Türkiye’de sanayi üretimi 2023 yılının tamamında inişli çıkışlı bir grafik çizdi. Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretim Verisi en sert daralmayı 2023 yılında yaşadığımız büyük deprem felaketiyle birlikte göstermiş ve Şubat 2023’te aylık yüzde - 5,9 olarak gerçekleşmişti. Bu tarihten sonra yükseliş ve daralmaları peşi sıra izledik. Genel seçimler sonrasında ise zayıf seyir hep devam etti. Ekim 2023’te yüzde 0,4 olarak gerçekleşen gerileme Kasım 2023’teki yüzde 1,4 oranındaki sert bir daralma ile devam etmiş gözüküyor. Bu sert daralma ile birlikte 2018 yılından bu yana üst üste beş ay aylık bazda daralma ile en uzun seriye de ulaşılmış durumda.
Veriler İstanbul Sanayi Odası tarafından ölçülen PMI verileri ile uyumlu. Orada da altı aydır eşik değer 50’nin altındayız. Eşik değerin üstünde büyümeye işaret ederken, altının daralmaya işaret ettiğini bir kez daha hatırlayalım.
Bu daralmanın bir kısmı Merkez Bankası tarafından atılan sıkılaşma adımları ile ilintili hiç şüphesiz. Üretim hacmi artışına ilişkin beklentilerin zayıf seyrettiğini TCMB tarafından gerçekleştirilen ‘İktisadi Yönelim Anketi’nde görmüştük. Finansmana erişim geçmiş dönemlere kıyasla daha kolaylaşmış olsa da finansman maliyetlerdeki artış finansman olanaklarını zorlayan önemli bir unsur haline dönüşmüş durumda. Bunun yanında özellikle dış pazara çalışan firmalar açısından üretim maliyetlerindeki artış ve ihracat iklimindeki zayıflık sanayi üretimini tehdit eden boyuta geldi. Bunlar üretimi aşağı yönde baskılayan temel unsurlar olarak ortada duruyor. İç talepteki yumuşama da üretimde aylık düşüşlerin bir başka sebebi. Üstelik iç talep koşulları önümüzdeki aylarda daha sıkı hale gelecek. Finansman maliyetlerinin düşeceğine yönelik bir beklenti de yok.
Bunlar içeride yaşadıklarımız.
Dışarıda durum nedir diye baktığımızda, bu hafta (09.01.2023) Dünya Bankası’nın Ocak Ayı ‘Küresel Ekonomik Beklentiler’ Raporu yayımlandı.
Küresel ekonomi açısından rapordan ulaşılan sonuçlar hiç iç açıcı değil.
Dünya Bankası Pandemi sonrasında küresel büyümenin 1990'lı yıllardan beri en zayıf performansı kaydedeceğini bildirdi. Dünya Bankası son yayımladığı öngörülerde yüksek borçlanma maliyetleri ve jeopolitik gerilimlerin etkisiyle küresel ekonominin 2024'e kadar ki 5 yıllık dönemde 30 yılın en kötü performansına doğru ilerlediği yönünde uyarıda da bulundu. Eğer küresel Dünya Bankası’nın öngördüğü şekilde gerçekleşirse 2024 yılı üst üste üçüncü yavaşlama yılı olacak.
Uzun zamandır devam eden yüksek enflasyon, kısıtlayıcı kredi koşullarını, ivmesiz küresel ticaret ve yatırımı dizginlemeye yönelik sıkı para politikalarının gecikmeli ve devam eden etkileri maalesef büyüme üzerinde etkisini gösteriyor.
Dünya Bankası raporuna göre;
Son yıllarda daha yaygın hale gelen artan ticaret kısıtlamaları hem yakın hem de uzun vadeli küresel büyüme beklentilerine zarar verme riski taşıyor. Ticarete yönelik kısıtlamalar ekonomik verimliliği de azaltma eğiliminde. Bu kısıtlamalar ve korumacılık tedbirleri nedeniyle tedarik zincirleri yoluyla artan dolaylı bağlantılarla birlikte ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılık modelinde bir değişiklik görebiliriz. Bunun ilk işaretlerini Çin’in yerine Hindistan’ın koyulmasına yönelik çabalarda ve İtalya’nın Çin’in kuşak yol projesinden çıkma kararında görmeye başlamıştık zaten.
Rapor, küresel ticaretteki büyümenin, büyük ekonomilerde yerli sanayilere yönelik sübvansiyonların arttırılması da dahil olmak üzere diğer çeşitli dış ticaret politika önlemleri nedeniyle azalma riski gösterebileceğini söylüyor. Uzun vadede, yatırım ve ticaret ağlarının daha fazla parçalanması, sınır ötesi teknolojik yayılımı sınırlayarak, verimliliği azaltarak ve fiyatları artırarak potansiyel büyümeyi zayıflatabilecek unsurlar olarak gözüküyor.
Bununla birlikte Çin’in küresel büyüme üzerindeki etkisi bu raporda da vurgulanmış.
Çin’in 2023 yılında yüzde 5,2 büyümesini bekliyor Dünya Bankası. Bu büyüme tahmini Haziran 2023 tahmininin 0,4 puan altında. 2023 başında tüketimde yaşanan büyüme kısa soluklu oldu. Konut geliştiricilerin yaşadığı sorunlar ise gayrimenkul satışlarındaki düşüş ve artan finansal baskılarla daha da görünür hale geldi. Gayrimenkul yatırımları geçtiğimiz yıl iyice daraldı. Altyapı yatırımları da Pandemi öncesi dönemin gerisinde kaldı. Sabit yatırım harcamaları yatayda seyretti. Özel tüketim 2023 sonuna doğru cılız bir artış gösterse de tüketici güveni zayıf kalmaya devam etti. Zayıf dış talep ihracat üzerinde baskı oluşturdu. Kamu otoritesi, faiz oranlarının düşürülmesi ve konut alımları için mevduat gerekliliklerinin de dahil olduğu çeşitli teşvik önlemlerini uygulamaya koyarken, harcamaları desteklemek için kamu borçlanma senetleri ihracı genişletildi.
Fakat tüm bunlar özlenen büyümenin geri gelmesi için yeterli olmuyor. 2024 yılında Çin büyümesinin yüzde 4,5 civarında olmasını bekliyor Dünya Bankası. Bu 2023 yılına göre daralma anlamına geliyor. Gayrimenkul sektörü hala Çin’in yumuşak karnı ve bu süreci kazasız belasız atlatmak da çok güç. Bunun yanında zayıf küresel talebin ihracat üzerinde baskı oluşturması ve yavaşlayan iç talep büyümesinin metaller de dahil olmak üzere ithalatı engellemesi nedeniyle ticari büyümenin de 2024'te zayıf kalması çok muhtemel. Çin’in artan borçlarının yatırımları kısıtlaması, demografik olumsuzluklar gibi unsurların potansiyel büyümeyi olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Çin büyüyemeyince küresel büyüme de olmuyor. Yani ne Çin ile ne de Çin’siz hayat mümkün.
Rapora göre gelişmiş ekonomilerde bankacılık sistemindeki stresin azalması ve enflasyonun gerilemesi nedeniyle küresel büyüme görünümüne ilişkin riskler Haziran 2023’ten bu yana bir miktar daha dengeli hale gelmiş durumda. İyileşme devam ettikçe riskler de aşağı yönlü olmaya devam ediyor.
Buna karşılık jeopolitik riskler ve sıcak çatışma ortamı ihtimali büyüme önünde büyük bir risk olarak duruyor. 2024 yılının genelinde mevcut riskli bölgeler olası gerilim artışı ya da dünyanın başka bölgelerinde ortaya çıkabilecek jeopolitik gerilimlerin emtia piyasaları, ticaret ve finansal sistem üzerinde belirsizlik yaratması büyüme beklentileri üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Zayıf büyüme, artan borçlar ve hâlâ yüksek olan faiz oranları, özellikle daha kırılgan gelişmekte olan gelişmekte olan ülkelerde finansal stres riskini artırıyor.
Raporun İklim Değişikliğine yönelik risk gösterimini başka bir yazıda ayrıntılı incelemek lazım.
Görünen o ki, 2024 yılının ana teması ‘Büyüme’ olacak gibi duruyor.