20 yıllık AK parti iktidarının ilk yıllarındaki müthiş hızlı AB üyelik süreci, çoktandır unutulmuş görünüyor.
Türkiye’yi “hazmedilmesi zor ülke” olarak gören AB de, demokratik eksikliklerin “üyelik süreci” adı alıtnda tekrar tekrar yüzüne vurulmasından pek hoşlanmayan mevcut AK Parti iktidarı da şimdilik memnun görünüyordu bu durumdan.
Ancak önce AB’nin yaşadığı Brexit travması, ardından Ukrayna krizinin uluslararası alanda yarattığı siyasi ve ekonomik kırılma, hem AB’ye, hem de Türkiye’ye “birbirinin önemini hatırlatmış” görünüyor.
Türkiye’deki seçim sonuçları ne olursa, ardından Ankara ile Brüksel arasında, “ilişkileri neresinden tutup da düzeltiriz” diyen bir yaklaşım kaçınılmaz görünüyor.
NATO-AB ORTAK AÇIKLAMASI VE ANKARA’NIN KIZGINLIĞI
İlk yakınlaşma alanı, biraz da Ukrayna krizinin yarattığı uluslararası kaos nedeniyle, güvenlik alanında olacak gibi. AB tarafı, Fransa’nın da ittirmesiyle “Avrupa ordusu” fikrini artık ciddi ciddi tartışmaya başladı. Yıllardır güvenlik alanında ABD-İngiltere eksenine eğilimli bir politika izleyip, AB’nin tüm güvenlik inisiyatiflerine soğuk bakan Danimarka’nın “AB Savunma ve güvenlik politikasına tam kapasite ile katılma kararı” bu durumun en somut kanıtı.
Geçen ay NATO Genel Sekreteri ile AB Konseyi ile Komisyonu’nun yaptığı ortak açıklama da, işlerin güvenlik alanında bu iki örgüt arasında giderek “ortaklık boyutuna” ilerleme niyetini ortaya koyuyor. Ancak sorun şu ki, NATO üyesi Türkiye ile AB üyesi Kıbrıslı Rumlar’ın devlet olarak birbirlerini tanımamaları, bu ilişkinin derinleşmesini engeller nitelikte.
Nitekim, NATO adına Genel Sekreteri Stoltenberg’in AB ile birlikte geçen ay yaptığı ortak açıklama, önceden NATO üyesi Türkiye’nin onayı alınmadığı için, Ankara’da kaşların kalkmasına neden olmuş durumda.
NATO Genel Sekreteri, İttifak Antlaşması’nın kendisine verdiği yetkiyi, biraz da abartılı kullanarak, böyle bir inisiyatife dönüştürmüş görünüyor. Ankara’ya haber verilmemiş olsa da, açıklamanın AB ile ortak yapılması, İttifak’ın tüm Avrupalı üyelerinin bilgisi dahilinde olduğunu gösteriyor. Washington’un da böyle bir inisiyatiften önceden haberdar olmaması pek mümkün değil. Dolayısıyla, NATO Genel Sekreteri’nin yanına AB yetkililerini de alarak yaptığı o “güvenlik ilişkilerini derinleştirelim” açıklamasının asıl hedefinin Türkiye olduğu açık gibi.
Burada dikkat çeken nokta ise, seçim öncesinde hemen her konuda Batı ile kavgaya -deyim yerindeyse- balıklama atlayan AK Parti hükümetinin, bu konuyu “es geçmiş” olması.
AB’NİN EKONOMİK DEĞİŞİMİ
Ukrayna savaşıyla birlikte AB’nin kendisinden beklenmeyen hız ve kararlılıkla Rusya’ya koyduğu yaptırımlar, başta enerji, uluslararası ekonominin tüm sektörlerini etkilemeye aday.
Buna bir de AB’nin kendi inisiyatifiyle girdiği ekonomideki “yeşil dönüşümü” ekleyin- AB’de ilk kez ortak borçlanma kültürü ortaya çıktı mesela. AB, yeşil tahviller alıp, yeşile yatırım yapmaya başladı.
Yeşil dönüşüm kapsamında öncelikli olarak belirlenen beş sektörde- demir çelik, elektrik, gübre, çimento ve aliminyum- AB’deki gerek mevzuatta, gerekse sanayideki değişiklikler çok hızlı ilerliyor.
Ticaret de AB Konseyi tarafından birbiri ardına alınan kararlarla giderek dijitalleşiyor.
Tüm bunlar, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri konumundaki AB’deki bu ekonomik değişime -üyelik süreci ne yöne ilerlerse ilerlesin- ayak uydurmasını zorunlu kılan gelişmeler.
Türkiye’nin hem ticari, hem de insani yakın ilişkileri olan Balkan ülkelerinin artık AB üyeliğine çok yakın olması, hatta Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın da üyelik başvurusunda bulunmaları da unutulmamalı.
Sadece haritayı açıp bakmak yeterli;
Türkiye’nin hem siyasi, hem ekonomik bu değişim sürecinin dışında kalması imkansız.
Seçim sonuçları ise bu zorunlu değişimin ancak “hızını” etkileyebilir...
ÜZÜNTÜLÜ BİR NOT
Maraş merkezli deprem, değil Türkiye, herhangi bir ülkenin böylesine büyük bir doğal felaket karşısında tek başına mücadele edemeyeceğini ortaya koydu.
Nitekim ilk uluslararası desteklerden biri de Avrupa Birliği’nden geldi. Türkiye, AB üyesi değil ama, AB Acil Yardım Ağı’nın (ERCC) üyesi. İlk saatlerde ERCC’den istenen Copernicus detaylı harita uydu sisteminden alınan görüntüler Türkiye’de AFAD’a iletildi. Uluslararası desteklerin kabul edileceği havaalanları belirlenen Malatya ve Adana havaalanına ulaşan ilk ekipler arasında AB ekipleri de vardı.
Depremden etkilenen yurttaşlara acil şifalar, ölenlere ise başsağlığı diliyorum. Bu zor günleri birlikte atlatacağız...