“Avrupa Yeşil Anlaşması, halkımızın çağrısına Avrupa'nın cevabıdır. Avrupa'nın Avrupa için yaptığı bir anlaşma ve daha iyi bir dünya için bir katkıdır. Her Avrupalı bu değişimin bir parçası olabilir” diyen Ursula von der Leyen başkanlığındaki Avrupa Komisyonu, Yeşil Anlaşmayı bir öncelik olarak belirledi. Buna göre Avrupa Birliği, 2050’ye kadar dünyanın ilk iklime zararsız ülkeler grubu olmayı; yani sera gazı emisyonlarını net olarak sıfırlamayı hedefliyor.
Bu hedef doğrultusunda sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşüm gerçekleştirilecek.
Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz hafta içinde bu hedefe yönelik 1 trilyon euroluk bir yatırım planı açıkladı. AB mali araçları, kamu ve özel sektör yatırımlarını içeren bu yatırım planı önümüzdeki 10 yıl için ekonominin dönüşümünü finanse etmeyi amaçlıyor. Polonya dışındaki Avrupalı liderler 2050 yılına kadar bütün üye ülkelerin karbon-nötr hale getirilmesi konusunu destekliyor. Bu kapsamda Von der Leyen, Mart 2020'ye kadar "Avrupa İklim Yasasını" açıklayacağını duyurdu.
Avrupa Birliği aynı zamanda yabancı firmalara yönelik "karbon sınır vergisi" uygulamayı planlıyor. 2021 yılında yürürlüğe girmesi beklenen karbon sınır vergisi Dünya Ticaret Kuralları ile uyumlu olacak ve daha önce belirlenen bazı sektörlere uygulanacak.
Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı. Dolayısıyla bu dönüşüm Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
Avrupa Yeşil Anlaşması’nın Türkiye için ne anlama geldiğini sorduğumuz İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nun yorumları ana başlıklarla şöyle:
AB iklim değişikliği ile mücadelede liderlik amaçlıyor
“ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesinin ardından AB, küresel iklim değişikliği ile mücadele konusunda lider konuma gelmeyi amaçlıyor. Yani, sadece kendi çabalarının Yeşil Anlaşma’nın amacını yerine getirmeye yetmeyeceğini bilen AB, nüfuzunu, uzmanlığını ve finansal kaynaklarını kullanarak yakın çevresini ve ortaklarını da bu sürdürülebilirlik gayesine katmayı amaçlıyor.
Sürdürülebilir bir finansal sistem getirmek istiyor
“Bu çerçevede, benzer fikirlere sahip ülkelerle ittifak kurmayı planlıyor ve sürdürülebilir çözümleri destekleyen tutarlı bir finansal sistemin kurulmasına ön ayak oluyor. AB, Yeşil Diplomasi ile, ticaret politikaları, kalkınma destekleri ve diğer dışsal politikalar aracılığıyla özellikle BM, G7, G20, DTÖ gibi uluslararası forumlarda etkili bir savunucu rolü oynamayı hedefliyor. İklim değişikliğine yönelik ekonomik teşvikler yaratmak için küresel çaptaki ortaklarla uluslararası karbon piyasasını geliştirecek.”
Karbon sınır vergisi gündemde
“Komisyon, yakın bir zamanda ticaret anlaşmalarının uygulanmasından sorumlu bir yetkili atayarak bu anlaşmalardaki taahhütlerin hayata geçirilmesi konusundaki çabaları hızlandıracak. Üçüncü ülkelerin Paris Anlaşması başta olmak üzere başlıca çevre anlaşmalarını onaylaması, STA’ların hayata geçirilebilmesi için bir ön koşul hâline getirilecek. AB pazarında yer alan tüm kimyasalların, materyallerin, gıdaların ve diğer ürünlerin ilgili AB düzenlemeleri ve standartlarına uygun hâle getirilmesi de şart olacak. Üçüncü ülkelerin iklim çabalarının yeterli olmadığı durumlarda karbon kaçağı riskinin azaltılması için Avrupa Komisyonu, henüz açıklanmamış birkaç sektör için karbon sınır düzenlemeleri mekanizmasının oluşturulmasını önerecek. Bu durumda AB’nin ithal ettiği ürünlerin fiyatları, içerdiği karbon miktarıyla orantılı olarak belirlenecek. Yani bu durumda, bir ülke AB’ye ihraç ettiği ürünü üretirken daha fazla karbon salınımına neden oluyorsa büyük ihtimalle daha fazla vergi ödemek durumunda kalacak.”
Türkiye’nin “daha yeşil” bir endüstriyel strateji ortaya koyması gerek
“Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı AB’ye yaptığı ihracat genel olarak Gümrük Birliği kapsamındaki sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinden oluşuyor. Bu durumda Türkiye’nin de “daha yeşil” bir endüstriyel strateji ortaya koyması gerekirken; işlenmiş tarım ürünlerinin üretimi ve paketlenmesinde daha sürdürülebilir yaklaşımlarda bulunması, döngüsel ekonomi konusunda daha fazla adım atması gerekiyor. Gümrük Birliği’ni hizmetler sektörü, tarım ürünleri ve kamu alımlarını kapsayacak bir şekilde güncellemek isteyen Türkiye’nin bu alanları da “yeşillendirecek” adımlar atması gerekiyor. Zira AB, ticaretinin ve yatırımlarının yeşil ürünler ve hizmetler için kolaylaştırılmasını amaçlarken; iklim dostu kamu alımlarını teşvik ediyor. Hizmetler sektörünün en önemli kalemleri turizm, inşaat, yolcu ve yük taşımacılığı gibi sektörlerde çevre dostu yaklaşımların gözetilmesi gerekiyor. Avrupa Yeşil Anlaşması, özellikle binaların inşa ve restorasyon süreçlerinde enerji ve kaynak verimliliğinin esas alınmasının gerekliliğinin altını çiziyor. Tarım sektöründe de, fazla emisyona neden olmayan, daha sürdürülebilir yaklaşımların sergilenmesi bekleniyor.”
Türkiye’nin, Paris Anlaşması’nı onaylaması gerekiyor
“AB, Paris Anlaşması’nı onaylamayan ülkelerle ticaret anlaşması yapmayacağını açıklamıştı. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusu yeniden gündeme geldiği takdirde Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamış olması gerekiyor. Bununla birlikte, Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı kabul etmesi AB için yeterli olmayabilir. 2017 yılında küresel emisyonların yüzde 1,2’sini oluşturan Türkiye, aynı zamanda G20 ülkeleri arasında salınımını yüksek oranda artıran ülkelerden biri ve yıllar boyunca bu oranın düşüşe geçmesi beklenmiyor. Diğer taraftan Türkiye, zayıf bir ulusal katkı beyanı vererek 2030 yılında sera gazı emisyonlarında yüzde 21’e kadar artıştan azaltım yapabileceği taahhüdünde bulunmuş, yani emisyon artışının daha da hızlanabileceği taahhüdünü vermişti aslında. Bu nedenle Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik daha iddialı hedefler ortaya koyması çok büyük bir önem arz ediyor.”
Yeşil Anlaşma Türkiye için fırsatlar doğurabilir
“Yeşil Anlaşma, Türkiye için fırsatlar da doğurabilir. Zira AB, Avrupa Yeşil Anlaşması strateji belgesinde yakın çevresindeki ülkelerin desteklenmesine özellikle önem vereceğini açıklıyor. Batı Balkanlar için yeşil gündem hazırlayan AB, güneyindeki ve doğusundaki ülkelerle de çevre, enerji ve iklim ortaklıkları kurmayı planlıyor. Diğer yandan Avrupa Yatırım Bankası da iklim hedefini yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükselterek Avrupa’nın iklim bankası hâline gelmeyi amaçlıyor. “Yenilenebilir enerji üretimi için gerekli doğal kaynaklara sahip olan Türkiye’nin bu konuda adım atması yararlı olabilir. Temiz yenilenebilir enerji, AB’nin en fazla yatırım yapacağı alanlardan biri olduğu için Türkiye’ye bu konuda fırsat doğabilir.”
En az 1 trilyon euroluk kaynak yaratılacak
“AB’nin 2050 yılına kadar iklim nötr hale gelmesi yolunda, hem kamu hem de özel sektörün yatırımları çok büyük bir önem taşıyor. Avrupa Yeşil Anlaşması Yatırım Planı, Avrupa Yeşil Anlaşması hedeflerini yerine getirmek için sürdürülebilir yatırımlara yönelik kamu yatırımları ve InvestEU gibi özel fonlardan oluşan finansal enstrümanlar aracılığıyla en az 1 trilyon euroluk bir kaynak yaratacak. Ama yeşil dönüşümün finansmanı bununla da sınırlı değil. Özel banka ve diğer kredi kurumlarının kredi ve borç verme koşulları da yeşil ekonomi ilkeleri ile uyumlu olacak. Yani kömüre kredi verilmemesi gibi kuralların genele yaygınlaştırılması hedefleniyor. Yeşil Anlaşma Yatırım Planı finansmanının yarısı AB bütçesinden gelirken, AB ülkeleri de eş finansman olarak 114 milyar euro tahsis edecek. Diğer yandan, InvestEU ve Emisyon Ticaret Sistemi fonlarından yaklaşık 300 milyar euroluk kamu ve özel yatırımlar beklenirken, yeşil dönüşümden en çok etkilenecek olan bölge ve toplulukları desteklemek için sağlanacak olan Adil Dönüşüm Mekanizması’na da 100 milyar euro sağlanacak.”