AB, AB'ye karşı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Gazze'deki kaos dünyanın "çivisini çıkartmış" görünüyor. ABD'nin "jandarmalığa" soyunduğu, Avrupa Birliği'nin -hiçbir zaman çok güçlü çıkmasa da- uluslararası kritik meselelerde "tek ses" olduğu dünya artık yok. En somut kanıt, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Gazze'de yürüttüğü operasyon konusunda BM çatısı altındaki Uluslararası Adalet Divanı'na açtığı davada yaşananlar; Almanya, davaya "İsrail'in lehinde" taraf olacağını açıkladı. İkinci Dünya savaşının soykırım mirası düşünüldüğünde, bu karar Berlin hükümeti açısından "kaçınılmaz" gibi görünüyor; eski günahların gölgeleri çok uzun oluyor.

SLOVENYA'NIN GAZZE MAHKEMESİ ÇIKIŞI

Ancak Almanya'nın Avrupa Birliği içindeki resmi Slovenya sürpriz bir kararla, aynı davaya Güney Afrika'nın yanında "taraf olacağını" açıkladı. Slovenya'nın ardından, Belçika ve belki İrlanda'nın da aynı yönde adım atabileceği de uluslararası kulislerde konuşuluyor. Daha önce Ürdün, Katar, Belize Bangladeş, Endonezya ve Mısır da, uluslararası mahkemede Güney Afrika'nın tarafında resmen yer aldıklarını yaptıkları başvuru ile iletmişlerdi.

TÜRKİYE HALA TARAF OLMADI

Türkiye ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kanıt sağlayacağız" açıklaması dışında, Güney Afrika'nın açtığı davada resmen taraf olacağına ilişkin bir işaret vermedi. Türkiye resmen BM Adalet Divanı'nın karar yetkisini tanımıyor. Ancak davaya Güney Afrika ile birlikte taraf olan Ürdün, Katar ya da Endonezya da bu yetkiyi tanımıyorlar. Buna rağmen İsrail'in saldırılarını derhâl durdurması ve kalıcı ateşkesin sağlanması amacıyla Güney Afrika'nın açtığı "yürütmeyi durdurma" davasına taraf olabildiler.

AVRUPA BİRLİĞİ'NDE "ORBAN" BÖLÜNMESİ

Avrupa Birliği içindeki bölünme sadece Gazze meselesinde yaşanmıyor; bir de kritik bir "Macaristan" meselesi var AB'nin gündeminde.

Sorun, AB Konseyi Başkanlığı'nı yürütmekte olan Belçikalı Charles Michel'in 6-9 Haziran tarihlerinde Avrupa çapında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday olacağını açıklaması ile ortaya çıktı. Michel'in AP milletvekili olması halinde, AB Konseyi Başkanlığı görevini Haziran ayı içinde bırakması gerekecek.

Bu durumda Michel'den boşalan koltuğa AB'nin dönem başkanlığını yürüten ülkenin lideri vekâlet edecek. Temmuz ayından itibaren dönem başkanlığını Macaristan'ın devralması nedeniyle de, AB Konsey Başkanlığı'na vekâlet edecek kişi Macaristan Başbakanı Viktor Orban olacak.

AB Konseyi Başkanı'nın zirveler için gündemi oluşturmak, üye ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek gibi kritik görevleri bulunuyor. AB liderler zirvelerinde en büyük meseleleri hep Orban'ın çıkardığı düşünüldüğünde, bir de AB Konseyi Başkanı'nın yetkilerini üzerinde toplaması, "kabus senaryosu" olarak nitelendiriliyor.

Orban daha önce Ukrayna-Rusya savaşında AB'nin aldığı hemen her kritik kararda sorun çıkarmıştı. AB'nin Rusya'ya yaptırımlarına karşı çıkmış, Ukrayna'nın AB üyeliğine engeller çıkartmış, göçmen politikasında birlik içindeki diğer ortaklarla ters düşmüştü. Orban ile AB liderleri arasındaki tartışmalara Avrupa Parlamentosu bile dahil olmuş, aldığı -bağlayıcı olmayan- kararla, Macaristan'ın AB Dönem Başkanlığı için "uygun olmadığını" ilan etmişti. Şimdi AB siyasetçi ve diplomatları "Orban meselesinin" nasıl çözüleceğine ilişkin kara kara düşünmekteler; AB liderleri yapacakları zirve toplantısında yapacakları bir oylama ile Orban'ın AB Konsey Başkanı'nın yetkilerini devralmasını basit çoğunluk sağlayarak engelleyebilirler. Ancak bu durum, AB'nin diğer liderlerinin "ortakları" olan Orban'a "savaş açmaları" anlamına gelir.

Sorunu çözmek için hâlâ bir formül bulunmuş değil.

AB, adında yer alan "Birlik" kelimesinin hakkını vermek bir tarafa, her geçen gün daha da dağılmış bir tablo ortaya koyuyor.

Tüm yazılarını göster