6 Kasım'dan 26 Mayıs'a; 20 Mart'ta bayrak değişimi!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Faiz iki aydır yüzde 19 düzeyinde ama enflasyon da tırmanıyor, kur da. Demek ki tek başına faiz artırımının etkisi sınırlıymış.

✔ Faizi hala yüzde 19'da tutmak zorunda kaldığımıza göre Merkez Bankası'nda başkan değiştirerek kurun yeniden yükselmesine yol açmanın ceremesini çekmek zorunda mıydık?

Gelin kasım ayının ilk haftasına dönelim ve başlıca veriler bize ne söylüyordu, hatırlayalım:

Açıklanan son TÜFE ekim ayına ait ve yıllık artış yüzde 11.89.

Yine aynı tarih itibarıyla Yİ-ÜFE'deki yıllık artış yüzde 18.20.

Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 10.25. Ne var ki bu faiz kağıt üstünde kalmış durumda; Merkez Bankası piyasayı yan yollara saparak fonluyor ve ortalama fonlama maliyeti yüzde 14’lerde geziniyor.

Dolar 8.45 dolayında, neredeyse 8.50 aşılacak.

O günlerin özet tablosu böyle. Belli ki bu tablodan kaygı duyuluyor ve Merkez Bankası’nda başkanlık operasyonu yapılıyor.

Göreve getirilen Naci Ağbal adeta hiçbir şey yapmadığı halde piyasaya bir anda güven geliyor. Gerçi Ağbal’ın faiz artırımına gideceği belli ve nitekim ilk toplantıda görünür faiz, yani politika faizi yüzde 10.25’ten yüzde 15’e çıkarılıyor. Henüz faiz artırımı yapılmadan dolar kuru hızla aşağı gidiyor. Faiz önce yüzde 15’e, ardından yüzde 17’ye çıkarılıyor. Dolar bu süreçte bir ara 7 liranın altını görüyor. Merkez Bankası faizi 18 Mart’ta yüzde 19’a çıkarıyor, Ağbal bu oranı 19 Mart’ta yalnızca bir gün uygulayabiliyor, ertesi gün de görevden alınıyor.

20 Mart’taki tablo neydi?

Gelin şimdi de 20 Mart’ta oluşmuş verilere göz atalım:

O tarih itibarıyla açıklanmış şubat sonu yıllık TÜFE artışı yüzde 15.61, Yİ-ÜFE artışı 27.09.

Merkez Bankası faizi yeni artırılmış ve yüzde 19 düzeyinde.

Dolar ise Ağbal’ın görevden alınması ve yerine Kavcıoğlu’nun atanmasıyla birlikte 7.30’lardan bir anda 7.90’a fırlamış.

Ya bugünkü durum?

Dün itibarıyla nasıl bir tablo var karşımızda, bir de ona bakalım:

Açıklanan son yıllık TÜFE artışı nisandaki durumu gösteriyor ve yüzde 17.14. Aynı tarihteki Yİ-ÜFE artışı yüzde 35.17.

Merkez Bankası faizine dokunan yok; oran yüzde 19.

Dolar ise bugünlerde 8.45 dolayında salınıyor.

Nereden nereye!

6 Kasım’dan bu yana yaklaşık altı buçuk ay geçti.

Fiili faiz yüzde 14’ten yüzde 19’a çıkarıldı.

Faizi niye artırdık; enflasyonla mücadele edecektik, Türk parasının çok fazla değer yitirmesini önleyecektik, hatta paramızın değerlenmesini sağlayacaktık. Bir de mümkün olursa ters dolarizasyonu gerçekleştirecektik.

Peki amaç hasıl oldu mu?

Bir ölçüde! “Faizi artırdık ve kurun 8.50 sınırında kalmasını sağladık” diyebiliriz. Ama eğer aradaki düşüşü ve doların bir ara 7 liranın bile altına inmesini dikkate almazsak... Ama indi! Öyleyse biz 6 Kasım ile 26 Mayıs’ı kıyaslayacak ve “Dolar aynı düzeyde kaldı” diye mutlu mu olacağız, yoksa “7 liranın bile altına inen doların faiz yüksek olduğu halde yeniden 8.50’ye çıkmasını önleyemedik” diye hayıflanacak mıyız?

Ya enflasyon? TÜFE yüzde 12’lerden yüzde 17’lere gelmiş; hele hele Yİ-ÜFE adeta tırmanmış ve yüzde 18’lerden yüzde 35’lere fırlamış.

YOKSA O TEORİ DOĞRU MU?

Faiz artırımının enflasyonu aşağı çekme anlamında hiçbir katkısı olmamış, hatta tam tersi yaşanmış, enflasyon daha da artmış.

Sakın yüksek faizin enflasyona yol açtığı yolundaki tez doğrulanmış olmasın!

Öyleyse faizi niye artırdık? Haydi bir hata edip artırdık ve baktık ki enflasyon bu yüzden tırmanmış gidiyor. Öyleyse faizi niye düşürmüyoruz?

YA ARTIRMASAYDIK?

O teori orada bekleyedursun. Onun doğru olmadığını cümle alem biliyor. Hem eğer faizi aşağı çekmekle enflasyon düşürülebiliyorsa yarından tezi yok faizi yüzde 10'a, yüzde 5'e, hatta yüzde 1'e indirelim ve enflasyon belası tümden yok olsun.

Varsayımda bulunarak bir yargıya varmak elbette kolay değil ama belli ki kasım ayında faiz artırma operasyonuna girişmemiş olsaydık şimdi çok daha olumsuz bir tabloyla karşı karşıya kalırdık.

Dün de yazdık; imalat sanayi maliyetlerin çok arttığını ve bu yüzden satış fiyatlarını artıracağını dile getiriyor. Acaba döviz bir süre görece düşük seyretmemiş, 7’lerde gezinmemiş olsaydı şimdi o maliyet yükü ve dolayısıyla zam oranı çok daha fazla olmaz mıydı?

Ve en önemlisi, faizi hala yüzde 19’da tutmak zorunda kaldığımıza göre Merkez Bankası’nda başkan değiştirerek kurun yeniden yükselmesine yol açmanın ceremesini çekmek zorunda mıydık?

Faiz yüzde 19, kur 7 dolayındaydı; şimdi faiz yine yüzde 19, kur 8.50’yi zorluyor. Bir yanlışlık yok mu bu işte!

Tüm yazılarını göster