Geçtiğimiz aylarda borç tavanının yükseltilmemesi durumunda ABD’nin kredi notunu düşürebileceğini açıklayan Fitch bu hafta içinde özellikle bütçe dengelerini öne sürerek ABD’nin notunu AAA seviyesinden AA+ seviyesine düşürdü. Diğer önemli iki kurumdan S&P’nin notu da aynı seviyede bulunurken Moody’s hala Aaa olarak koruyor.
Bütün ülkelerde siyasetin aynı dinamiklere sahip olduğunu gösterir şekilde hükümet kararın hatalı olduğunu söylerken muhalefet yani Cumhuriyetçiler de hükümeti kötü ekonomi politikaları uygulamakla suçladı. Piyasalar açısından baktığımızda yatırım kararlarını etkileyeceğini söylemek doğru olmaz. JP Morgan’ın CEO’su Jamie Dimon’un da söylediği gibi ABD’nin sürdürüp koruduğu bir sistem içinde bir başka ülkenin ABD’den daha yüksek kredi notuna sahip olması anlamsız. Ancak bu kararın alındığı günlerde ABD Hazinesi borçlanma programını revize etti ve 3 çeyrek borçlanma seviyesini 1 tilyon dolar olarak açıkladı. Yukarı yönlü revizyonun nedeni gelirlerin beklenenden düşük harcamaların ise yüksek olması.
Oysa benim de içinde bulunduğum ve şu ana kadar haklı çıkan bir grup analist ısrarla 2023’te bir resesyon yaşanmayacağını ve ABD ekonomisinin ortalama büyümesini tutturacağını ifade ediyor. Sağlıklı bir ekonomide bu daha yüksek vergi gelirleri anlamına gelmeli. Bu açıklama ve detaylara paralel olarak ABD 10 yıllık getiri seviyesi yüzde 4 seviyesini aştı ve perşembe günü itibarı ile yüzde 4,15 seviyesine ulaştı. Bu durum tüm varlık fiyatlarının hesaplanmasında önemli değişikliklere neden olacaktır. Ancak piyasaların bıçak sırtında hissetmesinin tek nedeni ABD getirilerinde yaşanan yükseliş değil. BOJ, basın toplantısında başkan Ueda aksini iddia etse de, getiri eğrisi kontrolünde değişikliğe gitti. Daha önce sıfır seviyesini hedefl eyerek 10 yıllık JGB getirisinin – yüzde 0,5 ile yüzde 0,5 arasında dalgalanmasına izin veren BOJ tavanı gevşek bir şekilde yüzde 1,0 seviyesine yükseltti. Kararın alındığı günden bu yana da 10 yıllık Japon tahvil getirisi yüzde 0,6 seviyesinin üzerinde bulunuyor. Rakamlar göze küçük gelebilir ancak yüzde 0,4’ten yüzde 0,6’ya doğru bir yükseliş oransal olarak ciddi bir artış. Daha önemlisi eğer sıradan bir Japon yatırımcısı veya eksi faizle merkez bankasından likidite bulabilen ve bu likiditeyi kullanarak karmaşık işlemlere girişebilen bir finansal kurum yerel finansal varlıklarda Japon yeni bazında getirinin ABD veya diğer ülke varlıklarından (ama özellikle tahvillerinden) daha yüksek olduğunu hesaplar ise Japonya’dan global piyasalara yapılan yatırımlar azalacak ve hatta tersine dönecektir. Böyle bir durumda global getirilerin daha yükselmesi ve Japon yeninin değer kazanması söz konusu olur ki yine varlık fiyatlarının cari seviyeleri sorgulanır hale gelir.
BOJ toplantısının ardından Japon yeninin sert bir artışla 138 seviyesine gerilediğini gördük ancak daha sonra BOJ’un tahvil alımına geçmesi ile beraber parite yeniden 140 seviyesinin üzerine yükseldi . Şayet enfl asyon dinamikleri,yani iş gücü piyasasında ücret artışları kaynaklı bir enfl asyonist yükseliş, BOJ’u ikna eder ise getiri eğrisi kontrolünde normalleşme adımları hızlanacaktır. Bu uzun yıllar sonra yeni bir yatırım ortamı demek olur ki piyasaların hazır olduğunu hiç sanmıyorum.