Türkiye, AK Parti iktidarının gelgitli dış politikalarının sonucunda uluslararası alanda olası en kötü senaryolardan biriyle karşı karşıya; birbiriyle rekabet eden iki büyük gücün, Rusya ile ABD’nin arasında kalmak…
ABD Başkanı Biden dış politikaya iki şart getirdi; kurumsallığı öne çıkarıp, müttefiklerle aynı çizgide yürümek-aynı çizgide yürümekte “zorlananları” da bir şekilde o çizgiye çekmenin de buna dahil olabileceği unutulmamalı-.
Washington’un bu çerçevede Türkiye’deki insan hakları konusunu sürekli gündemde tutmasını ve Başkan Biden’ın Erdoğan’la ilişkisini olabilecek en alt düzeyde sürdürme kararlılığını Washington’un uluslararası ilişkilere bu yeni bakışının somut örnekleri olarak görmek mümkün.
Ankara’yı hepten kaybetmemek için arada “NATO zirvesinde ikili görüşme” gibi AK Parti hükümetinde memnuniyet yaratabilecek jestler de yapıyor Washington yönetimi. Ancak yapılan “jestin” bile, Biden döneminin keskin çizgilerini taşıdığını söylemek mümkün; görüşme randevusunun NATO zirvesi çerçevesinde verilmesi de bunun işareti.
TÜRKİYE’NİN POLONYA’YA SİHA SATIŞI
Biden’ın “görüşelim” diyerek açtığı kapıya, AK Parti hükümeti de karşı bir “jestle” yanıt verdi. Bu jest, Türkiye’nin Polonya’ya SİHA satışı yapması.
AK Parti hükümeti eski bir Doğu bloku ülkesi olan Polonya’ya silah satarak bir yandan Moskova’nın sinir uçlarına dokunurken, diğer yandan Brüksel NATO zirvesi öncesinde de Biden’a “selam çakmış” oldu.
Ankara’nın “jestleri” sadece bununla da kalmadı; Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı sonrasında, yıllarca olabilecek en sessiz tutumu takınan AK parti hükümeti, Brüksel NATO zirvesi öncesinde ani bir çıkış yaptı; Ankara Kırım Tatarlarına uygulanan sürgünün 77. yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı, açıklamanın içine Rusya’nın Kırım’ı ilhakının “yasadışı” olduğu ifadesini de sıkıştırıverdi.
Ancak belli ki Ankara, ABD’yi memnun etmek üzere attığı bu küçük adımın, Rusya’da bu kadar büyütüleceğini beklemiyordu. İlk tepki Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zakharova’dan geldi. Zakharova pek de diplomatik olmayan bir üslupla, Türkiye’nin kendisi etnik ve dini sorunlarla boğuşurken, başkalarına söz söylemesinin sıkıntı yaratabileceğine dikkat çekti. Bir nevi Türkiye’ye “sen benim topraklarım saydığım alandaki azınlıklarla uğraşırsan, ben de sana aynısını yaparım” mesajı gönderdi.
Hemen arkasından, bu kez bizzat Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’dan sert açıklama geldi; Lavrov, “Ukrayna’nın Kırım konusundaki agresif girişimlerini cesaretlendirmenin, Rusya’nın toprak bütünlüğüne kastetmek ile eşdeğer olduğunu Türk meslektaşlarımıza iletiyoruz” dedi.
Rusya’nın, tam da Türkiye Polonya’ya SİHA sattıktan sonra yaptığı bu açıklama önemli. Çünkü Ankara, aynı SİHA’ları Ukrayna’ya da satmıştı. Artık bir NATO ülkesi olan Polonya Rusya’nın “eski etki alanında” kalsa da, Ukrayna halen Moskova tarafından “arka bahçe” muamelesi gördüğünü unutmamak gerek.
RUSYA’DAN KARŞI HAMLE
Moskova’nın bir başka hamlesi ise ekonomik zorluk içindeki Türkiye’yi derinden etkileyecek nitelikte; Türkiye-Rusya uçuşlarına yasak koyarak, Rus turistlerin getireceği turizm gelirinden Ankara’yı bugüne kadar mahrum eden Moskova, bunu AK Parti hükümetine karşı bir “sopa” olarak kullanmaya devam ediyor.
Daha önce uçuşların 1 Haziran tarihine kadar durdurulduğu, bu tarihten sonraki dönem için yeni bir değerlendirme yapılacağını açıklayan Rusya, o değerlendirme için tarihi 15 Haziran’a çekti. Yani Erdoğan-Biden görüşmesinin bir gün sonrasına. Belli ki Ruslar, uçuşlara başlayıp başlamama kararını Türk-ABD zirvesinden çıkacak sonuca göre belirmeyi tercih ediyorlar.
ANKARA’DAN RUSYA’YA NATO’DA JEST
Bir taraftan Washington’un, bir taraftan da Moskova’nın bastırması, Ankara’nın da dış politikada hepten bocalamasının önünü açıyor gibi; Rusya’nın sert çıkışlarına karşılık –ilginçtir- AK Parti hükümeti Putin’i “sakinleştirmek” için uygun platform olarak NATO’yu seçti.
NATO, Rusya’nın en büyük müttefiki Lukaşenko’nun sivil bir yolcu uçağını Belarus hava sahasından geçerken zorla yere indirtip, uçaktaki bir muhalif gazeteciyi tutuklamasını çok sert şekilde kınamaya hazırlanıyordu. Özellikle Rusya’nın “eski etki alanındaki” Baltık ülkeleri ve Polonya gibi NATO üyeleri, açıklamanın olabildiğince sert olması için bastırıyorlardı.
Ancak Reuters’in haberine göre, yazılan o sert bildiri Türkiye engeline takıldı. Türkiye’nin araya girmesi üzerine Beyaz Rusya’nın uluslararası alanda “bir devletin uçak kaçırması” ile eş değer görünen bu eylemine yönelik NATO açıklaması yumuşak ifadelerle geçiştirildi. O kadar ki, NATO üyesi ülkelerin ortak bildirisi, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in aynı olay konusundaki açıklamasının bile gerisinde kaldı. Türkiye’nin isteği ile ortak açıklamada ne Lukaşenko rejimine ülkedeki siyasi tutukluları serbest bırakma çağrısı, ne de sırf bu olay yüzünden Batı ülkelerinin Belarus’a koyduğu yaptırımlara atıf yapılamadı.
AK Parti hükümetinin üstelik Biden ile görüşmenin hemen öncesine rastlayan süreçte, NATO içinde bu tavrı takınmasına kimse pek anlam veremedi. Kimisi bu tavrın Rusya’ya bir “jest” olduğunu, bunun karşılığında Ankara’nın Rusya ile uçuşların başlamasının önünün açılmasına çalışıldığını kimisi AK Parti hükümetinin doğrudan Belarus ile ilişkiyi bozmak istememesine bağladı.
Kimsenin aklına Türkiye’de -üstelik kimisi uluslararası mahkemelerin aldığı serbest bırakın kararlarına rağmen- tutuklu bulunan gazeteciler, muhalif siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri ise gelmedi…