ABD’de borç tavanı konusunun çözülmesi ve bankacılık sektörüne yönelik endişelerin arka plana geçmesiyle birlikte resesyonun kaçınılabilir olduğuna dair iyimserlik eşliğinde küresel piyasalarda yükseliş eğiliminin korunduğunu görüyoruz. Bu yılın ilk yarısında global bazda hisse senetlerinin çok güçlü performans gösterdiklerini, emtia genelinde düşüşlerin ön planda olduğunu, bono ve tahvil piyasalarında sınırlı artıda getiri yakalandığını, dolar endeksinin yataya yakın performans gösterdiğini takip ettik. Küresel risk barometresi olarak da izlenen S&P500 endeksi bu yılın ilk yarısında yukarı yönlü yüzde 16 değişim gösterdi. Yılın ilk yarısında gelişmekte olan piyasaların ise gelişmiş ülke piyasalarına göre geride performans gösterdiğini görüyoruz. MSCI EM gelişmekte olan ülke endeksi yılın ilk yarısında yüzde 3.5 artış gösterirken MSCI gelişmiş ülke hisse endeksi yüzde 14 yükseldi. Burada, özellikle son aylarda zayıflama sinyalleri üreten Çin ekonomisine yönelik endişelerin gelişmekte olan ülke hisse endeksindeki zayıf performansta etkili olduğu söylenebilir.
Piyasalar, resesyon riskleri doğrultusunda geçtiğimiz haftalarda birçok veriyi takip etmeye devam etti. Verilerde, geneli itibariyle sürpriz yaşanmadı. Bu hafta ise merkez bankalarının Temmuz toplantıları öncesinde oldukça önemli veriler açıklanıyor. ISM endeksleri ile birlikte özellikle Cuma günü açıklanacak hem istihdam artışı hem de ücretlerdeki eğilime yönelik sinyaller arayacağımız tarım dışı istihdam verisi, riskli varlıklar açısından önemli olabilir. Bu doğrultuda, Pazartesi günü açıklanan ISM imalat endeksindeki zayıf sinyallerin, resesyon riskleri doğrultusunda dikkat çekici olduğunu belirtelim. ISM imalat endeksi, Haziran ayında piyasa beklentisinin altında kalarak 46.9’dan 46’ya gerilerken, detaylarda fiyat endeksinde ve Cuma günü açıklanacak tarım dışı istihdam verisi öncesinde daralma bölgesine gerileyen istihdam alt endeksindeki düşüşler dikkat çekiciydi. Veri, geneli itibariyle piyasadaki resesyonun kaçınılabilir olduğuna dair görüşleri zayıflatabilir nitelikteydi.
Hatırlanacağı üzere ABD Merkez Bankası (FED) Haziran ayındaki toplantıda faiz artışlarında duraklamaya gitse de enflasyonu düşürmek için muhtemelen sıkılaştırmaya devam edeceklerinin sinyalini vermişti. FED, beklendiği gibi 14 Haziran’da politika faizinde değişikliğe gitmedi. Ancak bizim de beklediğimiz gibi açıklama metninde, üyelerin faiz beklentilerinin yer aldığı “dot plot” ve FED Başkanı Jerome Powell’ın açıklamalarında şahin duruşun öne çıktığını gördük. Kısacası FED, yeni faiz artırımlarına açık kapı bırakırken, faizleri yılsonuna kadar yarım puan daha artırabileceğinin sinyalini verdi. Karar metninde, "Enflasyon yüksek seyretmeye devam ediyor, Komite enflasyon risklerine karşı yüksek şekilde hassas" ifadeleri dikkat çekti. Dot plot’ta bu yıl sonuna kadar toplam 50 baz puan faiz artışı beklentileri öne çıktı. FED Başkanı Powell, neredeyse tüm FED yetkililerinin enflasyonu düşürmek için 2023 yılı içinde faizi “bir miktar daha artırmanın” uygun olduğunu değerlendirdiğini söyledi. Powell, faiz indirimlerinin ise birkaç yıl uzakta olduğunu vurguladı.
Kısacası, FED’in bu yılın geri kalanında iki kez daha faiz artırımına gidilebileceği olasılığına rağmen piyasalarda risk iştahının açık kalmaya devam ettiğini görüyoruz. Bu görünümde büyük ölçüde yumuşak iniş beklentileri etkili. Enflasyon hız kaybederken, her ne kadar gecikmeli bir veri de olsa istihdam verilerinin belirgin bir yavaşlama sinyali vermediğini görüyoruz. Ancak öncü bazı istihdam verilerinde gördüğümüz soğuma işaretlerinin kayda değer olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla verilerden gelecek haber akışı önemini koruduğunu ve herhangi bir zayıf verinin resesyon risklerini güçlendirebileceğini söyleyebiliriz. Bu doğrultuda da Cuma günü açıklanacak istihdam verileri önemli olacak. Veride, istihdam artışıyla birlikte ücretlerdeki eğilim, FED politika beklentileri açısından önemli olacak.
Haziran ayı tarım dışı istihdam verisi, Cuma günü TSİ 15:30’da açıklanacak. Bloomberg anketine göre ortalama 225.000 kişi aylık istihdam artışı bekleniyor. İşsizlik oranının ise yüzde 3.7’den yüzde 3.6’ya gerilemesi bekleniyor. Mayıs’ta yüzde 0.3’lük yükseliş yaşanan ortalama kazançlarda aylık bazda yüzde 0.3 artış bekleniyor. Yıllık artışın ise yüzde 4.3’den yüzde 4.2’ye gerilemesi öngörülüyor. Veride aşağı veya yukarı yönde güçlü bir sapma görmediğimiz sürece etkisi sınırlı kalabilir. Örneğin 50.000 civarı ve altında veya negatif seviyede bir istihdam artışı gibi aşağı yönlü sürpriz görmemiz durumunda, resesyon endişelerinin gündeme gelebileceğini ve bu durumda da riskten kaçış fiyatlamasının söz konusu olabileceğini düşünüyoruz.
Tersi durumda, beklenene yakın belirgin bir sapma göstermeyecek rakamlar; örneğin 200.000-250.000 civarı bir istihdam artışı, beklenene yakın ücretler; resesyonun kaçınılabilir olduğuna yönelik beklentilere destek olabilir ve piyasalardaki yükselişlere destek olabilir. Ancak devam eden dönemde 12 Temmuz’da açıklanacak TÜFE verisinden gelecek sinyaller, riski varlıklar açısından belirleyici olabilir. Ayrıca, yukarı hareketin etkisini sürdürdüğü küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksinde 4520-4530 ana direnç bölgesi hedeflenebilir. Devamında 4637 direnci öne çıkabilir. Ancak geri çekilmelerde 4400 destek bölgesi devamında ise 4380 desteğinin korunup korunmayacağının önemli olacağını belirtelim. Ancak, veride yukarı yönlü güçlü sapma gösterecek rakamların faiz artışı beklentilerini kuvvetlendirerek risk iştahını olumsuz etkileme potansiyeli de unutulmamalı. Yukarı sapma gösterecek güçlü istihdam artışı ve/veya ücretler beklenenin üzerinde gelir/işsizlik oranında gerileme görürsek, bu görünüm faizlerin daha uzun süre yüksek seviyelerde kalabileceğine dair beklentilere destek olabilir. Temmuz’un ardından Eylül ayında da 25 baz puan faiz artırımına gidileceğine dair beklentiler güçlenebilir.