Sosyal medyanın da etkisi ve baskısı ile finans piyasalardan oluşan bir alan konusuna dönüştü. Doğal olarak Türkiye’deyseniz kur, ABD’de iseniz hisse endeksleri, Japonya’daysanız BOJ’un adımları gibi daha günlük olay ve gelişmeler herkesi meşgul eder hale geldi. Ancak bir de gerçek dünya var.
Eski ECB başkanı ve eski İtalyan Başbakanı Draghi’nin Avrupa Birliği ekonomisinin verimliliğine yönelik hazırladığı 69 sayfalık rapor Dax endeksinde veya Euro’nun seviyesinde göremeyeceğimiz bilgileri barındırıyor. Rapor tartışmaları da beraberinde getirmiş olsa bile dün sonuçlanan ECB toplantısı ve alınacak kararlar, Başkan Lagarde’ın açıklamaları yine odağı kısa vadeye çevirecektir. Yine de Draghi’nin neler dediğine kısaca bir bakalım.
• ABD ve Çin ile rekabet edebilmek için yılda ekstradan 800 milyar Euro yatırım yapmalı. Evet yılda.
• Avrupa tarihinde ilk kez büyümenin nüfus/çalışan iş gücü artışı ile desteklenmediği bir döneme giriyor. 2040’a kadar çalışan nüfusun yılda 2 milyon kişi azalması bekleniyor. Evet yılda. Üstelik göçmenlerin becerileri yüksek olmadığı için ülke göç alıyor olmasına rağmen bu göç geçmiş dönemlerde yarattığı büyümeyi yaratmıyor ve refah devletini de zorluyor.
• En büyük 50 teknoloji şirketinden sadece 4’ü Avrupalı. Avrupalı şirketler statik endüstrilerde yoğunlaşmış durumda. Şunu da ekliyor: Son 50 yılda sıfırdan kurulup 100 milyar Euro seviyesine gelen hiç Avrupalı şirket yok ancak cari değeri 1 trilyon Euro olan 6 Amerikalı şirketin hepsi bu dönemde kuruldu.
• Ekonominin dijitalize ve dekarbonize (hala bunun peşindeler) edilmesi ve savunma kapasitesinin artırılması için yatırımın GDP içinde payının yüzde 5 artması gerekiyor (yani toplam içinde payı yüzde 22’den yüzde 27’ye çıkmalı). Karşılaştırmamız gerekirse Marshall Planı ile 1948-51 arasında yaşanan artış GDP’nin yüzde 1-2’sine denk düşüyordu.
• Bu tip bir seferberliğin altında özel sektör kalkamaz. AB finansal piyasalarını birleştirmeyi başarmalı ve merkezi borçlanmaya geçebilmeli, yani ortak tahvil, ki bu Euro için de çok büyük bir adım olur. Ancak sorun sadece bununla sınırlı değil. En büyük LNG pazarı olmamıza rağmen tekil kontratlar gerçekleştirdiğimiz için enerjide ABD ile rekabet edebilecek fiyatların çok uzağındayız. Savunma (ve uzay) sanayi şirketlerimiz de benzer bir şekilde dağınık durumda.
• Avrupa’da ilk 3 R&I firması 20 yıldır otomotiv sektörü şirketleri, ABD’de de 2000’lerin başında benzer bir durum söz konusuydu. Şu anda ilk 3 teknoloji şirketi. Girişimcilerimiz var ancak finans piyasalarının küçüklüğü ve sıkı regülasyonlar inovasyonun ticarileştirilmesini çok zorlaştırıyor. 1 milyar doların üzerinde değerlemeye ulaşan şirketlerimizin yüzde 30’u merkezini ABD’ye taşıdı. AI devriminde sadece öncü olmamız yetmez AI’ın kullanılmasında da öncü olmamız gerekiyor.
• ABD ve Çin ile karşılaştırıldığında eğitimde geri kaldığımız söylenebilir. Ancak yine de çok iyi üniversitelerimiz var. Sorun üniversiteler yarattıkları değeri ticarileştirmede başarısız.
• Şirket kurmak için birçok bürokratik aşamadan geçilmeli. Oysa Estonya’da her şey sadece bir bilgisayar ile halledilebilecek durumda. Dahası bürokrasimiz, alt kurullar vs bir biri ile iletişim halinde olmadığından aşırı hantallaşmış durumda.
69 sayfalık bir analizi buraya sığdırmak mümkün değil elbette. Ertesi gün IMF bloğunda da AB vs ABD pazar büyüklükleri benzer olsa da AB ülkelerinin kendi aralarındaki ticaretin ABD eyaletleri arasındaki ilişkiye oranla çok zayıf olduğu ve finansmana erişimde çok farklar olduğu vurgusu vardı. Draghi’nin de belirttiği gibi AB artık çok ciddi bir model değişikliğine gitmeli ve bu bizi de çok yakından ilgilendiren bir konu.