40 katır, 40 satır soruları

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Yeni kabine ile birlikte ekonomi takımının kaptanı da belli oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, devir-teslim töreninde yaptığı konuşma ile selefi Nureddin Nebati dönemi politikalarından “kopuş” mesajı verdi.

Şimşek’in bir çeşit göreve başlama manifestosu gibi olan devir teslim konuşmasında altı çizilmesi gereken noktaları şöyle sıralayabiliriz:

- “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.”

- “Uluslararası normlara uygunluk”,

- “Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi”,

- “Şeffaflık, tutarlılık”,

- “Kurumsal kapasite ve kalitemizi güçlendirerek”,

- “Makro finansal istikrarı önceliklendireceğiz”,

- Mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır.”

Yeni bakan Şimşek’in eski bakan Nebati için “çok ağır” kabul edilebilecek bu sözleri onun yüzüne karşı söylenmiş olması, eski politikalardan kopuşun aciliyet ve önemini ortaya koyuyor. Buna karşın eski deneyimlerin gölgesi altında bu duruşun ne kadar korunacağı konusundaki kuşkular ortadan kalkmış değil.

Buna ek olarak manifesto niteliğindeki bu sözlerin içinin nasıl doldurulacağı da şu an itibarıyla bilmediğimiz bir husus.

Duvara dayanan ve sürdürülmesi imkânsız hale gelen eski politikaların terk edilmesinden başka çözüm yoktu. Şimdi herkes eskinin terkedilmesi karşısında memnuniyetini ifade ediyor. Ancak eskinin terk ediliyor olması, ekonominin rahatlamasına yetmeyecek. Kapsamı ne olursa olsun yeni politikaların oluşturulması ve uygulaması hiç de kolay bir süreç olmayacak.

Çünkü mevcut politikalar, ekonomiyi neresine el atsan kırılacak hale getirdi. Her bir sorunu düzeltmek için atılacak her adım, bir başka noktada yıkıcı olabilecek sarsıntılara yol açacak durumda. Ekonomik kararlar tam anlamıyla “40 katır mı, 40 satır mı?” sorusuyla ifade edilecek sancılı tercihlerle karşı karşıya.

Birkaç örnek verelim:

Yeni politikayla faizler yükseltilecek, kur artışına izin verilecek. Bu durumda enflasyonda yeni bir artış dalgası gelecek.  Bu da yoksullaşmanın daha da derinleşmesi gelir dağılımının daha da bozulması sonucunu doğuracak.

Faiz artışı ve kredi hacmine fren, başta küçük ve orta işletmeler olmak üzere suni olarak düşük tutulan faizlerle aşırı borçlu hale gelen işletmeleri zor durumda bırakacak. Batık krediler ve iflaslar ortaya çıkacak. Bu, bir yandan bankacılık sistemini olumsuz etkileyecek, diğer yanda işsizliği artıracak. Faiz artışı, bankalara düşük faizle zorla satılan düşük faizli devlet tahvilleri yüzünden banka bilançolarını da bozacak.

Mali disiplinin sağlanması, bütçe açığının frenlenmesi, bir yanda kamu harcamalarının kısılması, diğer yanda vergi artışları ve kamu zamları anlamına gelecek. Bu iki ayağın da toplumdaki her kesime çıkartacağı faturalar olacak.

Finansal istikrar bahsinde en büyük sorun olan kur korumalı mevduat (KKM) sisteminden çıkış stratejisinin nasıl tasarlanacağı kritik bir sorun. KKM’nin sürdürülmesi de büyük sorun, çıkış da aynı ölçüde büyük sorunlara gebe.

Şeffaflık cephesindeki sözlerin ne ölçüde ve nasıl uygulanacağı da soru işaretleriyle dolu. Örneğin kamu ihaleleri ne kadar şeffaf ve rekabete açık hale gelecek? Bankacılık sisteminin risk analizi yapılıp, sonuçları açıklanacak mı? Merkez Bankası, dövizden dönen KKM miktarını, döviz rezervlerinin nasıl eritildiğini açıklayacak mı? Ekonomi politikalarına güven sağlanması açısından da bir sorun haline gelen TÜİK’in güven erozyonuna bir müdahale yapılacak mı?

Sonuç olarak belirsizlikler tamamen ortadan kalkmadı ve yeni dönem de sancılı ve sarsıntılı yürüyecek.

Tüm yazılarını göster