Atatürk diyor ki: ” Genç fikirli demek,
doğruyu gören ve anlayan gerçek
fikirli demektir.”
Bir krizler çağından geçerken; bir ‘Enerji Yüzyılı’nda, enerji savaşlarının tam kalbinde, Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin 99. Yılında, 50 yıllık bir mesleki öngörüyle 2001 yılında piyasaların liberalleşmesiyle çıktığım enerji yolculuğunun 2022 durağından ‘enerji’ dolu merhaba!
Etrafımıza bakalım, çeşitli sektörleri değerlendirelim. Bu gidişatın hızı ve boyutu hakkında çok çarpıcı fikirler edineceğiz. Enerji sektörü de işte bu stratejik sektörlerden biri. Türkiye’nin küresel ve bölgesel enerji arz güvenliğine katkısının önem kazandığı günümüzde, yaklaşık on yıl önce açıkladığım kriz öngörüsü bugün gerçek oldu.
“2000’ler itibarı ile sadece ülkemizde değil, dünyada da enerjide büyük bir ‘değişim’ hatta devrim yaşanmaktadır. Dünya yeni güç merkezlerinin doğum sancısını yaşıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan uluslararası sistem, bugünkü dünyanın ihtiyaçlarına cevap veremez oldu. Dolayısıyla ekonomik sistemin yeniden inşası kaçınılmaz. Küresel enerji krizleri kaçınılmaz. Ve kriz sonrasında kurulacak yeni dönemde bu dönüşümü bilgiye dayalı yeni parametrelere göre yeniden dizayn edebilen ülkeler ve şirketler, çok ciddi büyüme fırsatları yakalayabilecekler.
Zaman hızlı olma zamanı. Aksi halde, pazarın elinizden kayıp gitmesini önlemek mümkün olmayacak. Tüm ülke olarak, birlikte bir şeyler yapmak gerekiyor. Zira özel sektör başarılı oldukça ülkemiz de başarılı olacaktır. Yapılması gereken en önemli şey alışılagelmiş şirket ve sektör yönetim düşüncelerini hızla bir kenara atıp, bir “İnovasyon” becerisi geliştirmeye odaklanmaktır.”
Evet, enerji endüstrimiz, dünyanın son yıllarda geçirdiği bu büyük değişimin kodlarını doğru zamanda aldı, kavradı ve ilerlemeyi de bildi… Bu başarıda; 2001 yılında gerçek olan ve tüm enerji paydaşlarını tarafsızlıkla, en stratejik dönemlerde bir araya getirme kararlılığını gösteren, Türkiye Enerji Forumu’nun büyük bir payı bulunduğunu belirtmek isterim. Enerji endüstrisinin önümüzdeki dönem yatırımlarına yön verebilmesi ve gelecek planlarını oluşturulabilmesi açısından önemli sonuçlar elde edilmesini sağlayan Türkiye’nin ilk Forumu, bu ışık ve cesaretini Cumhuriyet’imizin kurucusu büyük önder Atatürk’ten almıştır.
Enerjinin tüm dil ve zamanlardaki karşılığı ‘güç’ tür. Fizik kanunlarına göre enerji bir ‘güç’tür; evet. Çünkü bir hareketin başlaması için mutlaka bir güce ihtiyaç vardır. Enerji kavramı bu ilk tanımını fen bilimlerinden almış olsa da ulusal ve uluslararası ölçekte siyaset ve sosyal bilimlersiz enerjide ‘güç’ kavramını izah etmek bugün neredeyse imkânsızdır…
Aristo' ya göre toplumun insanın mutluluğunu temin edecek şekilde düzenlenmesi de en yüce pratik bilim olan politikanın işidir. Harold Lasswell’a göre, politikayı "Kimin, neyi, ne zaman, nasıl elde ettiğini belirleyen bir faaliyetler bütünü” olarak tanımlamalıyız. “Enerji Politikaları” kavramı ise tanımlamanın yapıldığı ulusa, ülkesine, döneme, o ülkenin gelişmişlik düzeyine, jeopolitiğine, askeri gücüne, sanayi ve teknolojisine göre çok değişken nitelikler kazanabilmektedir. Lasswell, siyaset bilimini toplumdaki değer kalıplarının dağılımındaki değişikliklerin incelenmesi olarak görüyor. Bu dağıtım güce bağlı olduğundan, analizinin odak noktasında da güç dinamikleri yer alıyor. Değerleri arzu edilen hedefler, gücü ise kararlara katılma yeteneği olarak tanımlıyor ve siyasi gücü diğer insanlar üzerinde amaçlanan etkileri üretme yeteneğine bağlıyor. Lasswell’in çığır açıcı çalışmalarıyla tanınan Amerikalı bir siyaset bilimci ve düşünür olduğunu da bu noktada hatırlatalım. İşte ‘güç’ denince dünyada aklımıza bunun için önce politika geliyor.
Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, yerel kaynakların kullanımının azami seviyeye yükseltilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri doğrultusunda, ulusal enerji karmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yükseltme ve enerji dosyasına nükleer enerjiyi de ekleme yolundaki çalışmalarla devam ediyor.
Türkiye bölgesinde enerji ticaretinde merkez ülke konumuna ulaşmayı amaçlıyor. Türkiye bu hedefe yönelik olarak bölgede önemli doğalgaz ve petrol boru projelerini hayata geçirmiş veya hayata geçirilmesine öncülük etmiş durumdadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı (BTC), Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı (SCP), Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) Doğal Gaz Boru Hattı, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkonnektörü (ITG), Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve Türk Akım bu kapsamdaki projeler arasında sıralanabilir.
Türkiye’nin Avrupa’nın enerji arz güvenliğine yıllardır sağladığı katkılar da 2020 yılında yeni bir seviyeye ulaşmış bulunuyor: Avrupa’nın 4. doğal gaz arteri olan ‘Güney Gaz Koridoru’ 2020 sonunda tamamlanan Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) sayesinde hayata geçmiş bulunuyor. Güney Gaz Koridoru’nun omurgası Türkiye’den geçen ‘Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’dır (TANAP).
Türkiye’nin doğal gaz arz güvenliğinin pekiştirilmesine katkı sağlayan bir başka projesi de ‘Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı’ projesidir. Bu proje Karadeniz’in altından döşenen iki boru hattından oluşmaktadır. İlk hat ülkemize, ikinci hat ise Avrupa ülkelerine doğal gaz sevki gerçekleştirmektedir.
Dünya petrol talebinin yaklaşık yüzde 3’ünün de Türk Boğazları yoluyla taşınması nedeniyle küresel enerji güvenliği bakımından Türk Boğazları’nın da ayrı bir önemi olduğunu hatırlatalım.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesinde de büyük ilerlemeler kaydediliyor. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakların kullanımının artırılması ana öncelikler arasında. Yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından hem Avrupa’da hem dünyada öncü ülkeler ligine yükseldik.
Türkiye’nin kurulu gücü 100.000 megavatı aştı ve tamamının özel sektör tarafından gerçekleştiğini görmek sevindirici. Bunların önemli bir bölümü ise yenilenebilir enerji kaynaklı... Büyüklüğü 54.000 megavat... Söz konusu yatırımların tamamına yakın bölümü de 2000’li yıllardan sonra yapılan yatırımlar olması sevindirici.
Ayrıca ülkenin rüzgâr, güneş ve biokütle kapasitesinin yüksekliği de dikkat çekici. Enerjide dışa bağımlılığı azaltacak politikalara ihtiyaç duyuluyor. Değişimin yeni duraklarını keşfetmek için dünya yakından izleniyor. Yeşil dönüşümün reçetesi titizlikle hazırlanmayı bekliyor, enerjide yeni fırsatlar ise kapımızı çalabilir. Bölgede, bir ‘doğalgaz üssü’ olmaya da muktediriz gibi görünüyor.
2009’dan beri Türkiye’de aktif çalışan yatırım bankaları, Türkiye’nin performansından memnun. 2021 kayıtlarına göre, yıllık 2 milyar euroyu bulan bir büyüklüğe erişmiş bulunuyor sadece Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası’nın Türkiye Direktörlüğü... Yüksek enflasyon ve oynaklıklar projeleri olumsuz etkilese de uzun dönemli ‘yeşil dönüşüm finansmanı’ etkin ilerliyor. Önümüzdeki dönemde karbon yoğun sektörleri stratejik gündemler beklerken, temiz enerjide de fırsatlar kapımızı çalıyor. Türkiye sınırsız bir enerji kaynağı olan güneşte ise ışıltılı bir ivme yakalamış durumdayız.
2006 yılında AB Enerji Topluluğu’na gözlemci üye olan Türkiye, bugün Avrupa için ne kadar kritik bir coğrafyada olduğunu ispatladı. Türkiye, enerji alanında yatırımlar, enerji ticareti, enerji verimliliği ve anlaşmazlıkların çözümü gibi konularda düzenlemeler içeren ‘Enerji Şartı Anlaşması’nın da tarafı. Enerji güvenliğinin sağlamasını amaçlayan ve bu doğrultuda şeffaf, rekabetçi piyasaların tesis edilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesini temel alan bir anlaşma ‘Enerji Şartı’ da...
Türkiye’nin küresel ve bölgesel enerji arz güvenliğine katkısının önem kazandığı günümüz dünyasında, Cumhuriyet’imizin yükselen enerjisi içimizi ısıtıyor; tüm zorluklarımıza rağmen umut veriyor.