AB tam üyelik buharlaşıyor

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

AB’nin Salı günü açıkladığı Türkiye 2020 İlerleme Raporu bu başlıkla özetlenebilir. Raporun ayrıntılarına internetten ulaşmak mümkün. Burada sadece ana başlıkları özetleyelim. AB diyor ki:

- Güneydoğu'daki durumdan endişe duyuyoruz. Belediye başkanlarının yerine kayyum atanması yanlış.

- Yasama, yürütme ve yargı arasında güçler ayrılığının ortadan kalkması ile tüm yetkilerin başkanlık düzeyinde toplanması, rapora göre demokratik hesap verilebilirliği ortadan kaldırdı.

- Yürütmenin TBMM tarafından denetimi zayıf.

- Başkanlık sisteminde birçok düzenleyici kuruluş ve TCMB’nin bağımsızlığı yok edildi.

- Terörle mücadele hükümetin meşru hakkı olmakla birlikte, bu mücadelede hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere uyulmalı. Bu göz ardı ediliyor.

- Sivil toplum üzerindeki baskılar artarak sürüyor..

- Yargı sisteminde ciddi gerileme var. Yargı içerisinde oto sansür ve korku ortamına neden olduğuna dair endişeler bulunmakta. Hâkim ve savcı alımları ve yükseltmelerinde nesnel, liyakate dayalı, tek düze ve önceden belirlenmiş kriterler bulunmuyor.

- Türkiye, AB'ye üyelik şartlarından biri olan "yolsuzlukla mücadele" konusunda ilerleme kaydetmedi.

- İnsan hakları ve temel haklar alanında kötüye gidiş sürmekte. Raporda, ifade özgürlüğü alanında ciddi gerileme olduğu ve "gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar ve sosyal medyaya yönelik ceza davaları ve mahkûmiyet kararlarının devam ettiği" ifade ediliyor.

- Romanlar başta olmak üzere birçok grubun yerinden edilmesi; toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, azınlıklara karşı nefret söylemi, insan hakları ihlalleri ciddi endişe yaratmakta.

- Göç ve iltica politikasında ilerleme var, ancak vize serbestisi kriterleri yerine getirilmedi.

- Türkiye, dış politikada AB'nin öncelikleriyle giderek daha fazla zıt düştü.

- Ekonominin işleyişine ilişkin endişeler devam etmekte. Kayıt dışı sektörün küçülmediği, devlet yardımlarını uygulama kurallarında şeffaflık ve kurumsal yapıdaki eksikliklerin devam ettiği belirtilen rapora göre, finans sektörü ise istikrarını korudu.

- Dışişleri Bakanlığı, önyargılı, yapıcılıktan uzak ve çifte standart yaklaşım sergiliyor. (BBC web sayfasından özetledim).

Bu tespitlere kısmen ya da tamamen katılırsınız/katılmazsınız. Ancak şunu kabul etmek zorundayız. Bir kurumsal yapılanmaya giriyorsanız onun kurallarına uyma zorunluluğunuz var.

Türkiye’nin yönü AB olmalı

Türkiye’nin AB macerası Temmuz 1959’da başladı. Başbakan Adnan Menderes AET’ye girmek için başvurdu. Eylül 1963’de Ankara Antlaşması imzalandı. Başbakan İsmet İnönü idi. Ocak 1996’da Gümrük Birliği Antlaşması yürürlüğe girdi. Başbakan Tansu Çiller idi. Aralık 1999’da Türkiye’ye adaylık statüsü tanındı. Mart 2001’de katılım ortaklığı belgesi kabul edildi. Son iki olumlu gelişme sırasında Başbakan Bülent Ecevit idi (Yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli). Ekim 2005’de AB, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlattı. Üyelik tarihi olarak 2013 yılı gösterildi. Özetle AB ile 60 yıllık maceramız var.

Bugüne kadar üye olmamamızın nedeni elbette sadece Türkiye değil, hatta sürecin bu kadar uzaması bıktırdı. Türkiye 2005’de büyük bir fırsat yakaladı, ancak özellikle 2010 yılındaki Anayasa değişikliği (yetmez ama evet değişikliği), izlediği dış politika ile hem AB’den uzaklaştı, hem de yalnızlaştı. Dikkat edin Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da yanımızda iki ülke var, Katar ve Pakistan.

Bu dış politikanın ekonomik sonuçları oldu. AB ile sürekli çatışmamıza rağmen son 10 yılda ihracatımızın %42-50’sini, ithalatımızın %32-35’ini AB ile yapıyoruz. En fazla ihracat yaptığımız ülke AB’nin lokomotifi olan Almanya. AB ile ilişkiler yalpalanmasına rağmen dış ticaret bu düzeylere çıkmışken, son 18 yıldır üzerlerine titrediğimiz, bugünlerde bize ihracat ambargosu uygulayan S. Arabistan’ının da içinde (Abdullah Gül otel odasında ziyaret etmişti, Kasım 2007) bulunduğu İslam İşbirliği Örgütü üyelerinin (57 ülke) toplam ihracatımız içindeki payı %25 dolayında. Yine doğrudan yabancı yatırımlarda başı AB çekmekte. Özellikle Hollanda ve Almanya ilk iki sırayı paylaşmakta.

Türkiye ne yazık ki, İslam ülkeleri ve İslamcı politikalar ile yaklaşık 20 yıl kaybetti. Umarım bundan ders alırız da, ne kadar kızsak da yönümüzü yine AB’ye çeviririz. Yoksa raporun da belirttiği üzere üyelik buharlaşacak.

Tüm yazılarını göster