Fed eski başkanı Ben Bernanke’nin sözüdür: “Güven, bir merkez bankasının en önemli varlıklarından biridir; bu nedenle netlik ve tutarlılık sağlamak esastır” demiş. Benzer bir sözü Avrupa Merkez Bankası eski başkanı Mario Draghi de “Tutarlı ve net bir iletişim, ekonomik istikrar için kritik öneme sahiptir” şeklide kullanmış. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Dünyanın gelmiş geçmiş neredeyse bütün güçlü merkez bankacıları merkez bankalarının bir şeyin iletişimini yaparken net ve tutarlı olmaları gerektiğine dikkat çekmişler.
Benzer bir netliği ve tutarlılığı bir süredir Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın iletişiminde de görüyoruz ancak son Para Politikası Kurulu açıklaması öncekilerden biraz farklıydı. Merkez Bankası son Para Politikası Kurulu metninde öyle bir cümle kullandı ki; piyasalar hala bu cümleyi anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorlar.
Merkez Bankası metinde, eylül ayında enflasyon ana eğiliminin yükseldiğini, ancak iç talebin yavaşlamaya devam ettiğini, hizmet enflasyonunda son çeyrekte iyileşme beklendiğini aktardıktan sonra “Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizlik ise son dönemdeki veri akışı ile artmıştır” gibi bir cümle kullandı. Daha önceki metinlerde benzerine pek rastlanmayan bu ifade haklı olarak herkesin ilgisini çekti, birçok yorum yapıldı. Henüz enflasyonla mücadelede istenilen hıza ulaşılamadığının ifadesi olarak görüldü. Kimisi “üstü örtük de olsa kendi başarısızlıklarını itiraf ediyorlar” dedi.
“Merkez Bankası herhalde şunu demek istiyor,” diyen Alaattin Aktaş ise “Öyle gelişmeler oluyor, öyle veriler geliyor ki, enflasyonun ne zaman nereye ineceğini kestirmek neredeyse mümkün olmaktan çıktı. Bu konuda büyük bir belirsizlik var” diye yorumladı bu ifadeyi.
Sonuçta bu ifadeyi okuyanlar, enflasyonla mücadelede bir sorun olduğunu düşündü ve faiz indirim beklentisini öteledi. Eğer Merkez Bankası’nın amacı bu tür bir beklenti değişimi yaratmaksa bunu başardı ama aynı etkiyi bu tür muğlak bir cümle kullanmak yerine daha basit bir ifade ile de yapabilirdi.
Benzer bir muğlaklık aynı metindeki diğer bir ifade de var.
Açıklamada “Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını ima etmektedir” deniliyor. Buradaki “ima” kelimesi de dikkat çekti. “Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştığını göstermektedir” demek yerine “ima etmek” tercih edilmiş. Türk Dil Kurumu’na göre “ima”nın sözlük anlamı “dolaylı anlatmak, anıştırmak, ihsas etmek.” İma çekingen bir ifade, hatta bazı sözlüklere göre özgüven noksanı olanların tercih edeceği türden bir kelimedir.
Son PPK metninde genel olarak özgüven sorunu olduğu söylenemez; ancak söz konusu ifadelerde çok temkinli bir yaklaşım sergilendiği görülüyor. Dolayısıyla önceki PPK açıklamalarından farklı olarak Ekim toplantı metninde bir belirsizlik vurgusu ortaya çıkıyor. Bu vurgu ya da “ima” enflasyonla mücadelede para politikası ile yapılacakların yapılmakta olduğunu ancak bunun ötesinde gelirler ve maliye politikalarında da bazı adımların atılmasının beklenmesinden kaynaklanıyor olabilir.
Son dönemdeki uygulama ve açıklamalarından gördüğüm kadarıyla sorunun ve çözümün farkında olan bir Merkez Bankası yönetimi var. Bence bu aşamada beklentileri iyileştirmek derdinde olan bir merkez bankasının muğlak ifadeler yerine daha net ifadeler kullanması daha etkili olacaktır. Merkez bankalarının etkili olabilmesi için piyasalarla ve ekonominin taraflarıyla açık ve net bir iletişim kurması gerekir. Eğer enflasyonla mücadelenin diğer unsurlarından bir beklentisi varsa bu da açıkça metinlerde yer almalıdır.