Büyük sanatçı Barış Manço'nun on yıl kadar ekranlarda kalan popüler yarışma-eğlence programı "Adam Olacak Çocuk"ta beş çocuk olur, bunlar dönüşümlü olarak birer birer yarışır, diğer dört çocuk da puan verirdi ve puanlar hep aynıydı, zaten başka seçenek yoktu:
"10 puan, 10 puan, 10 puan, 10 puan!"
Acaba biz de yarın saat 14.00'te bilgisayarımıza düşecek açıklama metninde "10 puan" görür müyüz?
Merkez Bankası politika faizini yüzde 25'ten yüzde 35'e çıkarır mı?
"O kadar da olmaz" denildiğini duyar gibiyim. Niye olmasın!
Ağustos toplantısı öncesinde yüzde 17.5 düzeyinde bulunan faiz için en fazla 2.5 puan artış bekleniyorken de yüzde 25'e olmaz denilirdi; ama oldu.
Hem zaten biraz da olmak zorundaydı!
Enflasyon tahminini yüzde 58'e çıkaracaksın ama bu düzeyde kalınamayacağını da görecek (PPK metninde oran verilmeden yüzde 62'ye işaret ediliyordu), buna rağmen faiz artışında cimri davranacaksın!
Daha sonra yayımlanan orta vadeli programda yüzde 62 de çöpe atılacak ve yıllık tahmin yüzde 65'e çıkarılacak. Peki enflasyon yüzde 65 tahmin edilirken faiz ne olacak?
5 puan bekleniyor ama...
Kamuoyundaki genel kanı faizin 5 puan artırılarak yüzde 30'a çıkarılacağı yönünde...
Öyle bir duruma gelindi ki, faizin yüzde 30'a çıkarılması nötr bir etkide bulunacak. Klasik ifadeyle bu oran satın alındı.
Daha düşük kalacak bir politika faizi bir çuval incirin berbat olması demek! Şimdiye kadar yapılanlar boşa gidecek ve yapılmaya çalışılanlar anlamını yitirecek.
O yüzden yüzde 30'un altında bir faizi bekleyen yok sayılır.
Önemli olan yüzde 30'un üstüne çıkılıp çıkılmayacağı...
Faizin 7.5 puan artışla yüzde 32.5'e çıkarılacağını bekleyen de var ama bu yöndeki tahminler azınlıkta kalıyor.
Ya 10, 10?
Peki, perşembe günü Barış Manço'nun yarışmacı çocuklarının verdiği gibi 10 puan artış görme olasılığımız hiç yok mu?
Şu aşamada bu zayıf bir olasılık gibi görünüyorsa da eğer enflasyonla mücadelede bir şok yaratmak isteniliyorsa 10 puan artış hiç şaşırtıcı olmaz.
Yıllık enflasyon ağustos sonunda yüzde 59 düzeyinde, bu ayın artışı yüzde 3'ü aştığı takdirde yıllık oran daha da yukarı gidecek.
Zaten hükümetin resmi tahmini yüzde 65; üstelik bu düzeyde kalmak da zor görünüyor. Yaygın tahmin yüzde 70-75 arası.
Tabii ki faiz yıl sonundaki enflasyona göre değil önümüzdeki bir yıl gözetilerek belirlenmek durumunda.
Ama bizde işler pek öyle yürümüyor. Ya gerçekleşen enflasyona göre kıyaslama yapılıyor ya da kısa vadede ulaşılacak enflasyona göre. Dolayısıyla bir yıl sonrasının enflasyonu doğrusu kimsenin umurunda değil. Kaldı ki bir sonrasının enflasyonunun ne olacağını da kimse bilmiyor. Ama şu biliniyor; 2024 sonu için resmi tahmin zaten yüzde 33.
Bütün bunları dikkate aldığımızda Merkez Bankası'nın yarın faizi yüzde 35'e yükseltmesinde öyle çok da şaşılacak bir yön bulunmadığı ortaya çıkıyor.
Hem zaten bize yüksek gelen yüzde 35 yüksek değil; yüksek gelen yüzde 35 için tek seferde yapılması gereken 10 puan artış.
Merkez Bankası temmuz toplantısında artışı 2.5 puanda tutmasa da örneğin 5 puan yapsaydı, şimdi politika faizi 27.5 olacak ve 7.5 puanlık artışla yine yüzde 35'e ulaşacaktık.
Temmuzda hata yapıldı ve oradaki hata şimdi telafi edilebilir.
Yola kucağımızda taşla çıksaydık!
Çocukluğumdan hayal meyal hatırladığım bir anekdot var. Rahmetli dedem torunlarını toplayıp anlatırdı da sonunu neye bağlardı, onu hiç bilmiyorum.
"Eskiden uzun yola çıkacak olanlar başta ellerine bir taş alırlar ve bir süre öyle yürürlermiş. Sonra o taşı atınca bir anda hafifler ve yollarına daha rahat devam ederlermiş..."
Acaba Merkez Bankası da başlangıçta büyük bir taşla yola çıksa, örneğin haziranda 6.5 puan değil de çok daha yüklü bir artış yapsaydı temmuz ve ağustos toplamında yüzde 19'u aşan bir enflasyon yaşamaz mıydık?
Acaba orta vadeli programı çok daha farklı yapma olanağına kavuşur muyduk?
Muhtemelen öyle olurdu. Ama o fırsat kaçtı bir kere.
Kaldı ki tuttuk, hazirandaki 6.5 puan artıştan sonra temmuzda 2.5 puana indik, neyse ki ağustosta yeniden ayakları yere basan bir karara imza attık.
KKM yükü de azalır
Ekonomi yönetiminin KKM'den ve bu uygulamanın getirdiği yükten rahatsız olduğu malum. İşte faizdeki artış bu yönden de önemli.
KKM'de taban faiz Merkez Bankası'nın politika faizi ve dolayısıyla şu an yüzde 25. Bankaların hemen hemen tümü de KKM'ye taban faiz uyguluyor. Politika faizi ne kadar yükseltilirse, kurun faizden fazla artması durumunda Merkez Bankası'na binecek yük o kadar azalacak. Yıllık bazda söyleyelim; mevcut durumda kur yüzde 40 arttığında Merkez Bankası aradaki 15 puanı karşılayacak, faiz yüzde 35 olursa Merkez'in karşılayacağı kısım 5 puan olacak.
Ama tabii ki faiz artışı KKM'nin cazibesinin artması sonucunu da doğuracak. Bankalar TL mevduata geçiş durumunda yüzde 50 dolayında ve stopaj kesintisi olan faiz uygularken, örneğin yüzde 35'e çıkacak bir KKM faizi bu uygulamadan çıkmayı yavaşlatacak.
Artış, yabancıyı çekebilmek için de kaçınılmaz
Merkez Bankası'nın faizi artırmak zorunda olmasının birkaç nedeni var. Biri enflasyonla mücadele ve o konuya değindim. Kur bin takla atılarak çok fazla artırılmadığı halde ağustos gibi bir ayda yüzde 9 fiyat artışı yaşandı. Bu yüzden de kur artışına yol açacak bir faizin tercih edilmesi ekonomik intihar olur.
Çok önemli bir başka yön de tabii ki yurt dışından döviz girişini teşvik edecek bir faiz düzeyinin oluşması. Yabancının dövizine ihtiyacımız var çünkü, hem de acil ihtiyaç.
Yabancı bu kur düzeyinden gelir; ama alırken de kazanmak ister. Yani faiz yüksek, böylece devlet iç borçlanma senetlerinin fiyatı ucuz olacak.
Hemen hemen aynı vadeli 100 lira nominal bedelli kağıdı faiz örneğin yüzde 15 düzeyindeyken 87 liraya almak var, faiz yüzde 25'e çıkınca aynı kağıdı bu sefer 80 liraya almak var. İşte alırken kazanmak dediğimiz durum.
Yabancıyı çekmenin iki yolundan biri bu. Diğeri kuru çok yükseltmek ama o çok daha fazla tahribat yaratan bir durum. Faizin yükselmesinin yükü nasıl olsa daha sonraki yıllarda çıkıyor. Oysa yüksek kurun etkisi hemen görülüyor.
Yabancı tabii ki en çok şu durumu ister:
"Yüksek faizden, yani düşük fiyattan kağıt alayım, sonra da kur artmadı, hatta bir de düştü mü, hele hele çıkacağım zaman düşük kur mu var, bundan iyisi can sağlığı!"
Çaresizseniz bu koşulların oluşmasına zemin hazırlarsınız. Faizi yüzde 30 da yaparsınız, 35 de. Bu toplantıda yapmazsanız daha sonra yapmak durumunda kalırsınız. Ama geciktikçe maliyet de artar, o da bir gerçek...