ABD’de enflasyon ve bize yansımaları

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Dün piyasaların yakından takip ettiği ABD’nin mayıs ayı enflasyonu açıklandı. (Biz ve pek çok ülkede enflasyon sonraki ayın en geç ilk haftası içinde açıklanırken, ABD’de daha geç, 2. hafta ortasında açıklanıyor. Hatta Fed’in TÜFE’den (CPI) daha çok önem atfettiği Şahsi Tüketim Harcamaları Endeksi (PCE) daha da geç, ay sonuna doğru açıklanıyor.

İlkini İşgücü İstatistikleri Bürosu (BLS) hesaplarken, ikincisini Ekonomik Analiz Bürosu (BEA) hesaplıyor. Büro ifadesi yanlış anlaşılmaya yol açmasın, bunların ikisi de kamu kuruluşları.)

Bu ayki enflasyon rakamları özellikle önemliydi çünkü 2024’te Fed’in faiz indirimine başlayıp başlamayacağı, başlarsa kaç kere indirim yapacağı neredeyse bir senedir herkesi meşgul eden sorulardı. Ay be ay gelen hayalkırıklığı yaratıcı enflasyon rakamlarından sonra bu ayki rakam bu senenin kalanında indirim yapılıp yapılmayacağı konusunda belirleyici olacaktı. Beklentilerin üzerinde gelmesi demek bu sene hiç faiz indirimi olmayacağı anlamına gelebilirdi.

Sonuçta gelen rakamlar beklentilerin yüzde 0.1 altında kaldı. (Ümit ederim ki bizler de bir gün bizim TÜFE’nin beklentilerin yüzde 0.1 altında kaldığı, ve bunun da ekonomi politikalarının şekillendirilmesi açısından bir anlam arz ettiği günleri görürüz!) TÜFE bir önceki aya göre sabit kaldı ve 12 aylıkta da yüzde 3,3 arttı. (Beklentiler sırasıyla aylık olarak 0.1, yıllıkta da yüzde 3,4 idi.) Gelen veriler Nisan’daki aylık yüzde 0,3'lük artışa göre belirgin bir yavaşlama anlamına gelmekte. Akaryakıt fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak enerji fiyatlarında meydana gelen gerilemenin manşet TÜFE üzerindeki aşağı yönlü baskının artmasına katkıda bulunduğu ifade ediliyor. Benzer bir şekilde gıda ve enerjinin dışarıda tutulduğu çekirdek TÜFE de beklentilerin 0.1 puan altında kaldı.

Bu sene piyasanın Fed faiz beklentileri son derece dalgalı bir seyir izledi. Sene başında Haziran’dan başlayarak 6 indirim fiyatlanırken, beklenenden daha yüksek enflasyon verileri geldikçe bu indirim beklentileri de azalarak geçen ay kasımda bir indirime kadar düşmüştü. Son haftalarda ise tekrar bir Eylül indirimi beklentisi oluşmuştu. Ancak, geçen cuma aylık işgücü artışı beklentilerden 100 bin kadar daha fazla gelince, ve aynı zamanda da işçilik ücretleri yüzde 4,1 artış gösterince piyasanın faiz indirimi beklentileri tekrar gerilemişti.

Dünyanın en güçlü ekonomisinden gelen enflasyon verileri biz de dahil olmak üzere diğer tüm dışa açık ekonomiler üzerinde etkili oluyor. ABD faizlerinin diğer gelişmiş ülkelere göre yüksek kalması doların da ‘fazla’ değerli olmasına yol açmakta. Son 3 seneye baktığımızda Euro’nun dolara karşı 1.22’lerden 0.97’e kadar gerilediğini görüyoruz. Son 4 aydır ise parite 1.08 civarlarında seyrediyordu. Cuma günü açıklanan verilerden sonra ise doların 3 işgününde yüzde 1.5 kadar değer kazanmasıyla parite 1.09’dan 1.075’e kadar gerilemişti. Dün enflasyon verileri açıklandıktan sonra ise doğal olarak bir düzeltme yaşandı, ve son baktığımda parite 1.083’ün üzerine çıkmıştı.

Doların faizinin gerilemesi sadece ABD hanehalkları ve şirketleri için değil, bizim gibi yurtdışı piyasalardan dolar borçlananlar açısından da önemli. Ayrıca, uluslararası yatırımcılar, ABD borsalarının da fazlasıyla istim almış olmasından dolayı, kaç zamandır yurtdışı piyasaları ve özellikle GOP’ları da yakından takip etmekteler. MSCI Gelişmekte olan Piyasalar (Çin dışı) borsa endeksi 2020 pandemi döneminden beri ABD borsalarının yüzde 25 altında kalmış vaziyette. (Çin borsa endeksi ise malum sebeplerden dolayı yüzde 65 geriye düşmüş durumda.) ABD faizlerinin gerilemesi ile birlikte biz de dahil olmak üzere gelişmekte olan piyasalara para akışı hızlanacaktır.

Bizim açımızdan bir başka pozitif gelişme de ABD’de faizlerin gerilemesi ile birlikte doların değerinin düşmesi olur. Ne de olsa ithalatı ağırlıklı olarak dolarla, ihracatı ise Euro ile yapan bir ekonomide Euro’nun değer kazanması dış ticaret dengesini olumlu yönde etkiler.

Tüm yazılarını göster