ABD ve Rusya, Suriye'de anlaştı mı?

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Ortadoğu gündeminin son dönemdeki ana maddesi Suriye’de ABD’nin Rusya ile anlaşıp anlaşmadığı üzerine kilitlenmiş durumda.

ABD’nin bölgedeki yakın müttefikleri, Esad rejimiyle ilişkileri “normalleştirmeye” başladılar bile; 

  • Ürdün, Suriye ile iç savaşın başından bu yana kapalı olan sınırını açtı, Şam-Amman uçak seferleri başladı;
  • Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şam’a kadar giderek Esad’la görüştü;
  • Şam rejimine en uzak duran Suudi Arabistan bile, istihbarat servisi başkanları üzerinden Esad ile ilk teması kurdu, üstelik bunun fotoğraflarının da yayınlanmasına izin verdi;
  • Mısır, Cezayir’i de yanına alarak, Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüşü için durmadan kulis yapıyor.
  • Şimdilerde, enerji darboğazına girmiş Lübnan’a Mısır-İsrail gazının Suriye topraklarından geçen bir boru hattı üzerinden ulaştırılması üzerinden çalışıldığı bile kamuoyuna yansıdı. 

Tüm bu gelişmeler de, ABD’nin- kendisi doğrudan adım atmasa bile- müttefiklerinin Esad’la normalleşmesine “yeşil ışık yakması” olarak yorumlandı.

Daha da ötesi;

ABD’nin askerlerini artık Suriye’den tamamen çekeceği, Suriye’nin kuzeydoğusundaki PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG yapılanmasının “hamiliğini” de Rusya’ya bırakacağı uluslararası basında çokça yazılıp çizilmeye başladı.

İDLİB’DE ABD-TÜRKİYE UZLAŞMASI

Ancak bu söylentilere rağmen Washington’daki hava farklı; Ne Suriye’den çekilmek, ne de PYD-YPG’nin hamiliğini Moskova’ya bırakmak niyetinde görünmüyor ABD yönetimi.

O kadar ki, “Suriye konusunda ABD-Rusya anlaştı” söyleminin bizzat Moskova tarafından yayıldığını, Rusya’nın yalan haberler yayarak, bölgede kaos çıkarmayı denediğini” söyleyenler bile var.

Rusya’yla ABD arasında yapılan görüşmelerin ise sadece Suriye’de yerlerinden edilmiş, ya da yaşadıkları şehirler ve altyapısı yıkılmış Suriye vatandaşlarına “insani yardım ulaştırılmasıyla” sınırlı olduğu belirtiliyor.

Moskova-Washington arasında Suriye özelinde görüşülen, Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren ikinci bir konu daha var;  İdlib meselesi.

ABD-Rusya temaslarında, başta İdlib olmak üzere, Suriye’deki mevcut “ateşkes sınırlarının korunması” konusunda Washington yönetiminin özel vurgu yaptığı ifade ediliyor.

Ankara’nın en büyük endişesi, Esad Rejimi’nin Rusya’nın da hava desteğini alarak İdlib’de taaruza kalkışması, bunun da Türk sınırlarına yeni bir sığınmacı akınına yol açması. ABD’nin “İdlib’de mevcut ateşkes sınırları korunmalı” tavrı, bu açıdan en çok Ankara’yı rahatlatmaya aday.

ABD-TÜRKİYE İKİLİ SORUNLARI HALA YERLİ YERİNDE DURUYOR

ABD’nin İdlib’de izlediği politikanın Ankara ile uyum içinde olması kimseyi yanıltmasın; ABD-Türkiye arasındaki ana sorunlar hala yerli yerinde duruyor.

En büyük mesele olan S-400’ler konusunda ABD’nin tavrı net; Türkiye’nin S-400 alımının “Amerikan yasalarına aykırı” olduğunu vurgulamaya devam ediyor Washington yönetimi. Nitekim bu pozisyon, Roma’da geçen ay yapılan Biden-Erdoğan görüşmesinde de Amerikan Başkanı tarafından açıkça dile getirilmiş. Türkiye’nin F-16 modernizasyonu, F-35 projesine yeniden dahil olması da –ABD kongresi üzerinden- S-400 sorununun ortadan kalkmasına bağlanmış durumda.

Ancak Afganistan’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Karadeniz’e, terörle mücadeleden Kafkaslar’a, Libya’ya kadar pek çok bölgesel konuda Ankara’yla işbirliği de yapmak ister bir görüntü çiziyor Washington yönetimi.

S-400’LER İÇİN HİNDİSTAN/TÜRKİYE BENZETMESİ MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR

Son dönemde Rusya’dan S-400 satın alan Hindistan’la Türkiye arasında yapılan benzetme ise, Amerikan yasalarındaki, kimsenin pek bilmediği küçük bir ayrıntıya takılıyor;

Amerikan yasaları, Moskova’ya konulmuş yaptırımlar uyarınca Rusya’dan S-400 alan tüm ülkelere CAATSA yaptırımlarının uygulanmasını öngörüyor. Ancak yaptırım koyulduktan sonra, ABD Başkanı’nın koyduğu yaptırımı çeşitli gerekçeler göstererek  istisna kapsamına alma/kaldırma yetkisi de bulunuyor. ABD’de Hindistan’a koyulacak CAATSA yaptırımlarının –Çin’i çevreleme politikasında Hindistan’ın önemi nedeniyle- Başkan kararıyla ertelenmesi/kaldırılması/istisna kapsamına alınması konuşuluyor. Ancak yasalardaki ifadeler, bu istisnadan Türkiye’nin yararlanmasını engelliyor. Çünkü Amerikan yasaları, Başkan’a sadece “müttefik olmayan ülkeler için” CAATSA yaptırımlarında “istisna yetkisi kullanma” izni veriyor. Türkiye’nin NATO üyesi olması, “istisna yolunu” kapatır nitelikte.

Türk-Amerikan ilişkilerinde mevcut durumun özeti şu;

İkili ilişkilerde, Washington yönetimi AK Parti hükümetine demokrasi, insan hakları, sivil toplumun özgürleştirilmesi gibi konularda baskıya devam ederken;

Başta Suriye-İdlib olmak üzere, pek çok bölgesel konuda işbirliği imkânı aranacak.

En azından seçime kadar bu durum böyle gidecek gibi görünüyor.

Seçim sonuçları –kim kazanırsa kazansın- Ankara-Washington hattında kartların yeniden dağıtılmasının da önünü açacak elbette…

Tüm yazılarını göster