Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz Temmuz ayında çevresel anlamda sürdürülebilir ekonomik faaliyetler için AB sınıflandırma sistemi oluşturulması üzerine bir rapor paylaştı.
Raporda, Avrupa Birliği ve üye ülkelerin, Paris Anlaşması’nın iklimle ilişkili hedefleri ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni gerçekleştirmek için sürdürülebilir büyüme yönünde karar verdiği vurgulandı. Bu hedeflerin, geleceğin ekonomik trendlerine ve yatırımlarına yönelik bir yol haritası sunacağının da mesajı verilmiş oldu.
İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına katkı sağlayacak ekonomik faaliyetler listesine yer veren rapor, aynı zamanda AB Taksonomisi için de bir temel oluşturuyor. AB Taksonomisi, yatırımcılara, şirketlere, enerji üreticilerine ve finans kurumlarına düşük karbonlu, esnek ve kaynak verimli bir ekonomiye geçişte yardımcı olacak bir araç olarak tanımlanıyor. Yatırımcıların bir ekonomik faaliyetin çevresel olarak sürdürülebilir olup olmadığını anlamalarına katkı sağlamayı amaçlayan taksonomi, yatırımcılar, enerji üreticileri, proje geliştiriciler ve politika yapıcılar arasında ortak bir dil oluşturmayı hedefliyor. Bu sisteme göre, karbon emisyonlarını belirlenen sınırın altında tutmayan şirketler, AB’nin ‘sürdürülebilir şirket’ listesine dahil edilmeyecek. Bu da, finansmana ulaşamama, hatta oyunun dışında kalmak anlamına gelecek.
Yıldız Teknik Üniversitesi Finans Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Merkezi (CFGS) Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güler Aras, Dünya Gazetesi’ndeki 21 Ocak tarihli “Küresel yeşil dönüşüm için yeşil taksonomi” başlıklı yazısında sürece yönelik çok önemli değerlendirmeler yapıyor. Şöyle diyor Prof. Dr. Aras: “500’den fazla çalışanı olan halka açık şirketler, 2021’deki cirolarının, yatırım harcamalarının ve faaliyet giderlerinin Ocak 2022’den itibaren Yeşil Taksonomi olarak da adlandırılan AB Taksonomisi’ne uyumlu olan oranını açıklamak zorundalar. Benzer şekilde, Avrupalı varlık yöneticileri de sürdürülebilirlik portföylerinin Taksonomi uyumunu Ocak 2022’den itibaren bildirmekle yükümlüler. Fonları “green washing” yatırımlardan ziyade gerçekten sürdürülebilir yatırımlara kanalize etmek için tasarlanan taksonomi, aynı zamanda Paris Anlaşması iklim hedefleri, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ne uyumu kolaylaştıran önemli bir düzenleme. Bu düzenleme kuşkusuz AB’nin coğrafi sınırlarının çok ötesinde bir etki yaratacak.”
CO2 emisyonu düşük, peki ya radyoaktif atıklar…
Avrupa Komisyonu şu sıralar sürdürülebilir finans taksonomisini tamamlamak üzere son çalışmaları yapıyor. Bu kapsamda geçtiğimiz sene, Brüksel’de yaşanan tartışmaların önemli konularından birini de nükleer enerji oluşturdu. Uzmanlar nükleer enerjinin “yeşil etiket” alıp alamayacağına dair fikir ayrılıklarına düştüler. Her ne kadar nükleer enerjinin neden olduğu CO2 emisyonları oldukça düşük olsa da, radyoaktif atık bertarafının yarattığı çevresel etkinin daha net bir şekilde analiz edilmesi gerekiyor. Avrupa Komisyonu bu doğrultuda bilimsel danışma kolu olan Ortak Araştırma Merkezi (JRC)’dan bir rapor talep etti. JRC raporu önümüzdeki hafta içinde yayınlanacak. Raporun taslağına ulaşan Reuters ise şu habere yer verdi: “Nükleer enerji yeşil etiketi hak ediyor”. Reuters’a göre, taslakta yer alan yorumlar şöyle: “Yapılan analizler, nükleer enerjinin insan sağlığına veya çevreye diğer elektrik üretim teknolojilerinden daha fazla zarar verdiğine dair bilime dayalı herhangi bir kanıt ortaya çıkarmadı. Nükleer atıkların derin jeolojik oluşumlarda depolanması ‘uygun’ ve güvenli’ olarak değerlendirildi.” İki uzman komite, Komisyon nihai bir karar vermeden önce JRC’nin bulgularını üç ay boyunca inceleyecek. Komisyon ise Reuters’a ulaşan taslak belge hakkında yorum yapmayı reddetti.
Nükleer enerji konusunda fikir ayrılıkları
Nükleer enerji bugün itibariyle AB enerji üretiminin yüzde 26’sını temsil ediyor. AB genelinde 180 adet aktif nükleer reaktör bulunuyor. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2019 verilerine göre, AB ülkelerinde üretilen nükleer enerjinin dağılımına bakıldığında yüzde 52,1 ile Fransa ilk sırada geliyor. Fransa’yı Almanya (yüzde 9.8), İsveç (yüzde 8,6) ve İspanya (yüzde 7.6) takip ediyor. Fransa, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu’na bir mektup yazarak, nükleer enerjinin desteklenmesini ve AB taksonomisine dahil edilmesini savundular. Avusturya ve Almanya ise, radyoaktif atıkların çevresel risklerine dikkat çekerek, nükleer enerjiye karşı duruyorlar.