ABD ve AB anlaştı; ‘Şimdilik’ yaptırım yok

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

AK Parti hükümetinin sürpriz adımları artarda geldi;

Türkiye’nin kadına şiddetle mücadeleyi öngören İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarılması;

HDP’ye kapatma davası;

HDP’li insan hakları savunucusu vekil Ömer Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, sabaha karşı TBMM’de gözaltına alınması;

Gezi Parkı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinden alınıp, adı sanı duyulmamış –İBB’ye göre olmayan- bir vakfa tahsis edilmesi…

Biden’dan telefon gelmedi ama...

Cumhurbaşkanı Erdoğan imzası ya da talimatıyla atılan bu adımlara Avrupa Birliği’nden de, ABD’den de genele olarak “endişe beyanı” ya da “rahatsızlık” ifadeleri içeren tepkiler geldi.

Hatta 20 Ocak’ta resmen ABD Başkanlığı görevine başladığından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramayan Joe Biden bile, kendi adına yazılı mesaj yayınlayıp, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasından duyulan “hayal kırıklığını” ifade etti.

Üstelik tüm bunlar, Türkiye’nin AB ile ilişkileri açısından kritik öneme sahip, 25-26 Mart’ta yapılacak AB Liderler zirve toplantısı öncesinde yaşandı. -AB Liderleri, Aralık ayında yaptıkları toplantıda, Türkiye’ye yaptırım konusunu bu zirvede ele alacaklarını açıklamışlardı.- Ancak Türk demokrasisi ve insan haklarında –kadın hakları, insan hakkıdır- bu geri gidişe rağmen, AB’den “aday ülke” Türkiye’ye yönelik herhangi bir sert tavır beklenmiyor.

Peki neden?

Bu sorunun ipucu, Reuters haber ajansının geçen hafta geçtiği bir haberde gizli;

Reuters’ın yalanlanmayan haberi “Tavize açık hale geldi...”

Reuters, Amerikalı ve Avrupalı diplomatlara dayanarak verdiği haberde, AB’nin Türkiye’ye tüm yaptırım planlarını “dondurduğunu” geçti. Buna gerekçe olarak ise, Biden yönetiminin Avrupalı yetkililere “NATO müttefiki ve AB üye adayı olan Türkiye’nin daha fazla taviz vermeye istekli göründüğü” mesajını iletmesi gösterildi. Haberde, Amerikan yönetiminin, “daha fazla taviz alınabilecek bir ortamda, AB’den Türkiye’ye yeni yaptırım dayatmaması” çağrısı yaptığı vurgulandı.

Ve bu haber yalanlanmadı.

Üstelik Ankara da, attığı ve Batı’nın “artarda açıklamalar yaptığı” tüm adımlara rağmen, AB tepkisi açısından oldukça “rahat” görünüyor.

“Taviz” ne olabilir?

Biden yönetimine atfedilen ,Ankara’dan alınacak “tavizin” ne olabileceğinin de ipuçları aynı haberde var;

“Taviz” beklentisi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarına yönlendirilmiş gibi;

AK Parti hükümetinin tüm araştırma gemilerini aylardır ya Antalya Körfezi’ne, ya da anlaşmazlık olmayan Karadeniz’e yönlendirmiş olması;

● Yunanistan’la başlanan “istikşafi”- gerçi Ankara ne hikmekte “istişari” demeye başladı-görüşmeler;

● Mısır ve İsrail’le barışma çabaları –Geçen hafta Sisi rejiminin “barışma” şartlarından biri olan Türkiye’deki Müslüman Kardeşler örgütü medyasına Mısır yönetimi aleyhine yayınlara son verme talimatı gittiği bilgisi uluslararası medyada yer aldı-

● Libya’daki Türkiye tarafından bu ülkeye “götürüldüğü” iddia edilen Suriyeli cihatçılar’ın geri çekilmeye başlandığına ilişkin yine uluslararası medyada yer alan haberler

● Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransız mevkidaşı Macron hakkındaki “akıl hastası” imasını bırakıp, “Sayın Macron” seslenişine geri dönmesi. Erdoğan’ın Macron dışında, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Konsey ve Komisyon liderleri ile görüşmesi;

● Kıbrıs müzakerelerinin önümüzdeki ay yeniden başlayacak olması.

Hepsi “bütünün parçaları” gibi duruyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de gerginlik politikasını bırakıp, uzlaşma mesajları verdikçe, bu “taviz” hanesine yazılıp, Ankara’ya yeni “süreler” tanınıyor; Elbette yeni “taviz beklentileri” için.

Sisi örneği...

AB’nin, Ortadoğu bölgesinde insan hakları ve demokratik alandaki geri gidişleri “stratejik çıkarlar” uğruna görmezden geldiği de sır değil; Daha 2019 Şubat ayında AB Liderlerinin yarısı Mısır’ın Şarm El Şeyh kentine gidip, Mısır’da darbe sonrası kurulan rejimin Cumhurbaşkanı Sisi ile yaptıkları “zirve toplantısı” hala hafızalarda. Avrupa basınının o zirveyi “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” diye haberleştirmesi üzerine, Hollanda Başbakanı Rutte’nin açıklaması durumu özetlemişti;

“Sadece değerlerimiz konusunda vaaz verip, jeopolitik arenada iktidarı kullanmaktan çekinirsek, kıtamız her zaman haklı ancak nadiren kazançlı olacaktır. Bazen pistte kim varsa onunla dans edeceksin.”

Sisi ile “dans eden” Avrupalı liderlerin üzerinde durduğu ana konu da “mülteciler” olmuştu. Görünen o ki, Avrupalı liderlerin konu “mülteciler” olduğunda atmayacakları “siyasi takla” yok…

Tüm yazılarını göster