ABD’yi dünyanın lideri yapan inovasyon gücünün motoru olan büyükşehirleri gittikçe yaşanamaz hale geliyor. Bunun en somut örneklerinden biri de birazdan anlatacağım üzere San Francisco şehir merkezindeki sorunlara bir türlü çözüm üretilememesi. Benzer durumların New York gibi başka liberal şehirlerde de olduğunu duyuyoruz. Bu şehirler bir zamanlar Richard Florida’nın “yaratıcı sınıf” diye isimlendirdiği teknoloji, medya, tasarım, finans gibi hizmet sektörlerinde çalışanların kümelendiği yerlerdi. Yaratıcı sınıf, kendi aralarındaki etkileşime ve kendileri gibi düşünenlerle beraber olmaya değer verdiği için bu şehirlerde yaşıyordu. Gelin bakalım şimdilerde buralarda neler oluyor? San Francisco’da yaşayan tanıdıklarımız artık şehir merkezine gitmeye korktuklarını söylüyor. İş için dahi gitmek istemiyorlarmış. Oysa, 2010’larda yıldızlaşan Twitter, Uber, Dropbox, Reddit ve Airbnb gibi şirketlerin hepsi San Francisco şehir merkezindeydi. Daha eskilerden Salesforce ise şehrin en görkemli kulesini genel müdürlüğü yapmıştı. Şimdi bu şirketler ya uzaktan çalışmaya geçtiler ya da Twitter (yeni adıyla X) gibi çalışanlarının çoğunu işten çıkardılar. Hal böyle olunca şehir merkezinde kahveciden süpermarkete kadar birçok dükkân da kepenklerini indirmek zorunda kaldı. Ancak aslında San Francisco’nun sorunları daha derin.
Yaratıcı sınıfın kendileri gibi düşünenlerle beraber yaşamak istediğini söylemiştim. Bunun siyasi sonuçları da oluyor: ABD’deki eyaletlerin yaklaşık yarısında esrar bulundurmak suç olmaktan çıkarıldı. Bazı eyaletlerde eğer bulundurduğunuz miktar yüksekse torbacı muamelesi görüyorsunuz, fakat bu miktarlar da günlük kullanımın epey üzerinde. Birçok eyalette –mesela San Francisco’nun da sınırları içerisinde yer aldığı Kaliforniya da-- esrar satışı serbest. Esrar kullanımının yaygınlaşmasıyla kafası iyi olan birçok kişinin sokakta kontrolsüz biçimde dolaşıyor olması bugünlerde en büyük problemlerden. İkinci büyük problem ise yine Kaliforniya’nın da aralarında olduğu bazı eyaletlerde ufak hırsızlıkların suç olmaktan çıkarılmış olması. Bu nedenle, arada bir süpermarketlere girip rafl arda ne var ne yok çalsanız bile süpermarket çalışanları size müdahale edemiyor. Zira kafası iyi birinden dayak yeme riskleri var. Kaldı ki, yapılan eylem suç olmayınca polis çağırmak da fayda etmiyor. Düşünün ki, eczanelerde diş macunları dahi kilitli dolaplara konmaya başlanmış durumda.
San Francisco gibi yerlerde hırsızlığın suç olmaktan çıkarılması “sosyal adalet” adına yapılıyor. Gerçekten de ABD’de sosyal adalet sorunu iyice ayyuka çıktı. 1980’den beri reel ücret gelirleri incelendiğinde, lise ve altı okullardan mezun olanların reel ücretlerinin düştüğünü görüyorsunuz. Üniversiteye gidip kendimi kurtarayım derseniz bu da maalesef bir çözüm değil. Çünkü veriler incelendiğinde sadece ilk %10’luk dilimde bulunan üniversitelerden mezun olanların reel ücretleri yükselmiş. Yani en iyi okullardan mezun değilseniz geçinmeniz zor. Yani bu köşede sık sık ele aldığımız dijital ekonomiyle gelen tekelleşme ve düşük faizler sadece küçük ve iyi eğitimli bir kesimin zenginleştiği, orta sınıfın zamanla kaybolduğu bir ekonomik yapı oluşturmuş.
Finansal dengedeki bozulma ülkede evsizliği de körüklerken aynı zamanda aile düzenini de bozuyor. Alın size çarpıcı bir istatistik: ABD’deki hanelerin %30’unun çocuğu, %38’inin de köpeği var. Bunun yanı sıra Kaliforniya’da 18 yaşından küçük çocukların cinsiyet değiştirmesinin farklılıkları korumak adına “normalleştirilmesi” de toplumun belli kesimlerinde tepkilere neden oluyor. Bu tip şeyler size de garip geliyorsa, yalnız değilsiniz. Zira tüm bu sosyo-ekonomik nedenlerle, San Francisco’dan başka yerlere göçen çok sayıda aile var. Yani yaratıcı sınıf kendi kendini yiyor. İşte bu koşullar altında seneye ABD’de başkanlık seçimi yapılacak. Kasım 2024’e kadar, eğer hayatta kalırlarsa, adayların ikisi de 80 yaşın üzerinde olacak. 7 Ekim’deki Hamas saldırısında bir kez daha hatırladık ki, Başkan Biden 50 yıl öncesi İsrail-Arap Savaşı sırasında da senatörmüş. Zaten başkanlık seçimi sonuçları da mevcut sistemin bir sonucu olarak, muhtemelen 4 eyaletin oylarıyla (Georgia, Wisconsin, Arizona ve Nevada) belirlenecek. Bu şartlar altında San Francisco veya New York’ta yaşayanların oyunun pek bir kıymeti yok desek abartı olmaz.
Amerikan yasama organı, partiler arası kutuplaşma nedeniyle etkin bir şekilde çalışamadığı için yukarıda tartıştığımız sosyal dokuya dair konularla ilgili kurallar da artık Kongre tarafından değil Yüksek Mahkeme marifetiyle düzenleniyor. Son yıllardaki kürtaj ve eşcinsel evliliğe dair kararlar bu durumun somut örneklerinden. ABD’deki siyasi sistem ülkenin sosyal sorunlarını çözmekten gittikçe uzaklaşıyor. Yine de dünyanın en iyi üniversiteleri ve en değerli şirketleri bu ülkede bulunuyor. Bakalım ABD, tıkanmış siyasal sistemi, bozulan sosyal ve ekonomik dokusu ve gittikçe yaşanmaz hale gelen şehirleriyle inovasyon gücünü daha ne kadar koruyabilecek?