Geçen hafta uzun süredir gümrükte gündemi meşgul eden bir gelişme yaşandı. Bu hafta bu konuyu da konuşacağız. Ancak bununla birlikte, iki kritik konudan da kısaca bahsetmekte fayda var. İlki 10 Kasım itibarıyla Paris Anlaşması ülkemizde de yürürlüğe giriyor. Dünyanın gündeminde olan ’yeşil devrim’ bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle artık hepimizin ajandasında ilk sırada olacak. Ayrıca, sınırda karbon vergisi açısından da ilk yasal alt yapımız hayata geçmeye başlayacak.
Diğer bir konu ise, TRT payının elektrik faturalarından kaldırılması. Bu gelişmeye paralel olarak, ithalatta da alınan bu payın da (bandrol ücreti) kaldırılmasını tartışmamız gerekiyor. Sırf TRT yayını alma imkânı var diye araç ve cihazlardan bu payın alınması çok da kabul edilebilir nitelikte değil.
Sorun: ABD menşeli ise EMY; değil ise hem EMY hem de idari para cezası
Korumacılık önlemlerinin artması sonucu her ülkede olduğu gibi bizde de menşe esaslı ticaret politikaları uygulamalarında, mali yük ve vergilerde artışlar söz konusu oldu. Bu kapsamda, 2011 yıldan itibaren tekstil sektörü ile başlayan ilave gümrük vergisi uygulamasında gelinen noktada hem sayı hem de oransal olarak ciddi artışlar gözlemlendi. Diğer taraftan, getirilen bu vergilere ilave olarak bazı ülke menşeli ürünlere ciddi oranda ek mali yükümlülükler uygulandığını görüyoruz. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile yaşanan hem siyasi hem de ticari (çelik vergisi konusu) sorunlar nedeniyle, 2018 yılı Haziran ayında yayımlanan Ek Mali Yükümlülük (EMY) halen yürürlükte. Yine benzer uygulama Avrupa Birliği üzerinden ATR ile gelen Vietnam, Kamboçya, Pakistan gibi ülke menşeli ürünler için de söz konusu.
Ülke bazlı uygulanan bu EMY uygulamalarında haliyle menşe ispatı önem arz ediyor. ABD menşeli ürünlerde tatbik edilen bir verginin ödenmemesi için o ülke menşeli olmadığının ispat edilme şartı aranıyor. İşte bu noktada ciddi sorunlar yaşanıyor. Özellikle ABD menşeli olmadığı net olan ama ithalat esnasında menşe ispat belgesi sunulmayan durumlarda ek vergi tahakkukları ile cezalar tatbik edilmeye başlandı. Bazı ürünler var ki, ABD menşeli olması ticari olarak mümkün olmasa bile, ithalat anında menşe ispat belgesi sunulmaması nedeniyle vergi ve cezaya maruz kalınabiliniyordu.
Yaşanan bu sorunun temeli, 24 Mayıs 2019 tarihinde menşe şahadetnamesinin aranılacak hallere ilişkin Gümrük Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikte yatıyor. Bu tarihte yapılan değişiklik ile EMY’ye tabi eşya için serbest dolaşıma girişinde söz konusu uygulamalara tabi ülke menşeli olmadığını menşe şahadetnamesi ile ispat etme yükümlülüğü getirildi. Bu tarih öncesinde sadece menşe esaslı ticaret politikası önlemine tabi eşya için menşe şahadetnamesi ile ispat yükümlülüğü vardı. Dolayısıyla, idarenin ABD EMY’sinin bir ticaret politikası önlemi olmadığı yönündeki düzenlemeleri de dikkate alındığında, bu tarih öncesi ABD EMY’si kapsamında ithal edilen ürünler için menşe şahadetnamesi ispatının mevzuatsal bir zorunluluk olmadığı düşüncesindeyiz. Ancak, gümrük idareleri tarafından zaman aşımı süreleri dikkate alınarak 24.05.2019 tarihinden önceki dönem için de menşe şahadetnamesi talep edildi ve olmayanlar için ek vergi ve bu verginin 3 katı idari para cezası tatbik edilmeye başlandı. Çoğu zaman şirketlere bu ispat için ikinci şans tanınmadan ya da sorgu yapılmadan doğrudan ek vergi ve cezalı işlemler hayata geçirildi. Bir süre sonra firmalar ABD menşeli olanlar için sadece EMY; ABD menşeli olmayan ancak bir menşe şahadetnamesi de sunamadığı eşyalar için hem EMY hem de idari para cezası öder hale geldi. Aslında amaç ABD’li olanlardan bu EMY’i almakken, ABD’li olmayanlar daha ağır bir mali yük ile karşılaşır hale geldi.
Son düzenleme ne getiriyor?
Yaşanan bu sorunun çözümüne yönelik olarak 05.11.2021 tarihinde Gümrük Yönetmeliğinin Geçici 16. Maddesinde iki konuda değişiklik yapıldı. Öncelikle değişiklik tarihinden önce tescil edilen serbest dolaşıma giriş beyannameleri ile ilgili olarak sonradan uygun menşe ispat belgesi ibrazına ilişkin süre 31/12/2021 tarihine uzatıldı. Böylece, geçmişte gerekli menşe ispat belgesi sunulmayan veya sunulduğu halde gerek içerik gerekse şekil olarak uygun görülmeyen bu belgelerin bir kez daha ibraz edilmesinin önü açılıyor.
Anılan bu yönetmelik değişikliğiyle, ABD EMY’si özelinde kritik bir düzenleme yapıldı. Yukarıda da bahsettiğimiz 24 Mayıs 2019 tarihi öncesi olan ithalat işlemleri için beyanname ekindeki belgelerde menşe ülkesinin yazılı olmasını menşe ispatı için yeterli görüldü. Bu hüküm sayesinde belirtilen dönem aralığı ithalat işlemlerinde kullanılan ve beyannameye eklenen fatura, teslimat notu, taşıma belgesi gibi evraklarda eşyanın ABD dışında bir ülke menşeli bilgisinin olması, mevcut EMY’nin alınmamasına ya da bir idari işlem varsa onun da kaldırılması için yeterli hale geldi.
Şayet bu bilgi de ilgili belgelerde yer almıyorsa, 31/5/2022 tarihine kadar eşyanın ihracatçısı tarafından düzenlenmiş aşağıdaki ifadeyi içeren belgenin ibraz edilmesi halinde de ayrıca bir menşe tevsiki aranmıyor.
“Aşağıda imzası bulunan ben, ….. tarihli ….. sayılı faturada belirtilen ….. tanımlı eşyanın ….. menşeli olduğunu ve üreticisinin ….. ülkede yerleşik ….. firması olduğunu beyan ederim. İstenildiğinde, ilgili kamu otoritesine bu beyanı destekleyecek tüm kanıtları sağlamayı taahhüt ederim. / I, the undersigned, declare that the goods named as ….. listed in this invoice ….. (date and number) originate in ….. and produced by ….. (name of the firm) in ….. (name of country). I undertake to make available to the related public authorities any further supporting documents they require.”
Ne yapılmalı?
Öncelikle firmaların, menşe ispatı açısından yönetmelik ile getirilen (geçici madde16/3-4) bu ilave şansı iyi değerlendirmesi gerekiyor. Geriye dönük olarak yapılan ithalat işlemlerinin kontrol edilmesi ve uygun olmayan bir menşe ispat belgesi olduğunun tespit edilmesi durumunda belirtilen tarihlere kadar uygun belge ile gümrük idarelerine başvuru yapılması önem arz ediyor. Bu noktada sadece içerik olarak değil, şekil açısından da belgelerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Maalesef son uygulamalara baktığımızda antet, format gibi (tedarikçi beyanında olduğu gibi) hususların dahi tarhiyatlarda esas olduğu görülüyor.
İdare açısından da yapılması gereken bir başka hususun olduğu gözüküyor. Geçici 16/3 maddesinin uygulanması açısından bir tarih kargaşası yaşanıyor. Madde kapsamı, değişikliğin yapıldığı tarih olan 5 Kasım 2021 öncesini mi yoksa daha önce de değişiklikler yapılan 13 Şubat 2021 tarihinden önceki dönemi mi kapsıyor? Madde, gerek amaçsal gerekse lafzi olarak yorumlandığında 05 Kasım 2021 öncesi dönemi kapsadığı düşünülse de, idarenin olası tereddütleri giderecek bir yazının yayımlanması yararlı olacaktır.
ABD EMY’si için bir nevi af niteliğinde bir düzenleme yapıldı ve 24 Mayıs 2019 tarihi öncesi işlemler için ciddi bir avantaj yaratılmış oldu. Bu nedenle, bu döneneme ilişkin bir tarhiyat ile karşılaşılmamışsa muhakkak düzenleme kapsamında gerekli eksikliklerin giderilmesi gerekir. Tarhiyat yapılmış ve itiraz veya yargı aşamasında olanlar için ise, bu kapsamda elde edilen bilgi veya taahhütname ile gerekli başvuruların yapılması uygun olacaktır. Ödeyenler mi dediniz? Maalesef son yapılandırma veya uzlaşma kapsamında, ödeyenler için bir iade durumu olmayacaktır. Bu sebeple, ödeyenler için hukukçulara oldukça iş düşüyor gibi. Çünkü bu düzenleme ödeyenin kaybettiği sonucu doğuruyor.