2025 bütçesiyle öngörülen harcamalar gerçekçi mi?...

Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Geçen hafta 2025 yılı vergi gelirlerinin toplanıp toplanamayacağını irdelemiştik. Şöyle ki; 2025 yılsonu enflasyon hedefi yüzde 17,5 olarak öngörüldüğü halde vergi gelirlerinde yüzde 50’nin üzerinde artış hedeflenmişti.

Bu hafta 2025 yılı bütçe giderlerine fokuslandığımızda da enflasyonla mücadele programının ve kamuda tasarruf anlayışının izlerini göremiyoruz.

Önce 2024 ve 2025 yılı bütçeleri temel büyüklüklerini hatırlayalım:

Buna göre 2025 yılı bütçe giderleri 2024 yılına göre yüzde 31,7 artırılmış.

Bu üst toplama bakınca bütçe giderlerinin enflasyonla uyumlu olduğunu zannetmeyelim.

2024 yılsonu enflasyonu yüzde 41,5 ve 2025 yılsonu enflasyonu da yüzde 17,5 hedeflendiğine göre bütçe giderlerinin daha fazla artmış olduğunu anlıyoruz. Hele de alt rakamlara baktığımızda bazı gider kalemlerinin önlenemez yükselişini görüyoruz.

Şöyle ki bütçe giderleri içerisinde önlenemez artış sergileyen faiz giderleri yüzde 55,5 artışla 1,2 trilyon liradan neredeyse 2 trilyon liraya çıkmış. Yani faiz giderleri yükselişi devam etmiş. Bir başka açıdan 2024 yılı bütçe giderleri içerisinde faiz giderleri yüzde 11,3’den yüzde 13,3’e yükselmiş. Adeta AK Parti Hükümeti’ni iktidara getiren koşullara geri dönülmüş.

Nitekim merkezi yönetim borç serüveni bunu çok net bir şekilde sergiliyor.

- Şöyle ki merkezi yönetimin iç ve dış borç stoku 2024 yılı Ağustos ayı itibariyle 8,3 trilyon lirayı aşmış.

- Bu rakam 8 ay öncesi yani 2023 yılı sonunda 6,7 trilyon lira imiş. Yani kamunun toplam borç stoku 8 ayda yüzde 24 artmış.

- Geriye doğru gittiğimizde adeta geometrik dizi mantığıyla artan bir borç stoku oluşmuş.

- Örneğin 2018-2023 arası dönemde toplam borç stoku 6,3 kat artış sergilemiş.

- Böylece dünyanın en yüksek faiz oranını veren Hazinemiz işin kolayını bulmuş.

Biz yine 2025 bütçesiyle öngörülen gider kalemlerinin ayrıntısına bakalım.

- Tekrar hatırlatalım, bir önceki yıla göre bütçe giderlerinin artışı yüzde 31,7 olduğu halde faiz giderlerinin artışı yüzde 55.5 olmuş.

- Kamuda tasarruf tedbirlerinin ilan edildiği dönemde personel giderleri de genel bütçe giderlerinin artışının üzerinde bir artış sergileyerek yüzde 35 olarak öngörülmüş. Kaldı ki; asgari ücret artışının yüzde 25-30 bandında olması yönünde ta ABD’den oluşturulan kamuoyu baskısına rağmen, personel giderlerindeki artış acaba ne ile izah edilecek? Personel deposu haline gelen kamu kesimine yeni personel alımları mı olacak? EYT yoluyla yılsonuna kadar kamudan ayrılacakların yerleri mi doldurulacak? Zaten işaretler başladı bile…

- Yine tasarruf tedbirlerine rağmen 2024 yılı mal ve hizmet alımları yüzde 52 artırılmış. Acaba bu artışta, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki mal ve hizmet alımlarının toplam bütçedeki tutarın yüzde 1’ini aşmasının etkisi olmuş mu?..

- Bu arada sermaye giderleri kalemi olarak bilinen yatırım harcamaları bütçesi de 2024 yılına göre yüzde 38 artırılmış. Yani enflasyonla mücadele programı yine ıskalanmış. Özellikle yol yapımı sevdası terkedilmemiş.

Bu arada çok önemli bir kalemin de bütçeye yerleştirildiğini hatırlatalım.

Bütçedeki borçlanma limitleriyle de oynanmış. Devlet iç borç limiti küçültülmüş. 2024 yılında genel bütçe başlangıç ödeneğinin yüzde 3’ü ile sınırlandırılan iç borç limiti yüzde 1’e indirilmiş.

Ancak; yurt dışı borçlanmaya ilişkin 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 8/A maddesiyle 2013 yılında yine bu hükümet tarafından getirilen Hazine’nin özel sektöre ait borçlarını üstlenimi limiti, 2024 yılında 1,5 milyar dolardan sessiz sedasız 5 milyar dolara çıkarılmış. Bu düzenleme durup dururken getirilmiyor. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” derler ya Hazine’nin 2025 yılında bazı özel borçları üstleneceği anlaşılıyor. Peki Mehmet Şimşek, liberal (!) düşüncesi ile buna nasıl fırsat veriyor?..

Peki, ne yapılmalıydı?...

- Her şeyden önce enflasyon hedefiyle uyumlu bir bütçe rakamı oluşturulmalıydı.

- Bütçe giderlerinin finansmanında borçlanma yerine vergi yolunu seçmeliydi.

- Ancak elbette ki dolaysız vergilere yönelmeliydi (ama hiçbir hareket yok).

- Kamu harcamalarında verimlilik ilkeleri uygulanmalıydı.

- Kamunun en büyük harcama yeri Ankara’nın bazı harcamaları frenlenmeliydi.

- Örneğin pek çok kamu binası elden çıkarılmalıydı ve ışıl ışıl yerlerde tasarrufa gidilmeliydi.

Açıkçası 2025 bütçesinin gider veya harcama tarafı da uygun ve hedeflenen politikalarla uyumlu değil.

Tüm yazılarını göster