Dr. Türker Çelik
İhracatçı birçok firmamızın bugünlerde Amerika’ya dair en önemli gündem maddesi ülkede başlaması öngörülen resesyon. Teknik olarak en son açıklanan 3. çeyrek verileri, ülke ekonomisinin bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,6 oranında büyüdüğünü ve dolayısıyla resesyona girmediğini bildiriyor. Perakende tüketim verilerinde de çok büyük bir olumsuzluk gözlenmiyor. Eylül ayında genel perakende tüketim verileri yüzde 0,2 arttı. Ancak bu yılın sonu itibariyle, yüzde 8 düzeylerinde gerçekleşmesi beklenen enflasyon oranı ve yükselen faizler limitli de olsa Amerikan ekonomisinde bu riski işaret ediyor. Öte yandan pandemi dönemi refleksiyle Amerika`da birçok sektörde ürün alan firmaların yüksek stok tutması özellikle Amerika`ya ihracat yapan firmaların kafalarını karıştırıyor; önlerini görmelerini zorlaştırıyor.
Geçtiğimiz günlerde ABD`de gerçekleşen ara seçimlerde Demokrat Parti`nin beklenenden daha iyi performans göstermesi Başkan Biden`in ekonomi politikalarına bir anlamda güvenoyu gibi algılandı ve bu durum piyasaların moralini bozdu. Ülkede hemen hemen yetişkin nüfusun yüzde 60’a yakınının hisse senedi sahibi olduğu düşünüldüğünde, hisse senetlerindeki olumsuz gidişat hem halkın hem de ülkenin ekonomi medyasının yaklaşımını olumsuz etkileyebiliyor. Ancak özetle Amerika`da belirsizlik hakim, ihracatçı firmaların temkinli hareket etmeleri gerekiyor.
İhracatçımız açısından özellikle Amerika’da durum nedir? Önümüzdeki bir yılda nasıl gelişmeler yaşanabilir? Bu sorulara girmeden önce kısaca Amerika`da resmi olarak yaşanan son iki krize bakalım. 2001 yılındaki ekonomik kriz internet, `dot-com` krizi olarak da tarihe geçti. O dönemde internet şirketleri spekülatif düzeyde değer kazanmıştı. Bu süreç bir süre sonra birçok teknoloji firmasının çöküşü ile sonuçlandı. Halkın ciddi bölümü bu teknoloji hisselerine sahip olduğu için suni refah kısa sürede eridi. Mart 2001’de başlayan kriz, 8 ay devam etmişti. Konut kredileri kaynaklı 2007 krizinin etkileri ise bir buçuk yıl devam etti. Kriz, konut kredisi kaynaklı olduğu için bankacılık sisteminin ve toplumun geniş kesimi etkilendi. 2007 krizi 2001 krizine göre daha fazla sektöre yayıldı, daha geniş toplumsal kesimleri etkiledi.
Şu an gelmekte olan resesyonun dinamikleri yukarıda anlattığımız geçmiş ekonomik krizlerden çok farklı. Bugünkü ekonomik koşullar, çok daha dar ve düşük yoğunluklu olsa da Amerikan ekonomisi açısından ‘Dünya Savaşları`nın dinamiklerini taşıyor. Bugün ekonomik güç dengeleri, üretim, askeri ve tedarik zincirleri gibi boyutlarda adeta yeni bir Dünya kuruluyor. Amerika pandemiye; Çin’e ve Rusya’ya karşı yürüttüğü mücadeleden galip çıkacak gibi görünüyor. Bu başarı umudunun en önemli ekonomik göstergesi de Amerika’nın farklı ekonomilere dolaylı ve doğrudan rekor borçlarına, artan bütçe açığına rağmen doların diğer başlıca para birimlerine kıyasla değerini büyük ölçüde koruyor olması... Amerika’da özellikle pandemi sonrasında trilyonlarca dolar karşılıksız para basılmasına rağmen ülke ekonomisinde istikrarsızlık oluşmadı, dolar değer kaybetmedi. İhracatçımızı ilgilendiren açıdan baktığımızda bu dönemde sadece gıda ve temel ihtiyaç maddelerinde değil inşaat malzemeleri ve beyaz eşya gibi kategorilerde de tüketim arttı.
Bir önemli unsur da Amerika`da birçok sektörde firmaların tarihin en yüksek stok oranları ile çalışıyor olması…. Pandemi psikolojisinin etkisiyle firmalar hazır giyim ve gıda gibi sektörlerde çok yüksek stok oranları ile çalışmaya başladılar. Örneğin, New Jersey eyaletindeki depolarda son 2 yıldır depolarda boş yer bulmak mümkün değil. Geçtiğimiz yaz aylarından itibaren özellikle hazır giyim gibi dayanıklı ve acil olmayan tüketim ürünleri pazarında firmalar ellerindeki stoklardan şikayet etmeye başladılar. Bu nedenle geçtiğimiz haftalarda da birçok firma planladıkları alımları ertelemeye başladı. Firmalar Amerika`da firmaların en yüksek satışı yaptıkları önümüzdeki 2 aylık dönemde firmalar öncelikle ellerindeki stokları eritmeye çalışacakları. Buna göre de yeni yılda alımlarını planlayacaklar.
Bugünlerde neredeyse son 30 yılın en köklü değişiminden geçen Amerikan ekonomisi, ihracatçımıza da yepyeni imkanlar sunuyor. Amerika, Trump döneminden itibaren izlediği Çin`i aktif olarak ekonomik anlamda sınırlama politikalarında 2 önemli kalıcı sonuç aldı. Birincisi Çin’in Amerika’ya ihracatı tarihi düzeyde düştü. Bu durum Türkiye gibi alternatif üreticiler açısından birçok sektörde ihracatlarını artırma veya pazara giriş imkânı getirdi. İkinci olarak da başta yüksek teknoloji olmak üzere Amerika`nın ülke içinde üretimini artırmaya çalıştığı gözleniyor. Bu kapsamda Amerika, öncelikle yarı iletkenler, çip ürünlerinde olmak üzere kritik teknolojik ürünlerde ana üretim merkezi olmayı hedefliyor. Ohio ve Arizona gibi eyaletlerde devletin yoğun desteği ile sektörün dev firmaları TSMC, Intel ve Micron, Amerika`da 10 milyarca dolarlık dev yatırım kararlarını açıkladılar.
Ülke içi üretimin artması diğer sektörlere de yansıyor. Örneğin halı, triko gibi düşük teknolojili ama yine de makineye dayalı üretimlerde ülke içinde üretim açısından ciddi kıpırdanmalar var. Diğer taraftan bir ürün maliyetinin neredeyse yarısına karşılık gelen lojistik ve paketleme alanlarında yatırımlar artmış durumda. Örneğin New York, New Jersey gibi perakendenin yoğun olduğu eyaletlerde mevcut depo kapasiteleri dolduğu için yeni lojistik yatırımları tam gaz devam ediyor.
Amerika’da özellikle iş gücü maliyetlerinin yükseldiği bu ortamda, orta ve düşük katma değerli üretim nasıl fizibl olacak. Bu noktada Amerika`nın 52 eyaletinin birbirinden farklı koşullara ve imkanlara sahip olduğunu hatırlamak gerekiyor. Örneğin ekonomik olarak en sağlıklı yapıda ve büyüklükteki eyaletlerden biri olan Teksas, hem bireylere hem de şirketlere en uygun ekonomik ortamı sunan bölgelerin başında geliyor. Örneğin, gelir vergisi gibi birçok vergi Teksas`ta yok. Enerji, işgücü ve kira maliyetleri çok daha uygun. Sadece 2021 yılında yasadışı ülkeye giriş yapan göçmen nüfusun büyüklüğü 1,7 milyonu aştı ve bu göçmenlerin büyük bölümü Teksas`tan giriş yaptı. Bu göçmen nüfusu, özellikle katma değeri düşük alanlarda ülkenin rekabetçiliğini ayakta tutuyor. Bu sayede başta Teksas gibi eyaletlerde onlarca paketleme ünitesi oluştu. Amerika’ya ithal edilen ürünler, ülkede paketlendikten sonra “Made in USA” damgası ile pazara çıkıyor.
Bizim görüşümüz bir kriz olmasa da özellikle Amerikan ekonomisinde bazı sektörlerde durgunluk yaşanacağı yönünde. Bu dönemin 8-9 ay devam etmesi düşünülebilir. Burada Türk ihracatçısının rekabetçi olduğu sektörler üzerinden kısaca değerlendirme yapalım.
- Gıda: Türk ihracatçısı bu sektörde tarihinin önemli fırsatlarını yaşıyor. İlk defa büyük mağaza zincirlerine ürünlerinde fiyat tutturabiliyor. Ülke resesyona girse de bu sektördeki talep devam edecek.
- Mobilya: Bu kategoride ciddi bir durgunluk yaşanıyor. Tüketici, özellikle pandemi döneminde ciddi şekilde tüketim yapmıştı. Talep ciddi şekilde azaldı. Firmalar üreticilerden mal almak yerine öncelikle ellerindeki ürünleri tüketmeye çalışıyorlar. Önümüzdeki yıl yüzde 20 oranlarına yakın daralma görülebilir.
- Halı- Ev Tekstili: Halı sektöründe ciddi bir daralma var. Bunun başlıca nedenleri şöyle... Amerikalılar pandemi süresince ertelenmiş satın almalarını yaptı. Halı üreticisi bir ülke olan Amerika’da iç üretim artmaya başladı. Özellikle duvardan duvara halı kullanımı da Amerika’da düşüyor.
- Tekstil- Hazır Giyim: 2021 ve 2022 yılları sektör açısından oldukça başarılı geçti. Ancak alıcı firmaların ellerindeki yüksek stok nedeniyle üreticilerden yeni siparişlerde durgunluk var. Pazardaki durum ancak Şubat ayı gibi netleşir. Genel olarak pazarda önümüzdeki yıl yüzde 10`ların üzerinde daralma görülebilir.
- İnşaat malzemeleri: Sektör, son 3 yılda altın dönemini yaşadı. Ertelenmiş konut alımları gerçekleşti. Ancak bu yıl artan faizlerle sektör yavaşladı. Eylül ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre yeni ev satışlarında yüzde 11 oranında düşüş yaşandı. Ancak konut fiyatlarının önümüzdeki aylarda ciddi ölçüde düşmesiyle birlikte satışların bir miktar toparlanması bekleniyor. Türk firmaları özellikle parke, mutfak kabinet, mermer ve taş gibi ürünler satıyor. Kanada pazarındaki başarılarının ardından Amerika`da da parke gibi ürünlerde daha kurumsal satış ağları oluşturmaya çalışıyor. Satışlarda geçtiğimiz aylara göre bir miktar daralma olsa da firmalar yine de memnun.
- Otomotiv yan sanayi: Sektör Amerika`ya ihracatında altın dönemini yaşıyor. Yılın ilk 9 ayında bir önceki yıla göre artış yüzde 27 oranında gerçekleşti. Sektörün önümüzdeki dönemde artış hızı açısından olmasa da mutlak ihracat rakamında benzer seviyelerde performans göstermesi beklenilebilir.
- Beyaz eşya: Sektör son birkaç yılda Amerika`ya ihracatta altın dönemini yaşadı. Bu performasını önümüzdeki dönemde de büyük ölçüde koruması bekleniyor. Ancak sektör durgunluktan etkilenecektir.