Bizi bizim kadar ilgilendiren bir diğer önemli ekonomik gelişme Avrupa ekonomisinin durumudur. İhracatımızın yarısının pazarı, turizm gelirlerinin yüzde 40’ının kaynağı Avrupa Birliği ülkeleridir. Aynı şekilde Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 60’ından fazlasının sahibi Avrupalı yatırımcılardır. Bu nedenle 445 milyonluk dev AB pazarının daralması onların sorunu olduğu kadar bizim de sorunumuzdur. Maalesef Avrupa Birliği ekonomisinden olumlu haberler gelmiyor. Avrupa Komisyonu, 27 üyeli AB ekonomisinin bu yıl ortalama yüzde 8.3 daralmasını bekliyor. Bu hafta açıklanan bu tahmin mayıstaki bir önceki tahminden 0.9 puan daha kötümser. Oysa karantina önlemlerinin gevşetilmesi ile görünümün biraz daha iyileşmesi bekleniyordu ama öyle olmadı. Avrupa ekonomilerine dair beklentiler son birkaç ayda iyice bozuldu. Özellikle İtalya, İspanya ve Fransa gibi ekonomisi turizm ve hizmet gelirlerine bağlı bazı ülkelerde daralma çift haneli boyuta ulaşacak. Almanya gibi turizme değil de imalat sanayine dayalı olan ekonomilerde ise daralma daha sınırlı kalsa da uzun yıllardır görülmedik ölçüde sert olacak. Mesela ana pazarımız Almanya’nın yüzde 6.3 daralması bekleniyor.
Avrupa Birliği bizim en büyük ve en istikrarlı pazarımız. Bazı Ortadoğu ve Afrika pazarları gibi iniş-çıkışlı bir pazar değil. Üstelik oldukça dengeli bir ticaretimiz var. Hatta bazı Avrupa ülkelerine sattığımız aldıklarımızdan daha fazla. Çin ya da Rusya ile olduğu gibi büyük ticaret açıkları verdiğimiz bir ilişki değil bu. AB ile 2005’ten bu yana üyelik müzakereleri ve 1995’ten bu yana gümrük birliği içindeyiz. Bu sürede ticaret hacmimizi defalarca katladık. Sanayiimiz ciddi rekabet gücü kazandı. Bu nedenle Avrupa ekonomilerinin güçlü ve sağlıklı olması bizim ekonomimizin de sağlığı açısından önemli bir unsurdur. Anadolu’daki irili ufaklı birçok firma üretimlerinin önemli bölümünü Avrupalı firmalar için yaparlar. Avrupa ekonomisi büyüdükçe, Avrupalının alım gücü arttıkça Anadolu’daki işletmeler de üretimi ve istihdamı sürdürebilecekler.
Avrupa toparlar mı? 2021’de önceki yıllara göre daha hızlı büyüyen bir AB görebiliriz. Komisyonun 2021 büyüme tahmini yüzde 5.8. Bu yılın kayıplarını telafi edecek boyutta olmasa da fena bir oran değil. Avrupa hükümetleri ve merkez bankası trilyonlarca Euro’luk destek paketleri uygulamaya koydular. Halen de 750 milyar Euro’luk yeni bir paket üzerinde çalışıyorlar. Eğer bu paketler olmasaydı, çok daha dramatik bir tablo ile karşı karşıya kalmış olacaktık. Şu anda yüzde 7 dolayında olan ortalama işsizlik daha da yükselebilirdi. İşsizlik sorunu bazı ülkeler için özellikle sosyal durumu tehdit edici boyuta gelmiş bulunuyor. Mesela İspanya’da genç nüfus işsizliği yüzde 30’un ve İtalya ile Fransa’da yüzde 20’nin üzerinde seyrediyor. İsveç’te bile nisan ayında yüzde 25 görüldü. Bu boyutta işsizlik bu ülkelerde yabancı düşmanlığının artması, ırkçı ve aşırı sağcı hareketlerin güç kazanmasına yol açabilir. Yaklaşık 5 milyon vatandaşı AB ülkelerinde yaşayan bir ülke olarak bu konuda oldukça hassasız. Bu ülkelerde aşırı sağ hareketlerin destek bulması Türkiye için her zaman olumsuz sonuçlar doğurmuştur.