Ekonomide canlanma umut; “30 milyar kaynak gelecek” beklentisine bağlandı. Hele ki ekonomi yönetimi ve destekleyicileri, sürekli olarak 30 milyar dolar geleceğini dillendiriyor. Peki, bu para gelebilir mi? Diyelim ki geldi, bize 30 milyar dolar yeter mi? “100 milyar dolar ancak yeter” diyenler çoğunlukta…
Buna Türkiye’nin kaynak arayışı diyoruz. Döviz nakit akışındaki tıkanma, “ne olursan ol yine gel ey döviz” temennasını üretiyor. Politika faizinin %14 ve enflasyonun da en edepli (!) haliyle %80 olduğu ortamda gelecek olan her para, çare olmak şöyle dursun; enflasyonu daha da yukarı taşıyacak.
BİZİ BEKLEYEN ZOR KIŞ
İklim değişikliğinden söz etmiyoruz. Elbette o da var fakat biz ekonomideki iklim değişikliğinden bahsediyor ve diyoruz ki; yazı zor geçiriyoruz fakat kış daha da zor geçecek. Başımızda Heterodoks, Avrupa’nın enerji krizi, Rusya’nın Ukrayna takıntısı ile boyutlanan dar boğazlar bizi de etkileyecek.
Bu arada Rusya, kendisine karşı uygulanan yaptırımlara karşı çözüm arayışında… Rusya Merkez Bankası, ülkenin varlık fonunun Çin, Hindistan ve Türkiye’nin yanı sıra diğer bazı ülkelerin para birimlerine yatırım yapabileceğini açıkladı. Bu sürecin getireceği ekonomik dinamikleri göreceğiz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Resesyon paniği ülkelere yeni adımlar attırabilir mi?
Küresel resesyon ihtimali ülkeleri sıkıştıracak. HSBC, Avrupa Merkez Bankası’nın resesyon yüzünden faiz artırımlarına bu yıl son vereceğini belirtiyor. Ekonomilerdeki durgunluk, ülkeleri enflasyon bataklığında yüzmeye zorlayacak. Belki de küresel enflasyona hız kestirecek olan durgunluk olacaktır.
ABD faiz artırırken Çin neden faiz indiriyor?
Çin Merkez Bankası bu yıl ikinci kez faiz indirimine gitti. Banka, piyasa beklentilerinin aksine bir yıl vadeli orta vadeli kredi kolaylığı faiz oranını 10 baz puan düşürdü. Yerel bazda da küresel bazda da kaotik bir süreç ve etkileri ülkelere yeni adımlar attırıyor.
not
KUR VE FAİZİ KORUMA GAYRETİMİZLE TARİHE GEÇECEĞİZ
Dolar kurunda ve faizde, mevcut seviyeleri korumaya çalışıyoruz. Bunun için her türlü adımı atıyoruz. Öyle ki %14 politika faizi ile birlikte %80 TÜFE, %144 ÜFE İle karşı karşıyayız. Bunun yaratmış olduğu büyük maliyet her geçen gün katlanıyor. Üstelik dünyada resesyon kaygıları tırmanırken…
Bundan sonra ne mi olacak?
Geri döndürülemez ekonomi hasarıyla yola devam edeceğiz. Enflasyonla mücadele görüntüsü vermek için ucuzluk marketi kartını 1 yıl aradan sonra yeniden oynayan hükümetin seçime kadar enflasyon için işe yarar tedbir almayacağı ortada…
Bu durumda hiperenflasyon, yaz etkisi, baz etkisi, güz etkisi derken, ortada ne kur hedefi bırakacak ne de iç-dış açık hedefi… Olacağı şudur; Şubat’ta düşecek dedikleri enflasyon, yeni rekorlar kıracak ve dar gelirliler daha da yoksullaşacak.