ABD’nin Çin’e uyguladığı yasaklar iletişim sektörüne zarar verecek mi?

Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

ABD Başkanı Trump’ın geçtiğimiz yıldan itibaren Çin kökenli şirketler üzerindeki yaptırımları, koronavirüs döneminde daha da arttı. Trump, pandeminin ilk günlerinde virüsle mücadelesinden övgülerle söz ettiği Çin’e karşı son dönemde büyük bir anti propaganda başlattı. Önce virüsü “Çin virüsü” olarak adlandırdı, sonra Dünya Sağlık Teşkilatı’nı işbirliği yapmakla suçladı, en son olarak da Çin’e ticari yaptırımları artıracağını duyurdu.

Görünen o ki, başkanlık seçimleri için yapılan tahminlerde rakibi Biden’e karşı oy kaybeden Trump, seçmen tabanını Meksikalılar ve göçmenlere yönelik kampanyalarla ikna edemeyeceğinin farkında. Pandeminin yarattığı muazzam ekonomik sıkıntının faturasını ise Çin’e kesmeyi hedefliyor. Her basın konuşmasında Çin’e yönelik ithamlarda bulunuyor. Hatta kendisine soru sormaya çalışan Asya kökenli bir kadın gazeteciye “Sen git bu soruyu Çin’e sor” diyecek kadar ileri gidebiliyor. Bu gelişmeler sadece diplomatik sorunlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun yıllardır “tam zamanında” üretim için yapılanan küresel tedarik zincirini de tehdit ediyor.

Çin-ABD gerginliğinde en çok adı geçen kuruluş olan Huawei, 170 ülkede, 1.500 ‘ü aşkın ağla, 3 milyar kişiye hizmet götürüyor ve 600 milyon akıllı telefon kullanıcısına sahip. Huawei bir anda değişen çalışma koşullarına ayak uydurmaya, öte yandan yağmur gibi gelen yasaklar karşısında sağlam durmaya çalışıyor.

Kuruluşun, Çin’in Shenzhen kentinde 18 Mayıs’ta düzenlediği 17. Küresel Analistler Zirvesinin açılış konuşmasını yapan Huawei Dönüşümlü Başkanı Guo Ping,, şirketin tüm zorluklara rağmen ileriye gitmek için tüm gücüyle çalıştığını vurguladı.

Dijital ekonominin 2025 yılında 23 trilyon dolarlık bir endüstri haline geleceğini hatırlatan Guo Ping işbirliklerinin önemine dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Bugün dünya bütünleşmiş ve işbirliği içinde çalışan bir sistemdir. Küreselleşme trendi tersine dönmeyecektir, dönmemelidir. Parçalanmış standartlar ve tedarik zincirleri hiç kimseye fayda getirmeyecektir. Tüm endüstri üzerinde ciddi bir etkisi olacaktır. Endüstri bir bütün olarak “Fikri Mülkiyet Haklarını” güçlendirmek için birlikte çalışmalı, adil rekabeti ve küresel standartları korumalı ve elbirliğiyle küresel tedarik zincirini desteklemeli.”

Guo Ping, yaklaşık iki bin kişinin izlediği zirvede, ABD’nin Huawei’ye karşı uyguladığı yaptırımlardan söz ederken şirketin 30 yıldır iletişim ve Bilgi Teknolojileri alanına katkı yapmak için çalıştıklarını hatırlatarak “Bunlar sadece Huawei’ye değil, şirketin ürün ve hizmetlerini kullanan müşterileri ve tüketicilerine de zarar verecektir” yorumunu yaptı.

Çin ABD’nin yaptırımlarına tepki vermeye başladı

Uzun bir süredir, diplomatik yollardan sorunlara çözüm arayan Huawei, en sonunda ABD Ticaret Bakanlığı'nın şirkete yönelik uyguladığı yaptırımlara karşı çıktığını açıkladı.

Huawei’nin açıklamasına, geçen yıl 16 Mayıs'ta ABD Ticaret Bakanlığı tarafından hiçbir kanıt olmaksızın "varlık listesi" adı verilen listeye alınmasından bu yana, Huawei'nin daima ilgili kanunlara sadık kalarak müşteriler ve tedarikçilerle sağladığı anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeye çalıştığı belirtildi.

Açıklamada ABD yönetiminin Huawei'nin gelişmesini engellemek için üretim kurallarında değişiklik yapıp yeni madde eklediğine ve bunun sonucunda oluşan katı kuralların endüstriye yıkıcı zarar vereceğine dikkat çekildi.

ABD hükümetin diğer ülkelerin gelişmiş işletmelerini bastırmak için Huawei'nin müşterilerinin ve tüketicilerinin haklarını görmezden geldiğini vurgulanan açıklamada, bunun siber güvenliği koruma söylemiyle çelişkili olduğu savunuldu.

Ayrıca, ABD'nin diğer işletmeleri bastırmasının diğer ülkelerin Amerikan teknolojik unsurlarını kullanmasının güven duygusunu zayıflatacağı ve nihayetinde kendi çıkarlarına zarar vereceği vurgulandı.

L’Oréal’den kadınlara ve çevreye 150 milyon euroluk destek

Loréal COVID-19 pandemisi ile mücadele amacıyla “Gelecek İçin L’Oréal” başlıklı bir dayanışma programı başlatıyor. Program kapsamında, salgın hastalığın yarattığı sosyal ve ekonomik krizin ilk kurbanları olan kadınları destekleyen kuruluşlar için 50 Milyon euroluk bağış fonu oluşturuluyor. Ayrıca 100 Milyon Euro değerinde bağışla da zarar gören doğal ekosistemlerin yenilenmesine ve iklim değişikliğini önleme çabalarına katkıda bulunulması hedefleniyor.

L’Oréal Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jean-Paul Agon “Gelecek İçin L’Oréal” programı hakkında, “Önümüzdeki aylarda toplumlarımız, sosyal krizlerle karşı karşıya kalacak. Aynı zamanda, çevremizin de giderek daha fazla baskı altında olduğunu biliyoruz. Dünyanın ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir dönüşümden geri adım atmamak bizim için büyük önem taşıyor. Bu nedenle çevreye ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına olan bağlılığımızı tekrar göstermek ve kadınlar için sosyal krizin azaltılmasına yardımcı olmak istiyoruz. Bu iki neden, L’Oréal markasının değerlerini ve tarihsel bağlılığını yansıtıyor” dedi.

Pandemi döneminde de girişimler sürdü

L’Oréal, pandemi ile mücadele kapsamında bugüne kadar sosyal farkındalık yaratacak çalışmalar gerçekleştirdi. Sağlık çalışanlarına ve tedarikçilerine yaklaşık 14 milyon ünite el dezenfektanı ve 4,3 milyondan fazla ürün bağışladı. 40 ülkeye yaklaşık 3 milyon euro, ayrıca kar amacı gütmeyen L’Oréal Vakfı aracılığıyla yoksullukla mücadele için 1 milyon euro tutarında yardımda bulundu. L’Oréal’in kurum içi hayırseverlik girişimleriyle grup çalışanları toplam 1200 saat gönüllü çalışma gerçekleştirdi.

Kararlı adımlarla ilerleyen hedefine ulaşıyor

10 yıl önce, Sürdürülebilir Yaşam Planını başlatan Unilever, geçtiğimiz günlerde sosyal eşitsizlik ve iklim kriziyle mücadele için yaptıklarının özetini basınla paylaştı. Unilever Türkiye ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin’in verdiği bilgiye göre, kuruluş 10 yılda 10 ilke imza attı.

1- 2009’da çevre dostu Yeşil Merkez Ofisi ile Türkiye’de ilk ‘Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik (LEED)’ sertifikası alan kuruluş oldu. Konya'daki Ev ve Kişisel Bakım Ürünleri Fabrikası ve binaları da Türkiye'de hızlı tüketim ürünleri sektöründeki ilk LEED Platinum sertifikalı ve ilk DNV-Yeşil Sürdürülebilir Tahvil sertifikalı fabrika olarak tescillendi. Ayrıca, 2013 yılında açılan Unilever Algida Konya Dondurma Fabrikası da LEED yeşil bina sertifikasını alan dünyadaki ilk dondurma fabrikası oldu.

2- ‘Domestos Okul Programı’, devlet okullarında hijyen standartlarının sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi amacıyla 4,5 milyon çocuğa çeşitli eğitimler ve ürünlerle ulaştı.

3- Türkiye, Lipton çayın hem üretilip hem tüketildiği ilk ve tek Yağmur Ormanları Birliği Sertifikası alan ülke oldu. Lipton Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi kapsamında 2011 yılından beri her sene 36.400 kişiye toplamda 100.000 saat eğitim verildi. Rize’nin ilk biyolojik arıtma yapan Atık Su Arıtma Tesisi ve ilk Toprak Analiz Laboratuvarı kuruldu. ‘Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM)’ ile Karadeniz bölgesindeki ilk KETEM Gezici Sağlık Aracı hayata geçirildi; 11 ilçede, 300 köye ulaşılarak yaklaşık 18 bin kadına ücretsiz kanser taraması yapıldı.

4- 2013’ten beri Türkiye’deki 7 fabrika ve 2015 yılından beri ofisler ve AR-GE çöplüğe sıfır atık ilkesiyle çalışıyor.

5- 2016’da UFS, ilk ‘Online Gıda Güvenliği Programı’nı, Türkiye Gıda Güvenliği Derneği ile başlattı ve gıda hizmetleri pazarında 50.000'den fazla mutfak personeline ulaşıldı.

6- 2017’de 31 şirketi bir araya getirerek; kadınların iş hayatına katılımını artıracak, daha üst pozisyonlara gelmelerini destekleyecek uygulamaların küçük ölçekli işletmelerde de yaygınlaşması için Türkiye’de türünün ilki olan Birlikte Güçlüyüz platformu kuruldu.

7- 2018 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Üretim Merkezi ile gençler için ilk Türkçe Sürdürülebilir Kalkınma Sertifikalı online eğitim programı gerçekleştirildi.

8- 2019 yılında Unilever'in ilk geri dönüştürülebilir çorba ambalajı Türkiye'de üretildi.

9- Unilever Türkiye’nin 7 üretim tesisinin yanı sıra Merkez ve Sarıgazi ofislerinde kullanılan elektrik enerjisi de 2019 itibarıyla IREC sertifikalı olarak yenilebilir kaynaklardan gelen enerjiden sağlanıyor.

10- Unilever Türkiye, yeni ve modern bir geri dönüştürülmüş plastik işleme (PCR) tesisinin sıfırdan kurulmasına teknik destek ve danışmanlık katkısı

Airbus’tan bomba koklayan elektronik burun

Airbus, bomba arama köpeklerinin yapabildiğini taklit edecek biyolojik hücreler kullanan bir elektronik burun cihazı geliştirdiklerini duyurdu. Kuruluş, bir Silikon Vadisi girişimi olan Koniku tarafından geliştirilen deniz anası şekilli sensörleri bu yıl içinde bazı havaalanlarına yerleştirmeyi planlanıyor.

Tehlikeli kimyasallar konusunda bu güne kadar cihazlar sınırlı bir başarı göstermişti. Koniku, tıbbi belirtilerin yanı sıra kanser belirtilerini tespit edebilen koklayıcılarla güvenlik uygulamaları da yapmayı başarmış bir kuruluş. Airbus’un yeni girişimi önemli bir adım oluşturacak.

Koniko’nun geliştirdiği cihazda, canlı hücreler tarafından desteklenen silikon işlemciler kullanıyor. Cihaz, soluduğu havanın içindeki kimyasalları ayırt etme becerisine sahip. Airbus yetkililerinin verdiği bilgiye göre çalışma “Hek hücreleri ya da astrositler (beyin hücreleri) gibi biyolojik hücrelerin alınıp bunların genetik olarak koku alma reseptörlerine sahip olacak şekilde değiştirilmesi” prensibi üzerinde geliştirilmiş.

Tüm yazılarını göster