların da çok yetersiz olduğu görüldü.
* Kırsalda zaten dezavantajlı konumda bulunan kadınların iş yükünün ve manevi sorumluluğunun daha da arttığı görüldü.
* Kır-kent dayanışmasının, bütünleşmesinin yeni bir paradigma ile ele alınması gereği duyuldu.
* 6360 Sayılı Büyükşehir Yasası ile kapanan kasaba belediyelerinin eksikliği, araç ve ekipmanlarının alınmış olması yüzlerce insanın canının kurtarılabilirliğini yok etmiştir.
* Yerel yönetimlerin deprem ve tüm afetler konusunda sil baştan bir yapılanma ve işlerlik içine girmesi gerektiği görüldü.
* Son yılların popüler alanı ve dayatmacı kültürü olan görsel gastronominin afetlerde insanları doyurmada eksik kaldığı ortaya çıktı. İnsanlar dışındaki tüm canlıların sonradan akıllara geldiği görüldü.