Arb.Av. Özden Yağmuroğlu Kayahan
Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yöntemi, uyuşmazlıkları barışçıl yolla çözüme kavuşturuyor. Taraflar arasındaki uyuşmazlığı, husumeti ortadan kaldıracak şekilde etkin ve hızlı olarak sonuçlandırması, arabuluculuk uygulamasının yaygınlaşmasını sağlayan en önemli faktörler arasında yer alıyor. Peki, arabuluculuk, yaşanan deprem felaketi sebebiyle zarar gören afetzedelerin haklarına hızla kavuşmalarını sağlayan ve yaşamlarının tekrar normale dönmesine imkân verecek bir yöntem olarak fayda sağlayabilir mi?
Dünyada “afet arabuluculuğu” 2005 yılında yaşanan ABD tarihinin en yıkıcı ve ölümcül kasırgası kabul edilen “Katrina Kasırgası”nın yarattığı ağır maddi yıkım sonrası, uyuşmazlığın tarafları arasında denge sağlayacak şekilde, afet sebebiyle oluşan zararların gecikmeye mahal vermeksizin giderilmesini amaçlayan bir model olarak yaygınlaşmaya başlamıştır. Yıkıcı bir afet sonunda yaşanabilecek ihtilafları çözme kavuşturulması konusunda kaçınılmaz olarak yaşanabilecek hazırlık eksikliğini gidermek amacıyla yöntem olarak tasarlanmıştır.
Melvin A. Rubin, “Disaster Mediation Lessons in Conflict Coordination” isimli makalesinde, afet arabuluculuğu uygulamasının çerçevesini çizerek, arabuluculuk sürecinin yürütüldüğü zaman dilimindeki duygusal ortam, arabuluculuk tarafları arasındaki menfaat dengesi, afet bölgesindeki kamusal faaliyetleri, zararların giderilmesinde kamunun rolü, afet arabuluculuğu sürecini yürütecek arabulucuların fonksiyonu, sürecin yürütülmesinde göz önünde bulundurulacak etik değerler ve uyuşmazlığın çözümünde ortak işbirliği yönünden değerlendirmiştir.
Doğal afetler, yaşanan yıkım ve kayıplar sebebiyle ağır travma yaratıcı bir etkiye sahiptir. Kişiler üzücü afet sebebiyle yakınlarını, evlerini kaybetmiş, kendi bedensel bütünlükleri yönünden ağır bir tehlike atlatmış olduklarından, öfke, üzüntü ve korku doludurlar. Bu nedenle, afet arabuluculuğu, yaşanan duygu yükü sebebiyle taraflar arasındaki iletişim ve müzakere süreçlerinin çok dikkatli yürütülmesini gerektirmektedir.
Melvin A. Rubin, makalesinde yaklaşım olarak bireysel hak ve menfaatlerin, kollektif hak ve menfaatlerle dengelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Yazar, kollektif menfaat ile bireysel menfaat arasındaki dengenin, arabuluculuk sürecinin her iki tarafının da finansal olarak yaşamlarını sürdürebilmesi için en uygun orta noktada buluşturmayı hedef tutmanın önemine vurgu yapmıştır. Örneğin, sigorta poliçelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar yönünden, yüksek sigorta ödemeleri sebebiyle bazı sigorta şirketlerinin finansal olarak ağır sonuçla karşılaşmasının uzun vadede prim miktarlarının, muafiyet ve poliçe kapsamı dışında bırakma ile sonuçlanabileceği, primlerin artması sebebiyle mal sahiplerinin sigortadan tümüyle vazgeçmesi sebebiyle risk karşısında savunmasız kalabileceğine dikkat çekmiştir.
Yaşanan afet sonrasında süreç içinde kayıp ve ihtiyaçların tespit edilmesi, acil ve uzun vadeli planlamanın yapılması için kamusal faaliyetin rolü büyüktür. Yapılan planlamalar doğrultusunda kişilerin, kendi tasarruflarında bulunan özel hukuktan doğan hak ve menfaatlerine hızla kavuşması, yaşamın tekrar normale dönmesi ve yaşanan afet yaralarının sarılması için son derece kıymetlidir. Aksi düşünüldüğünde, yaşanan felaket sebebiyle zarar görmüş kişiler seneler süren davalar neticesinde hakkına kavuşmaya çalışacak, yaşamının normale dönmesi gecikecek, davanın sonuçlanmasından sonra elde edeceği menfaat, enflasyon koşullarında erimiş olabilecektir.
Afet arabuluculuğunun uygulandığı ülkelerde arabuluculuk sürecinin yürütülmesinde rol alacak arabulucuların özenle seçilmiş, travma sonrası stres ve psikolojik etkileri ile arabuluculuk sürecinin yürütüldüğü teknik alanda eğitimli arabulucular olması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Arabulucuların arabuluculuk sürecini yürüten taraflara ve topluma karşı güven uyandırmaları çok önemlidir. Bu noktada arabuluculuk faaliyeti tarafsız ve bağımsız olarak yürütülmelidir.
Afet arabuluculuğunu, diğer arabuluculuk yöntemlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de “uyuşmazlık çözümünden” ziyade, “çatışma işbirliği” kavramına yer vermesidir. Burada, bireysel uyuşmazlıktan ziyade, aynı koşullar altında bulunan ve aynı nitelikte zarara uğramış kişilerin uyuşmazlıklarını bir bütün olarak değerlendirerek bu bakış açısı altında çözüme kavuşturmaktır. Örneğin 2004 yılında Florida’da yaşanan büyük kasırgalar sonucunda yaşanan konut kayıpları sebebiyle çok sayıda sigorta hasar başvurusu yapılmıştır. Sigorta kapsamında çözümlenmemiş ev sahibi sigorta taleplerinin büyük kısmı sigorta arabuluculuğu ile başarı ile çözüme kavuşturulmuştur.
Sigorta uyuşmazlığı ile ilgili örnek afet arabuluculuğu uygulaması, süreç yürütümü ve arabuluculuk maliyetleri konusunda farklılık taşımaktadır. Örneğin, genel arabuluculuk teknikleri ve süreçleri, ev sahiplerinin yeniden inşa sürecine başlamaları için acil ihtiyaçları karşılamak üzere kısaltılmış, sürecin tüm detay ve taleplerini içeren detaylı bir ilk bildirim yapılmış, anlaşmaya varılması halinde anında ödeme yapılması için sigorta temsilcisinin hemen ödeme yapmasını sağlayacak bir yetki ve imkanla gelmesi sağlanmış, arabuluculara saat ücret değil vaka başına ödeme yapılmış ve tüm masraf ve arabuluculuk ücretinin sigorta şirketi tarafından sağlanmıştır.
Afet arabuluculuğunda etik ilkelerin göz önünde bulundurulması elzemdir. Arabuluculuk sürecinin tarafsızlık ve eşitlik ilkeleri ışığında yürütülmesi gerekmektedir. Taraflar arasında bilgi ve güç dengesizliği bulunabilir. Florida örneğinde, görece zayıf olan tarafa konuyla ilgili detaylı yazılı bilgi ve kişisel danışmanlık hizmet verilmesi, arabuluculuk sürecine devlet tarafından atanan avukatların toplantıya davet edilmesi veya soruları yanıtlamak üzere telefonla ulaşılabilir durumda olan bir avukat atanması yolu ile süreç içindeki güç dengesizliğinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Afet sebebiyle oluşan zararların, husumete dönüşmeden hızlı ve etkili bir şekilde çözümü, yaşanan travmanın etkilerini bir nebze olsun iyileştirecek, toplumsal kurumlara olan güveni yeniden inşa edecektir.