DÜNYA Gazetesi’nin Nezih Demirkent’in sahipliğinde bir ekonomi gazetesine dönüşmesi ve benim başka işleri bırakıp gazetecilikte karar kılmam 40 yıl önce birbirini izlemiş. 1970’lerde Türkiye’de basın denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Nezih Demirkent’in 2 Mart 1981’de DÜNYA Gazetesi’ni satın almasından iki ay sonra, mayıs ayı başında, Cumhuriyet Gazetesi’nin yeni Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal’in günlük bir ekonomi sayfası yapma teklifini kabul ederek Cumhuriyet’te göreve başlamıştım.
Nezih Bey’in DÜNYA’yı bir ekonomi gazetesine dönüştürmesiyle benim çok farklı işlerde çalıştıktan sonra gazetecilikte karar kılmamın 40 yıl önce aynı döneme rastlaması belki de yalnızca bir rastlantı değildi. O dönemde dünyanın içinden geçtiği neoliberal piyasalaşma süreci, 1980’lere kadar devletin güdümünde bir ekonomiyle yönetilen Türkiye’yi de sancılı bir değişime zorlamış ve bu değişimi gerçekleştirme misyonunu 12 Eylül 1980’de yönetime el koyan askeri rejim üstlenmişti.
40 yıl önce
Askeri rejiminin medyaya kısıtlamalar getirdiği ortamda gazetecilik yapmak, şimdiki kadar olmasa bile hayli zorlaşmıştı ama ekonomideki dönüşüm sürecini izlemek meraklı bir gazeteci için bulunmaz bir fırsattı. Hem ekonominin aktörleri hem de gazeteci olarak bizler pek çok şeyi yaparken ya da izlerken öğreniyorduk.
Nezih Bey’in DÜNYA Gazetesi’nin başına getirdiği Cahit Düzel’in, Alp Orçun’un ve daha sonra Osman Arolat’ın benim iyi tanıdığım ve takdir ettiğim kişiler olması DÜNYA Gazetesi ile hep iyi ilişkiler içinde olmamı sağladı. Türkiye ekonomisinin krizlerle dolu ve inişli çıkışlı sürecini birlikte izledik. DÜNYA Gazetesi’ne yazı yazma önerisi ise yıllar sonra Hakan Güldağ’dan geldi ve düşünmeden kabul ettim. Milliyet gazetesindeki köşemi, Türkiye’yi yöneten anlayışın köşe yazarlığını olanaksız hale getirdiğini düşünerek kendi isteğimle 2010 yılında bırakmış ve ilk teklifi yıllar sonra DÜNYA’dan almıştım.
40 yıl sonra dünya ve Türkiye
1981’den 40 yıl sonra dünya bu kez neoliberal kapitalizmin tıkandığı noktada kendine yeni bir çıkış yolu ararken DÜNYA Gazetesi de bu değişimi izleyerek daha mükemmel bir ekonomi gazetesi olma yolunda ilerliyor. Gazeteciliğin hor görüldüğü ve kötünün iyiyi kovduğu bir ülkede bu misyonu gerçekleştirmenin kolay olmadığı ortada ama DÜNYA’nın dünyadaki gelişmeleri de yakından izleyerek yoluna devam ettiğini görüyoruz.
Türkiye ne yazık ki ekonominin siyasete alet edildiği. günü kurtarma anlayışının gerekli reformların yolunu kestiği, liyakatın değil iktidara yakınlığın prim yaptığı, uzlaşmanın değil inatlaşmanın revaçta olduğu bir ortamda yönünü bulmakta zorlanıyor, dünya klasmanında irtifa kaybediyor.
DÜNYA Gazetesi’nin bu elverişsiz ortamda bile kendi alanlarında daha iyiyi, daha mükemmeli, daha özgünü kovalayan insanları izleyip onların ufkunu açtığı sürece Nezih Demirkent’in 40 yıl önce hayat ettiği hedefe yaklaşacağına inanıyorum.