ABD ile kısır döngü

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye-ABD ilişkileri son dönemde tam bir kısır döngüye dönüştü; AK Parti hükümeti ABD ile mevcut gerginlikleri kaşır/yeni gerginlikler üretir; Böylece ABD Başkanı’nın dikkati çekilir; En üst düzeyde ikili bir görüşme gerçekleştirilir; O görüşmede Türk iç kamuoyunda kullanılmak üzere bir fotoğraf edinilir; Ancak ikili düzeydeki hiçbir soruna çözüm bulunamaz.

Nitekim Roma’daki Erdoğan-Biden görüşmesi de bu kısır döngüyü kıramadı.

F-16 ALIMI GERÇEKLEŞİR Mİ?

Türkiye, coğrafi konumu ve büyüklüğü nedeniyle, yöneticisi kim olursa olsun ABD’nin tam anlamıyla kaybetmek istemeyeceği bir ülke.

Biden görüşmesinde Erdoğan’ın gündeme getirdiği yeni F-16 alımı ve mevcutların modernizasyonu konusunda ABD Başkanı’nın “olumlu” konuşması da, Türk yetkililerinin “ikna kabiliyetlerinden” çok, Washington’un askeri olarak güçten düşmüş bir Türkiye istememesinin göstergesi aslında.

Ancak Biden yönetimi istese de, Türkiye’ye silah satışını Kongre’den geçirmek mümkün görünmüyor. ABD’deki Başkanlık sistemini, Türkiye’deki “Türk tipi” yönetim ile karıştırmamak gerek; Demokrat Biden yönetiminin Kongre’de çoğunluğu olsa da, iş Türkiye’ye gelince Amerikalı vekiller ve senatörlerin parti bağımsız hareket ettiklerini son birkaç yıl için onlarca kez gördük.

Buna Biden yönetiminin “etkisizliğinden” çok, Türk liderlerinin iç politikada kullanmak üzere yaptıkları gövde gösterilerinin neden olduğunu akılda tutmak gerekiyor. Washington’da kimse;

● Türk korumaların Washington’un orta yerinde gösterici dövmesini;

● AK Parti hükümetinin Akdeniz’de sonucu bir yere varmayan askeri adımlarını;

● Kullanılmayacak S-400 füzelerinin hem Türk dış politikasına hem de Hazine’ye yük edilmesini;

● “10 Büyükelçi krizi” gibi gereksiz yere yaratılan anlaşmazlıkları;

● AKP hükümet yetkililerinin sıkıştığında başvurduğu Batı karşıtı hamasi nutuklarını unutmuş değil.

Buna bir de, Cumhuriyetçi Trump yönetiminin Dışişleri Bakanı Pompeo’nun “F-16 alımı Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımlarına aykırı” diyerek, Biden yönetimini “Amerikan yasalarına uymaya çağırmasını” ekleyin.

Kongre’deki hava, Ankara’daki mevcut öngörülemez liderlik görev başında olduğu sürece, Türkiye’nin taleplerini elinin tersiyle itmek yönünde. Biden yönetiminin bu havayı tersine çevirebileceğine ilişkin bir gösterge de pek yok.

HİÇBİR KONUDA GELİŞME YOK

Türk yetkililer Roma’daki Biden görüşmesi için “olumlu geçti” de deseler, mevcut diğer somut sorunların hiçbirinde de bir gelişme işareti yok.

● ABD’nin Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü uzantısı PYD-PYD yapılanmasına desteğinin süreceği;

● S-400’ler- kutusundan çıkarılmadan da olsa- orta yerde durduğu sürece ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarının devam edeceği;

● Halkbank davasından vazgeçilmesinin söz konusu olmayacağı çıktı Biden-Erdoğan görüşmesinden.

● FETÖ elebaşının ABD’den iadesi konusu da o kadar umutsuz görünüyor ki, artık AK Parti yetkilileri bile bundan pek bahsetmez oldular.

● AK Parti açısından bir başka kötü haber ise, Biden’ın Haziran’daki zirve sonrasında yapmadığını Roma’da yapıp, görüşmeye ilişkin Beyaz Saray açıklamasına Türkiye’deki demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü eksikliklerini de koydurması oldu.

TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKADAKİ GÜÇ KAYBI DA ETKİLİ

Roma zirvesinden “gelişme” beklerken, “gerileme” yaşanmasının en büyük gerekçesini ise, doğrudan Türk-Amerikan ilişkilerinde değil, Türkiye’nin dış politikasının mevcut durumunda aramak gerek.

Daha önceleri, Ankara-Washington ilişkileri ne kadar gergin olursa olsun, Ankara’ın masaya koyabileceği bir uluslararası etkinliği vardı. Nitekim Haziran’daki görüşmede de bu Afganistan meselesi üzerinden denendi ve başarılı oldu. Ancak çok kısa süre içinde Washington yönetimi, AK Parti hükümetinin Müslüman dünya –özellikle de Taliban- üzerindeki etkisinin anlatıldığı gibi olmadığını görünce, bu koz da masadan düştü.

Keza, dış politikasının adını “değerli yalnızlık” koyan AK Parti hükümetinin, bölgesel ya da küresel konularda öncü herhangi bir rol oynaması, çatışmaların çözümü için arabuluculuk/ kolaylaştırıcılık yapması, çözüm için etkinlik kullanması da artık söz konusu değil.

Nereden bakılırsa bakılsın, Ankara’da uluslararası alanda yalnız düşmüş, ülkeyi girdiği ekonomik darboğazdan çıkaramayan, yalpalayan bir hükümet görüntüsü var.

HERKES SÖZE DEĞİL, EYLEME BAKIYOR…

Sözlerin artık bir anlamı yok; Herkes eyleme bakıyor. Ve eylemler hep yapılanın tersini söylüyor.

G-20 zirvesinde bol bol küresel iklim kriziyle mücadeleden bahseden Erdoğan’ın, son anda İklim Zirvesine katılmaması mesela;

Yalnızlığını kırmak için ABD ile işbirliği arayan Erdoğan’ın, Biden’ın öncelikleri arasında olan küresel iklim krizi zirvesine –üstelik Türk heyeti için oluşturulacak resmi konvoyun araç sayısının azaltılması gibi sudan bir sebeple- gitmekten son anda vazgeçmesi bile Ankara’nın olmayan “öngörülebilirliği” açısından not edilmiş durumda uluslararası alanda.

Bu görüntü değişmeden, Türkiye açısından sadece ABD ile ikili ilişkilerinde değil, bölgesel ya da küresel alanda da gelişme beklemek mümkün değil…

Tüm yazılarını göster