Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna, güneyimizde İsrail-Hamas Savaşı, Orta Asya ve Orta Doğu’da artarak devam eden Çin hegemonyası, Kıta Avrupası’nın cari ve yapısal problemleri, yeni Trump döneminin belirsizlikleri gibi çok muğlak bir süreç bizi bekliyor. Tabi diğer taraftan içeride yaşadığımız cari ve yapısal problemlerimiz…
Globalleşmenin hızla devam ettiği dönemde malların serbest dolaşımıyla küresel ticarette ve bu yönüyle ihracatta çift haneli büyümeleri gördüğümüz süreçleri yaşadık. Lakin son yıllarda yükselen gümrük tarifeleri ve tarife dışı engellerle bir “deglobalization” ortamının oluştuğunu görüyoruz. İşte bu dönemde gerek firma gerek sektör gerekse ülke ihracatımızda bildiğimizi sandığımız şeyler üzerine bile tekrar düşünmemiz gerekiyor gibi geliyor bana.
Gelecek tabi ki kaotiktir. Hele ki böylesi bir dönemde gelecekle ilgili büyük harflerle konuşmayı doğru bulmadığım gibi gelecekle ilgili büyük harflerle konuşanları zihin hijyenimi korumak için dinlemekten kaçınıyorum.
Tüm bu nedenlerden dolayı da görüşlerimi ve yorumlarımı bugünkü penceremden yani bir yönüyle öngörü (forecast) değil an görüyle (nowcast) yorumlamaya çalışacağım. Bu vesileyle de Türk sanayisinin ve ihracatçısının en temel hedefinin rekabetçilik ve verimlilik olması gerektiğini, bu konular üzerine daha fazla çalışmamız gerektiğini söylemek isterim.
İhracat çevre ülkelerle başlar
Gelelim asıl konumuza… sadece bu dönem özelinde değil, ihracat çevre ülkelerle başlar. Bu zamana kadar ülkelerle ilgi çok sayıda araştırma yaptım ve yazılar yazdım. Tüm ülkelerin dış ticaretinde çevre ülkelerin ağırlığını gördüm. Navlun süreleri, lojistik maliyetler, kültürel yakınlık, tarihsel süreçler gibi unsurların ülkelerin çevrelerindeki ülkelerle ticaretlerini etkileyen önemli faktörler olduğunu idrak ettim.
2024 ihracat verilerimize baktığımızda; çevre ülkelerimizde Yunanistan’a yüzde 27, Bulgaristan’a yüzde 13,7, Irak’a yüzde 9,8, Gürcistan’a yüzde 10 artışlar görüyoruz.
Dairemizi biraz daha genişleterek bakalım. 2024 yılında ihracatımız Romanya’ya yüzde 15,2, K. Makedonya’ya yüzde 5, Arnavutluk’a yüzde 31, Ürdün’e yüzde 30, S. Arabistan’a yüzde 24,8 artmış.
Türkiye ihracatı 2024 yılında yüzde 2,5 artış gösterdi. Gördüğünüz üzere çevre ve yakın coğrafyada ihracat artış oranımız çok daha fazla.
Dünyada farklı risklerden dolayı friend shoring, near shoring gibi kavramların daha çok kullanıldığı bir dönemdeyiz. Diğer yandan Türkiye dış politikasında da çevre ülkelerle pozitif gündem yaratmak hedefi de çevre ülkelerle ticaretin daha önemli bir yıl olabileceğini gösteriyor.
Yakın Coğrafyada bizi bekleyen en büyük risklerden biri Çin
Burada şu parantezi açmakta fayda görüyorum. Çevre ülkeler ve bölgeler bizim ticaretimizde önemli pazarlar. Batı’nın yaptırımları karşısında Çin’in Batı’ya ihracatı azalsa da Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’da ihracatını önemli ölçüde artırdığını görüyoruz. Çevre bölgelerimizde oluşan Çin tehdidine karşı, yürütmeden iş dünyası sivil toplum örgütlerine, üniversitelerden firmalarımıza önemli görevler düşüyor. Bu bölgeler bugün olduğu gibi yarın da ülke ihracatımız için önemli bölgeler olacaktır.
Kıta Avrupası ve AB tüm problemlerine rağmen en önemli pazarımız
Yaşlanan nüfus, aşırı sağın yükselmesi, kıta içinde siyasi çekişmeler ve yaşadığı ekonomik sorunlara rağmen AB ve Kıta Avrupası bizim için hala önemli bir bölge. Tüm bu sorunlara rağmen 2024 yılı ihracat rakamlarına baktığımıza AB ülkelerine olan ihracatımızda yüzde 5, diğer Avrupa ülkelerine olan ihracatımızda yüzde 7 artışlar görüyoruz.
Lojistik yakınlık, gümrük birliği, Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımız ve Türk ihracatçısının bu bölgeyi çok iyi bilmesinden dolayı sanılanın aksine önümüzdeki dönemde de Avrupa bölgesi ihracatımızda önemli bir bölge olacaktır.
Uzak pazarlar zaman ve farklı bir ekosistem isteyen bölgeler
Uzak pazarlarda ise sürdürülebilir ihracat farklı bir ekosistem istiyor. Bugünden yarına bunu yapmak kolay değil. Rekabetçiliğin yanında finansman, lojistik, ülke markası gibi birçok etken önemli bir hal alıyor.
Kuzey Amerika, Latin Amerika, Sahra Altı Afrika ülkeleri ve Asya pazarlarının hepsi birbirinden ve en önemlisi bizlerin alışık olduğu pazarlardan farklı tüketici kitlesine sahip... Bu pazarları hedefleyen firmaların mevcut ihracat pazarlama kurgularıyla ilerlemeleri yeterli olmayabilir. Uzak pazarlar bizler için yakın pazarlardaki yoğun rekabetten sıyrılma imkânı sunabilir, karlı fırsatlar da oluşturabilir ancak bana sorarsanız özellikle içinde bulunduğumuz dönemde sınırlı enerjimiz ve kaynaklarımızı en doğru şekilde kullanmak gerekiyor.
Suriye’de yeni dönem ihracatımızı nasıl etkiler?
Tabi ki düzelen ilişkilerle birlikte Suriye’nin tekrar inşası noktasında Türkiye’nin ihracatı ve pazardan alacağı pay artacaktır. Ancak Suriye’de her şey yolunda gitse bile ihracatımıza çokça konuşulan etkiyi getirmesi çok da kolay olmayacaktır.
Lakin benim kendi penceremden gördüğüm en önemli nokta, bizim Orta Doğu bölgesindeki lojistik avantajımız. Orta Doğu ülkelerine ihracatımızda navlun sürelerinin azalması Türkiye ihracatı için önemli olacaktır.
Rusya-Ukrayna, İsrail-Hamas Savaşı ve yeni Trump döneminin de ihracatımızın üzerine muhtemel etkileri olacaktır.
Ölçek, finansmanın kalitesi, verimlilik, rekabetçilik sorunlarımıza rağmen önemli avantajlarımızın da olduğunu görmemiz gerekiyor. Ülkemiz 4 saatlik uçuş mesafelisiyle yaklaşık 1,5 Milyar insanın yaşadığı ve 51,2 drilyon dolar Gayri Safi Milli Hasıla’ya sahip 67 ülkenin merkezinde bulunuyor. Önümüzde birçok risk ve fırsat var. Bu dönemde firmalarımıza, iş dünyası sivil toplum örgütlerimize ve hükümetimize önemli işler düşüyor.