Hamasın ateşlediği fitil tüm bölgeyi hatta dünyayı yangın yerine çevirebilir. Felaket tellallığı yapmak istemem fakat gelişmeler hiç iç açıcı değil. Olağan zamanlarda inovasyonu tüm boyutları ile tartışabiliriz ama olağanüstü dönemlerde tarihe not düşmek ve politika yapıcılarını uyarmak adına daha acil konuları ele almak zorundayız. Hamas’ın sivillere yönelik kabul edilemez saldırısını, İsrail’de aşırı sağ siyasetçiler hayallerindeki Filistinsiz kutsal topraklar için tarihi bir fırsat olarak okuyor. Dolayısıyla bu savaşın kısa zamanda biteceğini ve büyük bir kıyım olmayacağını beklemek naiflik olur. İsrail hükümeti gerekli destekleri alırsa, etnik bir temizliğe kalkışabilir. Fakat Gazze sokaklarında bir batağa girer ve ağır zaiyat verirse, asıl o zaman önce İran sonra tüm bölge dahil olabilir. Şu an itibari ile taraflar güç dengesini hesaplamaya ve lehine bozmaya çalışıyor. Bir tarafta İsrail ve ABD ile İngiltere’nin başını çektiği Anglosakson ittifak ki buna AB’de dahil, diğer tarafta ise Rusya, Çin ve İran’dan oluşan müttefikler. Cephenin en ön kısmında Lübnan, sonrasında İran var. Rusya, Ukrayna cephesi açıkken burada büyük bir askeri destek sunamaz ama Çin tüm dengeleri değiştirebilir. Bu ittifaka Kuzey Kore ve bazı Güney Amerika ülkeleri de dahil olabilir. ABD Dış İşleri Bakanı’nın Arap ülkelerini turlaması, kuvvetlerin nasıl dağılacağını anlamak içindi. Arap ülkeleri kimin yanında yer alacak? Mısır’dan kısmen olumlu sinyaller alınsa dahi aradıklarını bulamadılar.
Filler tepişirken ve adım adım bizim züccaciyeye yaklaşırken Türkiye soğukkanlı kalarak ve aklıselim ile tıpkı 2. cihan harbinde olduğu gibi bu savaşa da hiçbir surette girmemeli. Kendi vatanlarında göçmen durumuna düşen mazlum Filistin halkına insani yardım ederken, diplomatik ve stratejik hamleler ile ara bulucu potansiyelini kaybetmemeli. Sonu büyük felaketlerle bitecek ve Türkiye’ye ağır faturalar çıkabilecek bu türbülansta yapmamız gereken; tarafları dizginlemek, iletişimlerini sağlamak ve savaşın büyümesini engellemek olmalıdır. Türkiye’nin bu vazifeyi layıkıyla yapacak devlet tecrübesi ve tarihi bakiyesi vardır. Taraf tutmadan kati şekilde ara buluculuktan başka bir role kalkışmamalıdır. Bizi tarihinin en kırılgan ekonomik dönemlerinin birinde yakalayan bu savaşın tarafı olmak Türkiye için büyük bir yıkım olabilir. Milyonlarca yeni göç dalgası, tamamen kontrolden çıkan bir ekonomi, iç kargaşalar ve hiç tahmin edilmeyen olaylar meydana gelebilir. Bu savaş, kapasitenin üzerinde alınan ve kültürel uyumsuzluk yaşanan sığınmacıların ne kadar büyük bir tehlike yaratabileceğini gösteriyor.
İsrail’de kurulan savaş hükümeti gibi Türkiye’de tüm muhalefet partilerinin dahil olduğu milli bir konsensüs ve acil durum planı hazırlanmalı. Muhalefet partileri tüm itirazlarını saklı tutarak hükümete destek vermeli. AK Parti daha kapsayıcı bir dil ve politika geliştirerek muhalefet partilerini bir masada toplamalı. Tarihin böyle bir dönüm noktasında büyük bir vizyonsuzluk ve lidersizlik örneği sergileyen CHP, iç hesapları ve çıkarları için kendini yemeğe devam etsin ama İYİ partiye büyük bir görev düştüğünü düşünüyorum. Seçim sonuçlarından hemen sonra yazdığım teklif bugün çok daha geçerli hale geldi. Türkiye ciddi bir ekonomik savaş verirken üzerine gelebilecek sıcak savaş tehlikesinde İYİ Parti özellikle yetişmiş ekonomik kadroları ve devlet tecrübesi olan siyasetçileri ile AK Partiye, ülke normalleşene kadar ve demokrasi-hukuk alanındaki aşınmalara dair itirazlarını saklı tutarak destek vermeli. Makul sınırlar içinde kalarak İYİ Parti dışında bunu başarabilecek başka bir kadro göremiyorum. CHP kendisini toparlarsa, bu geçici büyük milli koalisyona dahil olabilir. AK Parti’nin aşırı partilere muhtaç bırakılarak maceraperest kararlar vermesi engellenmeli. Ahmet Davutoğlu gibi rasyonaliteden son derece uzak Enver Paşa hülyasındaki akademisyen ideologlar şükür ki hükümette değil.
COVID-19 patlar patlamaz kaleme aldığım ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yazımı gelişmeler doğruluyor. Rusya-Ukrayna, Hamas-İsrail savaşını COVID-19’un bozduğu ekonomik ve psikolojik dengelerden bağımsız okuyamayız. İnsanın bilinç altına gömdüğü pek çok karanlık taraf sıra dışı durumlarda gün yüzüne çıkar. O zaman da belirttiğim gibi dünya uzun sürecek bir çalkantıdan sonra yeniden dengesini bulacak. An itibari ile kaosun ortasında değil başlarındayız. Her tarafı cephelerle çevrilmiş Türkiye, kendisinin olmayan bir savaştan uzak kalmalı. Ortadoğu’ya giden geri gelemez. Atatürk’ün dediği gibi Türk evlatları artık Arap çölleri için kanını dökmemeli. Soğukkanlı ve dengeli bir politika izlerse, Türkiye yeni dünya düzeninde çok büyük bir diplomatik, ekonomik ve askeri güç haline gelebilir.