Bu hafta Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomisinden ziyade siyasetini etkileyen bir kaç gelişmeyi incelemek istiyorum.
Kurulduğu tarihten bu yana hiç bir Başkan görevden ayrıldıktan sonra mahkeme karşısına çıkartılmadığı için Başkan’ın dokunulmazlığının sınırları muallakta olan bir konuydu. Ancak Trump ile beraber bu belirsizlik Yüksek Mahkemeye taşındı ve Yüksek Mahkemenin kararı büyük tartışmalar tetikledi. Öyle ki bazı yorumcular Amerika’nın artık bir kralı olabileceğini söylerken bazıları da Başkan’ın özel time emir vererek siyasi bir rakibini öldürebileceğini ve sorumlu tutulamayacağını iddia etti. Gelin 119 sayfalık kararı özetleyelim:
Başkanın asli görevleri tam dokunulmazlık ile yürütülür. Asli görevleri nelerdir derseniz Anayasanın 2. Maddesinde bu konu detaylı olarak yazılıdır.
Asli görevleri altında olmayan ancak resmi görevini yürütürken yaptıkları varsayımsal dokunulmazlık altındadır. Şayet söz konusu eyleme cezai bir yasağın uygulanmasının, Başkanın (yürütme organı) yetki ve işlevlerine herhangi bir müdahale tehlikesi oluşturmayacağı gösterilebiliyorsa söz konusu dokunulmazlık aşılabilir.
Başkanın kişisel davranışları dokunulmazlık zırhı altında değildir.
Özellikle varsayımsal dokunulmazlık konusu Yüksek Mahkemenin de netleştirmekten kaçındığı ve detayları alt mahkemelere bıraktığı bir kavram. Ancak özetten de anlaşılacağı üzere Yüksek Mahkeme aslında pratikte var olan kavramları şimdi kayıt altına almış bulunuyor.
Biden vs Trump kapışmasından sonra ABD siyaseti tamamen Biden’ın adaylıktan çekilmesine odaklanmış durumda. Kendi isteği/sağlık nedeni ile olmadığı sürece adaylıktan düşmesi zor. Kararı verecek olan delegelerin serbest kalması gerekiyor. Ancak sorunun Biden ve Demokrat Parti ile sınırlı olduğunu sanmıyorum. Doğru, Biden ilk turda çok dinamik görünmedi ve 2. turada aldığı ilaçların dozunu artıracaklardır ancak gelin anketler eski de olsa önce diğer aday adaylarının Trump karşısında şansına çok farklı değil. Her durumda Trump kazanıyor görünüyor. Sorun da burada başlıyor. Örneğin California valisi California sınırları içinde popüler ve karizmatik olabilir ama California’nın kendisi ABD’de pek popüler değil.
Bu durum ABD siyasetinin, Avrupa’da da olduğu gibi, gerçeklerden kopmasından kaynaklanıyor. Sorun Biden’ın yaşı değil başkan adayı olabilecek isimlerin Demokrat seçmenle olan bağının çok zayıf olmasında. Biden tam da “yaşı” nedeni ile bu seçmenle ilişki kurabilen nadir isimlerden ve Trump’ı yenme şansına sahip. Böyle bir ortamda hala Başkan olan bir isimin zihinsel olarak yetersiz olduğunun partisi tarafından kabul ve ilan edilmesi ve dahası yerine partili (pek sevilmeyen) Başkan Yardımcısının önerilmemesi (ki etnik açıdan da fecii bir karar olur bu) kendi başına bir başka skandal olur.
Çarşamba günü itibarı ile bahis sitelerinde Başkan Yardımcısı Harris’in adaylığına Biden ile eşit miktarda ihtimal veriliyordu. Gelelim Trump’a. Cumhuriyetçi elitlerin nefret ettiği ancak kendi tabanına sahip bir isim. Bu taban Trump partiden aday olmazsa Demokratlara kaymayacak bağımsız aday Trump’la beraber hareket edecek. Dolayısı ile koskoca ABD bu iki isimden başkasını çıkartamadı mı dediğimizde aslında bu siyasetin kendisini sıkıştırarak getirdiği nokta.
Eski nesil siyasetçiler (yani 70-80 yaş grubu) seçmenin sorunlarını bilir veya sömürürken yeni nesil siyasetçiler “fantezi” konuları X’te trend topic yapabiliyor ancak seçmen nezdinde bir karşılıkları yok. Yani Biden vs Trump bir rastlantı değil. Bu kopukluk eski yazılarımda bahsettiğim elitlerin kendisini (SSBC) tehdit altında hissetmediği ve hızlı bir şekilde elit fazlalığı neticesinde (AI’ı kontrol edenler de hızla bu kesimden kendisine yer arıyor) kendi içinde çarpışmalarından kaynaklanıyor.
Bu çok büyük sosyal olaylarla son bulacak bir sürece. Çünkü öyle olmak zorunda. Kısa vadede ise Kennedy’i izleyelim. Seçimi kazanması mümkün olmasa da seciciler kuruluna yeterli delege göndermesi durumunda seçim tarihte görülmemiş şekilde Kongre’ye taşınabilir.