Acemoğlu Türkiye’nin gururu, onunla hep bağlantıyı sürdürün

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

2010 yılı Eylül ayının ikinci yarısı… Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hürriyet adına Sedat Ergin’in aralarında bulunduğu gazetecilerin de eşlik ettiği heyetle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta…

Dönemin Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Ahmet Ertürk aradı:

  • Sayın Cumhurbaşkanımızın New York’taki (ABD) görüşmelerinin önemli bir bölümü ekonomi içerikli olacak. İstersen gel birlikte New York’a gidelim. Dönüşü sayın Cumhurbaşkanımızın ve heyetin bulunduğu uçakla yapabiliriz.

Abdullah Gül, New York seyahatini tamamladıktan sonra bir geceliğine Boston’a geçti. Dönemin Boston Başkonsolosu Murat Lütem, dönemin Washington Büyükelçisi  Namık Tan’ın desteği ile Boston ve çevresindeki 80 dolayındaki Türk bilim insanının Cumhurbaşkanı Gül ile buluşmasını sağlayan bir toplantı düzenledi.

Massachusetts Institute of Techbology’deki (MIT) genç Türk bilim insanı Prof. Daron Acemoğlu’nu ilk kez yüz yüze o buluşmada tanıdım. Cumhurbaşkanı Gül, buluşmanın sonunda beni yanına çağırdı, masasında oturan Prof. Daron Acemoğlu’yla tanıştırdı:

  • Daron Bey Türkiye’nin gururu bilim insanlarımızın başında geliyor. Çok ünlü ve başarılı bir ekonomist. Kendisiyle bağlantılı olmanızda yarar var.

Gül, buluşmaya katılan 80 dolayındaki Türk akademisyene şu mesajı verdi:

  • Hepinizi tek tek tanımasam bile buradaki akademik çalışmalarınızda gösterdiğiniz başarıları biliyorum. Kolaycılığa kaçıp, “Türkiye’ye dönün, beyin göçünü tersine çevirelim” demeyeceğim. Ancak, Türkiye ile ilişkilerinizi hep canlı tutun.

Aradan bir yıl geçti, 2011 yılı Kasım ayı sonlarına doğru dönemin Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Kadri Özçaldıran’dan önemli bir davet geldi:

  • Büyüme teorisinden çalışma ekonomisine, iktisadi politikadan kalkınmaya kadar çok geniş alanda disiplinler arası gelişmelere öncülük eden, teorik ve ampirik çalışmaları ile evrensel bilime yaptığı özgün-etkin katkıları nedeniyle Daron Acemoğlu’na “Fahri Doktora”

Fahri doktora törenine değil ama rektörün eşi Perran Ersu Özçaldıran’ın çağrısıyla rektörlük konutuna gittim, Daron Acemoğlu ile sohbet fırsatı buldum.

Prof. Acemoğlu, Türkiye ekonomisiyle ilgili şu soruyu ortaya attı:

  • Kemal Derviş 2001 krizi sırasında gelmeseydi, Türkiye bugün hangi noktada olurdu?

Yanıtı kendisi verdi:

  • Kemal Derviş’in öncülüğünde o günlerde Türkiye’de “yapılamayan şeyler” yapıldı. Daha sonraki yıllarda büyümenin temelinde hep Derviş’in öncülük ettiği kararların rolü var.

Bunun üzerine AK Parti hükümetinin attığı adımları nasıl değerlendirdiğini merak ettik, paylaştı:

  • Derviş’in başlattığı ekonomik politikaları sürdürdü ve başarılı oldu. Enflasyonun tek haneye inmesinde de o kararlara uyulmasının rolü var. Bundan sonra enflasyon aynı düşük çizgide devam eder mi, ondan emin değilim.

2008 krizinden sonra dünyada yaygın şekilde benimsenen “sıfır faize dikkat çekti:

  • Tasarrufa ödül vermeden olmaz. Yapısal sorunlara yol açar. Bu ödül de faizdir. Türkiye ekonomisi büyüyor. O halde faizin seyri de büyümeye uymalı. Reel faizi sürekli “sıfır” düzeyinde tutmak doğru olmaz.

Türk bankacılık sistemini de şöyle değerlendirdi:

  • Türk bankacılık sistemi 2001 krizinden sonra sağlamlaştı. Krizden çıkardığı dersle risk almamaya özen gösterir hale geldi. Kriz ortamında risk almak istemeyen bankaların bulunduğu bir finans sektörünü yönetmek daha kolaydır.

2011 yılı Kasım ayı sonlarına doğru Hürriyet’te yazdığım yazıyı şöyle noktalamışım:

  • Daron Acemoğlu, önümüzdeki dönemde Nobel alacağına kesin gözüyle bakılan bilim insanları arasında yer alıyor.
  • Cumhurbaşkanı Gül de,Daron Acemoğlu ile bağlantıyı sürdürmekte yarar var”
  • Ekonomi yönetimi Acemoğlu ile doğrudan temasa geçse, katkısını alsa nasıl olur?

AK Parti yönetimi, Gül’ün Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Ahmet Davutoğlu’nun da Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Acemoğlu’na Türkiye’nin OECD nezdindeki Büyükelçiliği görevini teklif etti.

Bu teklifin öyküsünü 2-3 günce Davutoğlu sosyal medyadan paylaştı:

  • Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Sayın Başbakanımızdan onay alarak kendisine Türkiye’nin Paris’teki OECD Büyükelçiliği teklifi götürdüm. Bu görevden büyük onur duyacağını belirtti, Nobel ödülü yolundaki çalışmaları için nazik şekilde izin istemişti.

Prof. Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson ile birlikte hedeflediği Nobel Ekonomi Ödülü’ne uzandı…

Yani, ekonomiye ilişkin akademik çalışmalarının önemi dünya çapında tescillenmiş oldu…

AK Parti hükümetlerinin ekonomi yönetimindeki kadroları, geçen 13-14 yılda Prof. Acemoğlu’yla sadece dirsek teması sağlayıp, önerdiği stratejileri benimsese, 2018’in ikinci yarısından sonra tetiklenen krizi yaşar mıydık?

Herkesi kucaklamayan büyüme halkta öfke birikimine yol açıyor

Nebil İlseven, 2021 yılı Ağustos ayı ilk yarısında “Toplumcu Düşünce Enstitüsü” adına bir davet gönderdi:

  • Massachusetts Institute of Technology (MIT) Öğretim Üyesi Prof. Daron Acemoğlu, seminerimizde yapacağı konuşma öncesi sizlerle sohbet edecek.

Servet Yıldırım, Murat Yetkin, Gökhan Şen, Mustafa Sönmez, Ali Kiremitçioğlu ve Cihat Tokgöz’le birlikte pandemi sonrası ilk uzun uçuşunu Boston’dan İstanbul’a yapan Prof. Acemoğlu ile buluştuk.

Prof. Acemoğlu, söze ABD üzerinden şu saptamayla girdi:

  • COVID-19 pandemisinin yol açtığı sıkıntı, Batının büyüme stratejinin sürdürülebilir olmadığını ortaya koydu. En önemli konu da eşitsizlik.

Şu noktanın altını çizdi:

  • Halk, büyümenin herkese açık gerçekleşmediğini fark ederse, o zaman öfke birikiyor. Yani, herkesi kucaklamayan büyüme, halkta öfke birikimine yol açıyor.

Dünyada son 30 yıllık büyümenin böyle gerçekleştiğini vurguladı:

  • Bu konuda en net örneği ABD oluşturuyor. Almanya, Fransa ve İngiltere’de de aynı durum söz konusu. Hatta İskandinav ülkelerinde de büyüme herkesi kucaklamadı, toplum katmanları arasında uçurum büyüdü.

“Amerikan rüyası”na işaret etti:

  • Nereden gelirse gelsin, Amerika’ya yerleşenler refahtan pay alabiliyordu. Çocuklar birinci kuşaktan daha iyi koşullara ulaşabiliyordu. Oysa son yıllarda çocuklar birinci kuşaktan daha yoksul bir hayat yaşıyor. Bunda küreselleşmenin büyük rolü var.

İşgücü ile kapital arasındaki dengenin de çok bozulduğu üzerinde durdu:

  • 40 yıl önce hiçbir CEO, şirketinde çalışan işçiden 100 kat daha fazla kazanmıyordu. İşçileri kovduğunda ücretini katlayamıyordu. Çünkü, asgari ücretin önemi vardı. Sendikalar da güçlüydü. Böylesi bir uçurumu toplum da kabul etmezdi.

Demokrasi zayıfladıkça büyüme kalitesi düşüyor 

Ülkemize Nobel gururu yaşatan Prof. Daron Acemoğlu, Ağustos 2021’deki sohbetimizde Brezilya, Türkiye, Hindistan ve Güney Afrika’yı işaret ederek şu saptamayı ortaya koydu:

  • Gelişmekte olan ülkelerde de eşitsizlik çok arttı.

Gelişmekte olan ülkeler örneğinden hareketle şu noktanın altını çizdi:

  • Demokratikleşen ülkelerde hızlı büyüme yaşandı. Dışarıdan teknoloji transfer edebildiler. Sağlık ve eğitime yatırım yapabildiler. Bunu Türkiye’de de gördük, Latin Amerika ülkelerinde de.

2006’dan sonra Türkiye dahil bazı ülkelerde demokratikleşme konusunda gerilemenin gündeme geldiğini savundu:

  • Gelişmekte olan ülkelerdeki bazı liderler demokratikleşme konusunda, “Neden bu kadar yapalım ki” diye düşünmeye başladı. Bazı demokratik hakların ortadan kalkması söz konusu oldu.

Ardından ekledi:

  • Demokrasinin zayıfladığı ülkelerde hemen yeni gruplar güçlendi. Yeni tekeller ortaya çıkmaya başladı. Büyümenin kalitesi düştü. Eşitsizlik yeniden artışa geçti.

‘Ekonomi Nobeli 60’lı yaşlarda gündeme gelebiliyor’ diyordu

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’in danışmanı, Hürriyet’ten eski çalışma arkadaşım Doğan Erdoğan bazı haber kupürleri gönderip mesaj attı:

  • Daron Acemoğlu, 2006 yılında Hürriyet’te sizinle çalıştığım dönemde yaptığım haberde, “Nobel Ekonomi Ödülü için daha gencim” demişti.

Erdoğan, Acemoğlu’nun şu cümlesinin altını da çizdi:

  • Ekonomide Nobel Ödülü hayat boyu başarıya veriliyor. Genellikle de 60’lı yaşlarda gündeme geliyor…

Prof. Acemoğlu, başarılı çalışmalarıyla 57 yaşında ülkemize Nobel Ekonomi Ödülü gururunu yaşattı…

Tüm yazılarını göster