30 Ağustos; bize bu ülkeyi bahşedenlere minnetle...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının elde ettiği başarıları küçümsemek, hatta yok saymak için demediklerini bırakmadılar. Hâlâ da diyorlar...

Hızını alamayanlar sokak ağzıyla konuşup Atatürk ve İnönü’ye “İki ayyaş” benzetmesi bile yaptı. Hadi farklı bir yaklaşım sergileyelim; kabul “Onlar iki ayyaştı” diyelim. Ama bunu ileri süren “ayıklar”a şunu soralım, onlar “ayyaş” halleriyle neler başarmışlar değil mi? Peki siz “ayık” halinizle ne yaptınız?

Örneğin 30 Ağustos Zaferi... Birilerine göre bu çok da önemli değil! Karşıda Yunan kuvvetleri, çatışmış ve galip gelmişiz, hepsi bu! Çok basit!

Ne yazık ki böyle düşünenler var.

Daha kötüsü gerçeğin hiç de böyle olmadığını bildiği halde böyle söyleyenler var.

Kurtuluş Savaşı’na böyle bakın!

Mustafa Kemal Atatürk’ün elde ettiği başarıları, hakkaniyetli olmak adına biraz başka gözle değerlendirmek gerek.

Bir ülke düşünün; bir siyasi otoriteye, oturmuş bir yönetim kadrosuna, düzenli bir orduya, o ordu da gereken tüm silah ve teçhizata sahip olsun. Bu ülke bir savaşa girsin ve ordusunun başında da Mustafa Kemal gibi bir komutan bulunsun. Çok başarılı bir komutan ve ülkesini savaştan galip çıkarsın, siyasi otoriteye alan açsın. Bu bile, tek başına savaş kazanmak bile çok çok önemli.

İyi de Mustafa Kemal onca savaşa girdiğinde ne arkasında siyasi bir otorite var, ne düzenli bir ordu var; tam tersine kendisine köstek olmaya çalışan kesimler var. Daha da ötesi kendisini ve silah arkadaşlarını hain ilan etmiş mevcut bir yönetim var.

Böyle bir ortamda dünyanın sayılı devletleriyle savaş, bu savaştan galip çık ve topraklarını kurtar, sonra da o topraklar üstünde bir devlet kur, yetmedi o devleti kalkındırmak için inanılmaz bir çaba göster, onda da başarılı ol.

Ama sonra yıllar geçtikçe değer yargıları değişsin; bu ülke için yaptıkların önemsiz gösterilmeye çalışılsın ve bunda da ne yazık ki bir ölçüde başarılı olunsun.

Ama bir ölçüde!

Birileri hâlâ hazmedemese de bu topraklarda daha çok 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanacaktır. Ve tabii ki 23 Nisanlar, 19 Mayıslar, 29 Ekimler...

29 Ekim 2023 hazırlıkları gizli mi tutuluyor!

Önümüzde büyük bir bayram var; 29 Ekim 2023...

Şunun şurasında Türkiye Cumhuriyeti›nin kuruluşunun 100'üncü yıldönümüne yalnızca iki ay kaldı.

Çok özel bir gün, çok özel olarak kutlanması, anılması gereken bir gün...

Bu özel günü kutlamak adına iktidar da, belediyeler de, herkes yapılan hazırlıkları ya çok gizli yürütüyor ya da kimsenin bir hazırlık yaptığı yok.

Bir onuncu yıl marşı gibi yüzüncü yıl marşı yapılamaz mıydı acaba?

Şahane bir beste, şahane sözler ve dilimize dolasaydık... Sanatçılarımız bu konuda mutlaka görev verilmesini mi bekliyor, kendiliklerinden yapamazlar mı, tarihe geçemezler mi yani?

Bu arada şimdiden bir not düşelim. 29 Ekim geldiğinde bazı yerel yönetimlerin yapmak isteyecekleri etkinliklerin engellenmeye çalışıldığını görürsek hiç şaşırmayalım. Bulunur çeşitli bahaneler.

Cumhuriyeti kutlamazlar ve kutlatmazlar!

Savaşı kazanmak yetmez, ya ekonomi?

Atatürk’ün gerçekleştirdiklerine dudak bükenler ya cahil ya kötü niyetlidir. Atatürk savaşı kazanıp bu toprakları, bu ülkeyi bize bahşedip kenara da çekilmemiş, sonrasında da müthiş bir ekonomik kurtuluş savaşına girişmiştir.

Gelin Atatürk’ün ekonomik kurtuluş çerçevesinde neler yaptığını değerli üstadımız merhum Tevfik Güngör’ün 29 Ekim 2012 tarihli yazısından özetleyerek aktaralım:

Mustafa Kemal’in Cumhuriyet döneminde başlatılan sanayi devriminde ülkenin değişik yerlerinde faaliyete geçen fabrikaların çoğu özelleştirildikten sonra kapatıldı. Makineleri satıldı. Binaları yıkıldı...

Ama ortada bir gerçek var. Mustafa Kemal bu ülkenin, bu halkın kötü kaderini değiştirdi; Cumhuriyet döneminde uyguladığı ekonomi politikaları bu ülkede sanayileşmenin ve tarımdaki gelişmenin temelini oluşturdu.

Milli Mücadele’yi izleyen yıllarda, bu ülkede sermayenin olmadığı, tecrübenin bulunmadığı günlerde devlet, “çaresizliğe teslim olmadan çözüm üretti”. Açık anlatımıyla, “Mustafa Kemal’in devletçiliği niyetin değil, zaruretin neticesidir.”

Cumhuriyet döneminde;

■ Devletin oluşturacağı sanayi tesislerinin denetimi ve mali yapılarını düzenlemek amacıyla Sanayi Ofisi ve Sanayi Kredi Bankası, yer altı kaynaklarını ve doğal kaynakları işlemek ve elektrik enerjisi üretmek için de Etibank kuruldu.

■ 1934 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın uygulanmasına başlandı.

■ 1936 yılında Kırıkkale’de barut, tüfek ve top (MKEK) tesisi işletmeye açıldı.

■ Cumhuriyetin ilk iktisadi devlet teşekkülü olan Sümerbank’a sanayiyi planlama ve yatırımlara öncülük yapma görevi verildi.

■ Uşak Şeker Fabrikası’nın işletmesi İş Bankası’na devroldu, ardından da Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın ortaklığıyla Eskişehir ve Turhal şeker fabrikaları inşa edildi.

■ 1930 yılında Nuri Kıllıgil silah üretmeye başladı, 1935 yılında Nuri Demirağ uçak fabrikası işine girişti, Şakir Zümre de tabanca üretti. Bunlar özel sektörün öncü üretim tesisleri oldu.

■ 1936’da Ankara’da toplanan Endüstri Kongresi’nde İkinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı kabul edildi. (İkinci Dünya Savaşı nedeniyle bu plan uygulanamadı.)

■ 1925-1938 yılları arasında 3011 km demiryolu yapıldı.

Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı döneminde devletin kıt imkanlarıyla çok sayıda sanayi tesisi kuruldu. Bunların başlıcaları, Gemlik Suni İpek Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, İzmit Kibrit Asidi Fabrikası, Zonguldak Seramik Fabrikası, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, çimento fabrikaları, Karabük Demir Çelik Kombinası, İzmit Kağıt ve Selüloz Tesisleri, Keçiborlu Kükürt Tesisleri, Bakırköy Pamuklu Dokuma Fabrikası, Kayseri Pamuklu Dokuma Fabrikası, Nazilli Pamuklu Dokuma Fabrikası, Malatya İplik ve Dokuma Fabrikası, Iğdır İplik Fabrikası, Bursa Merinos Kamgarn Mensucat Fabrikası, Kastamonu Kendir Sanayi Fabrikası’dır.

Bunlar devletin kıt imkânlarıyla kurulan sanayi tesisleridir. Tarım alanında da devlet üretimi artırmak, tarımı yapılandırmak için devlet üretme çiftlikleri kurdu. Devlet üretme çiftlikleri örnek tarım işletmeleri olmaları yanında tohum ve damızlık üretimini de başlattı. Bu tesisler sadece üretim gerçekleştirmiyor, bulundukları yörede sosyal gelişmeyi de sağlıyordu.

Bugün özel sektördeki gelişmenin arkasında bu sanayi tesislerinin ve tarım işletmelerinin oluşturduğu altyapı vardır.

Bu yatırımları küçümseyenlere...

Merhum Tevfik Güngör’ün yazısına bir ek de ben yapayım. Bu yatırımlar günümüzde basit yatırımlar olarak görülüyor ve “Devlet kumaş mı üretir, şeker fabrikası mı çalıştırır” gibi görüşler ileri sürülüyor. Bunu söyleyenler yüz yıl önceki Türkiye’de adeta hiçbir şey olmadığını dikkate almıyor. Savaştan çıkmış bir ülke; sermaye birikimi yok, bilgi birikimi yok ve yine de bunlar yapılabiliyor.

Tüm yazılarını göster