Barışa en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız. Hemen güneyimizdeki Suriye’de yıllardır bitmeyen iç savaş. Yanı başında Irak’taki huzursuzluk. Ermenistan ve kardeş ülke Azerbaycan arasında 30 yıldır süren Karabağ sorunu. Doğu komşumuz İran’da bitmeyen sorunlar… Karadeniz’in karşı kıyısı Ukrayna’da ise 8 aydır süren savaş ve çatışmalar. Bir de gerginliğin bir türlü bitmediği Yunanistan… Dünya uzun süredir ilk kez nükleer tehdit ile karşı karşıya. Belki de 60 yıldır ilk kez bu kadar çok yakınlaştık felakete. Bir de buna Asya’nın, Afrika’nın her gölgesinde süren gerilimler, savaşlar, çatışmalar ve darbeleri ekleyin. Huzursuzluğun yeni milenyumda en fazla arttığı zamanlar, yaşadıklarımız… Söylediğim gibi, barışa, diplomasiye daha doğrusu Anadolu’muzun güzel deyimiyle tatlı dile hasret kaldığımız günlerdeyiz. Bu haftayı hem tatlı dilin hem de barışın sembolü ‘höşmerim’ ve hikayesini sizlerle paylaşmak isterim.
Farklı farklı hikayelere konu olan höşmerimin iki önemli rivayeti var aslında. İlki bir savaş ile ilgili. Rivayete göre, savaşın başlaması üzerine erini cepheye yolcu eden bir gelin, uzun yıllar geri dönmesini beklemiş. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen eri geri dönmeyen gelinin bütün ümitleri tükenmiş ve şehit düştüğünü düşünmeye başlamış. Fakat uzun yıllar sonra da olsa eri geri dönmüş. Gelin, canından çok sevdiği hayat arkadaşını birden karşısında görünce çok sevinmiş ve bir sofra hazırlamaya karar vermiş. Ama yoksulluk nedeni ile mutfakta pek bir şey bulamamış. “Ne yapsam acaba” diye düşünürken ellerinde kalan tek ineğin sütünden mayalayıp duvara astığı peynir gözüne ilişmiş. Taze peynirin içine yumurta, şeker ve irmik katarak ateşte pişirmiş. İlk defa yaptığı bu lezzeti erine sunmuş ve merakla “Hoş mu erim? Hoş mu erim?” diye sormuş. Hayat arkadaşı memnuniyetle “Hoş hoş” diyerek gelini takdir etmiş. Öncellikle Balıkesir yöresinde sonra da tüm ülkede hikayesi kulaktan kulağa anlatılarak yapılan tatlı, hikayesinden dolayı “höşmerim” adını almış. Tatlının adıyla ilgili bir başka rivayet ise komşumuz İran kaynaklı.
ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA GÖÇEBELERLE GELDİ
Etimolojik araştırmalara göre “höşmerim” sözcüğünün temeli Farsça kaymakla yapılan bir tür tatlı anlamına gelen “oşmaram” sözcüğü. Farsça sözcük tatlı anlamına gelen “Oş” ve süt kaymağı, krema anlamına gelen “maram” sözcüklerinin buluşmasıdır. Genel itibarıyla Balıkesir yöresini kendine yuva yapan bu tatlının tarihsel olarak geldiği coğrafya ise Orta Asya. Şeker, peynir, irmik ve yumurta ile yapılan bu enfes tatlı, ata toprağı Orta Asya’dan göçler yoluyla Anadolu’ya gelmiş. Anadolu Yörükleri tarafından yapıldığı bilinen Höşmerim kimilerine göre ise peynir helvası ya da peynir tatlısı olarak da biliniyor. İlk kez 17’nci yüzyılda karşımıza çıkan bu tatlının yazılı ilk kaynağı ise Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si. Evliya Çelebi, bu tatlının, Balıkesir’e yerleşen ilk Türkmen göçebelerinde de görüldüğünü, kentin ilçesi Havran’a da oradan geçtiğini anlatmış.
FARKLI COĞRAFYALARDA DA TESCİLLİ
Marmara bölgesi başta olmak üzere Ege, İç Anadolu bölgelerinde karşımıza çıkan höşmerim, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun coğrafi işaretli gıdalar listesine almış. Sadece Balıkesir’de değil, Kırşehir Höşmerim Tatlısı, Sivrihisar Höşmerim Tatlısı, Çamlıdere Höşmerim Tatlısı, Çankırı Höşmerim Tatlısı olarak farklı tariflerde ve isimlerde tescillenmiş. Binlerce yıl önce yapılan şenliklerde tatlıların barış sofrasında olduğu tarihsel dokümanlarda karşımıza çıkıyor aslında. Anlaşmaların sofralarda imzalandığı biliniyor. Tatlı dilin yılanı bile deliğinden çıkardığını söylemiş Anadolu’da yüzlerce yıl önce yaşamış atalarımız. Tatlı dile, tatlı sohbete, tatlı politikaya ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde barışın ve huzurun anlamı da bizler için daha kıymetli gelmiyor mu aslında?