Acaba milyarderler bu hafta Davos’ta milyonerlere neler anlatacak?

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Dünya Ekonomik Forumu’nun  (WEF) yıllık toplantısı “Akıl Çağında İşbirliği” teması ile bugün Davos’ta başlıyor. Hafta boyunca sürecek olan bu dünyanın en medyatik ve etkili zirvesine 3 bine yakın seçkin davetli katılacak. Toplam 130 ülkeden 60’ı aşkın devlet başkanı Davos’ta olacak.

Katılımcı ve gazeteci olarak 2005’den 2018’e kadar tam 14 defa aralıksız her yıl ocak ayında Davos’a gittim. Bu tecrübeye dayanarak “Davos nedir?” diye sorarsanız “Dünya Ekonomik Forumu orijinal fikirlerin ve çözümlerin ortaya çıktığı bir platform olmaktan çok önemli buluşmalara ev sahipliği yapan bir yerdir” derim.

WEF 1971 yılında Klaus Schwab tarafından kurulduğundan bu yana dünyadaki en önemli karar alıcıları bir araya getirerek, küresel meseleler hakkında düşünce alışverişinde bulunmalarını sağlıyor. Ve küresel işbirliği için bir platform sağlama ve küresel sorunlara çözüm üretme konusunda adım atılmasında rol oynama iddiası taşıyor.

Bu yılki tema: Akıl Çağında İşbirliği

Bu kapsamda Dünya Ekonomik Forumu’nun 55’inci yıllık toplantısındaki oturumlar 5 farklı başlık altında düzenlenecek. İlk başlık büyümenin yeniden hayal edilmesi. WEF daha dayanıklı ekonomiler inşa etmek için büyümenin yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyor. Akıl çağında sektörler başlığı altında teknolojik değişimler karşısında endüstrilerin nasıl şekillendiği konuşulacak. İnsana yatırım başlığı ise iş hayatından servet dağılımına kadar her şeyi etkileyen jeoekonomik değişimler ve yeşil enerji dönüşümü ele alınacak. Gezegeni korumak bir diğer başlık… Bu kapsamda iklim değişikliği ile teknolojinin kesiştiği noktalar yine ilgi odağı olacak. Ve son başlık ise güveni yeniden inşa etmek. Hızla gelişen dünyada daha da derinleşen ayrılıklara olası çözümler masaya yatırılacak.

Bunlar çok çarpıcı başlıklar ama sizi yanıltmasın. Davos, kapitalizmin sorunlarının tartışıldığı bir yer ama çözüm bulunduğu bir yer değildir.

Davosçu elitistler

Küresel sorunlara karşı somut çözüm önerileri sunmakta yetersiz kalan WEF, büyük ölçüde ekonomik çıkarlar üzerinden şekillenen bir platform olarak eleştirilmektedir. Elitist yapısı ve çoğu zaman gerçek dünya sorunlarına duyarsız kalması, forumun etkisini sınırlamaktadır. Özellikle elitist yapısı hep eleştirildi, sık sık siyasi malzeme konusu yapıldı. Mesela Trump önceki seçim kampanyasında Davos’u propaganda malzemesi olarak kullanmış, “Davosçu”lara boyun eğmeyeceğini söylemişti. Bu söylem ona seçimde prim yaptırdı ama 2000’de WEF’e katılan Clinton’dan sonra Davos’a giden ilk ABD Başkanı Trump oldu . 2018’de gittiğinde ben de oradaydım, Trump’ı WEF koridorlarında dolaşırken görmüştüm. Trump’ın bugün de online olarak bir zamanlar yerden yere vurduğu “Davosçulara” seslenmesi bekleniyor.

İngiltere başbakanıyken  Boris Johnson da “gitmem” demişti. Hatta “Milyarderlerle şampanya içmek için değil” halka hizmet için göreve geldikleri gibi bir söylemi vardı.

WEF görüntüde etkileyici bir organizasyon ama içerik olarak paneller genellikle sponsorlukların etkisinde dizayn edilmiş, herkesin duymaktan hoşlandığı şeylerin söylendiği oturumlar olmaktan öteye geçemiyor. Parlak konuşmalar ve çoğu tutmayan öngörüler yapılıyor.

IMF eski baş ekonomisti Ken Rogoff’un dediği gibi “Davos’taki konsensüsün hep tersi olur.” Yani Davos ahalisi ne öngörüyorsa tersi çıkar. Mesela 2016’da WEF’e katılanlara göre Trump’ın kazanması imkânsızdı; referandumdan Brexit kararının çıkması mümkün değildi. 2008 Ocak ayında Roubini gibi birkaç ekonomist dışında Davos elitinden krizi öngören çıkmadı.

Önemli buluşmaların mekânı

Tüm bu olumsuzluklara rağmen WEF’e katılmak için on binlerce doları gözden çıkaran iş adamlarının onca yolu aşıp bin bir zahmet ile bu küçük dağ kasabasına gelmelerinin nedeni Davos’un önemli buluşmaların mekânı olmasıdır. Forumda gerçekleştirilen yüz yüze görüşmeler ve samimi diyaloglar, katılımcıların birbirlerine yeni iş fırsatları yaratmak veya mevcut anlaşmaları geliştirmek adına güçlü bir ağ kurmalarına olanak tanır.

Davos 55 yıllık WEF tarihinde birçok önemli buluşmaya ev sahipliği yaptı.

Bu buluşmalardan milyarlarca dolarlık iş bağlantıları, dostluklar ve ticari iş birlikleri doğduğu gibi çok önemli siyasi süreçlere de kapı aralandı. Mesela doğu ve batı Alman liderleri ilk defa burada bir araya geldiler; Almanya’nın birleşme fikri en somut haliyle Kohl-Modrow buluşmasında ortaya atıldı. Türk-Yunan geriliminin zirvede olduğu anda Özal ile Papandreu’nun el sıkıştıkları yer Davos’tu. Güney Afrika’nın ırkçı yönetiminin Devlet Başkanı De Klerk ile hapisten yeni çıkmış Nelson Mandela ilk burada buluştular. Şimon Peres ile Yaser Arafat ilk defa aynı karede Davos’ta yer aldılar. İsrail’in Gazze ve Eriha’dan asker çekmesi konusu orada konuşuldu. Çin ilk defa uluslararası arenaya burada çıktı, küreselleşmenin lideri olma iddiasını Davos’ta dillendirdi.

Bu yıl CNBC-e’den Berfu Güven ve Can Mumay Davos’ta olacaklar ve oradan Davos’ta olup biteni ve izlenimlerini an be an aktaracaklar. Aklıma bu noktada JP Morgan CEO’su Jamie Dimon’ın “Milyarderlerin milyonerlere orta sınıfın neler hissettiğini anlattıkları yer” tanımlaması geliyor. Ben de panelleri uzaktan da olsa Berfu ve Can ile uluslararası ajanslar aracılığıyla takip etmeye, milyarderlerin milyonerlere benim gibi orta sınıf hakkında neler anlattıklarını izlemeye çalışacağım.

Kısacası küresel zenginlerin ve iş dünyasının elit temsilcilerinin yer aldığı elitist bir platform olarak eleştirilen WEF’in daha kapsayıcı bir platform haline gelmesi ve küresel eşitsizlik gibi sorunları daha etkili şekilde ele alması gerekmektedir.

Schwab ilk toplantısını 1975’te Türkiye’de düzenledi

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab’tır. Bence bir ticari dehadır. Binlerce milyarder ve milyoneri 11 bin nüfuslu ve ulaşımı zor olan bir dağ kasabasına onbinlerce dolar ödeterek getirip, bir hafta süreyle orada tutmak ve bu süre boyunca tüm dünyanın ilgisini çekebilmek ticari ve organizasyonel yetenek ister.

Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak oldukça maliyetlidir. Ortaklık, katılım, konaklama ve ulaşım maliyetleri çok yüksek. Karşılığında muazzam bir konfor ya da iyi bir servis beklemeyin. Arabayla bir yerden diğerine gitmek imkânsız çünkü, trafik çok sıkışık. Küçücük kasabadaki az sayıda restoran tıklım tıklım ve servis kötü. Böylesi liderleri, ünlü kişileri, şirketlerin üst yöneticilerini ve milyarderleri 11 bin nüfuslu kasabada buluşturarak, WEF’in popülaritesini ve tabii ki gelirlerini artırmak ise kurucusu Klaus Schwab’ın ticari zekâsının örneğidir.

Güngör Uras 2000 yılındaki bir yazısında Schwab’ın Türkiye olan yakın ilişkisini yazmıştı. 1970’lerde yönetim eğitimleri veren Schwab’ın Enka kurucusu Şarık Tara aracılığı ve TÜSİAD desteği ile 1975 yılında ilk uluslararası toplantısını Tarabya Oteli’nde düzenlediğini anlatmıştı. İzleyen yıl ise İsviçre’nin Montrö kentinde Batılı, Türk işadamları ile petrol krallarını bir araya getirmek için uluslararası ilk büyük organizasyonunu yaptığını yazar.

Sevk ve idare konusunun modasının geçmekte olduğunu, uluslararası toplantıların ilgi gördüğünü fark eden Dr. Schwab, şirketinin adını, statüsünü değiştirerek World Economic Forum (Dünya Ekonomi Forumu) yapmış.

Tüm yazılarını göster