2024 ekonomik görünümü: Züccaciye dükkânında hala filler var

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Her ne kadar 2024’e dair küresel beklentiler 2023’ten daha iyi olsa da beklentiyi abartmamakta fayda var. Çünkü 2024 var olan risklerin gölgesinde zor bir yıl olacak. Yani züccaciye dükkânındaki filler hala dışarı çıkamadı, kırıp dökmeden mahir eller tarafından oradan çıkarılmaları gerekiyor. Bir yanda başta ABD olmak üzere birçok ülkede yapılacak seçimler, diğer tarafta Avrupa’nın durgunluğa girmesi, Ortadoğu’da süregelen çalkantılar, Rusya’nın Batı ile amansız kavgası, Çin-ABD ticaret savaşı olarak başlayıp soğuk savaşa dönmekte olan gerginlik, enerjideki sancılı dönüşüm ve iklim değişikliği rahatsızlık vermeye devam edecek.

Böylesi bir hassas ve zorlu ortamda, içine girdiği çalkantıdan çıkışın yollarını arayan Türkiye ekonomisine dair öngörüler de çok parlak değil. İyimser olanlar da çok ihtiyatlı bir iyimserlik içindeler. İşte öne çıkan bazı öngörüler:

- Türkiye’de hem ekonomi hem de siyasette 2024 parçalı bir yıl olacak. Özellikle ekonomide seçimden önce ve sonra iki farklı ekonomi politikası ve uygulaması görebiliriz. Asgari ücrete yapılan artışın boyutu seçim öncesi uygulamalarının neler olabileceği hakkında fikir veriyor.

- Bu yılın ana riski 2023’te de olduğu gibi enflasyondur. Türkiye 2022 sonunda açıkladığı Orta Vadeli Program’da 2023 yılı sonunda enflasyonun yüzde 24 olmasını hedefledi ama dün açıklanan rakamlara göre çok büyük bir sapmayla yüzde 64,77 olarak gerçekleşti. Enflasyon son yedi aydaki parasal sıkılaşmanın etkisiyle gerileyecek gerilemesine ama yüksek kalmaya devam edecek. Beklentiler 2024 sonu itibariyle yüzde 40’ın üzerinde kalacağı şeklinde.

- Büyüme 2024 sonunda yüzde 3 dolayında kalabilir. Eğer kalmaz ve daha yüksek çıkarsa enflasyonda ve dış dengede beklenen nispi rahatlama olmayabilir. Çünkü maalesef “Ne kadar büyüme o kadar cari açık” ya da daha doğrusu “Ne kadar cari açık o kadar büyüme” şeklinde özetlenebilecek bir modelimiz var.

- Dış dengede düzelme var ama hala normalin çok uzağındayız. Ödemeler dengesi aylık bazda cari fazla veriyor fakat konjonktürel bir durum bu. Ekonomideki yavaşlamaya bağlı olarak bu yıl GSYH’nın yüzde 3-3,5’i dolayında bir açık verebiliriz.  Ne yazık ki; hala ithalatı artırmadan ihracatı artıracak durumda değiliz. Kaldı ki, küresel çapta ihracat açısından çok uygun koşulların olduğu söylenemez. 2023’te ihracat yüzde 0,6 gibi düşük bir artışla 255,8 milyar dolar olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl için 375 milyar dolarlık bir hedef ortaya koydu ama 2024’te de hem kur hem de küresel görünüm ihracatçı açısından çok parlak değil. Bu nedenle 2023 seviyesinin çok fazla üzerine çıkılması mümkün olmayabilir.

- Para ve makroekonomi politikalarının sürdürülebilirliği hala önemli bir risk oluşturmaya devam ediyor. Kafalarda hep aynı soru var: Politikalarda bir U dönüşü olur mu?  Ben bu olasılığın düşük de olsa var olduğunu düşünüyorum.

- Bu yıl düzenlemeler anlamında da hazırlıklı olmakta fayda var. Seçim sonrası farklı düzenlemeler gelirse şaşırmayalım.

- ABD’nin seçim yılında yeni krizler olur mu? Türkiye’nin Batı ile özellikle ABD ile ilişkileri her zaman önemli bir belirleyici olmuştur. İki müttefik arasındaki ilişkiler mayın dolu bir yola benziyor. Mutsuz ve sorunlu bir evliliğe benzetenler de var. Kısacası ABD ile ilişkiler söz konusuysa risk her zaman var, 2024’te de olacak. Türkiye’nin ABD’den bazı beklentileri ve talepleri var. Amerika'nın milli güvenliği doğrudan etkileyen konularda somut adımlar atması gerektiğini söylüyor. F-16 tedarik ve modernizasyon talebinin bir koşul ve sınırlama olmaksızın bir an önce sonuçlandırılmasını istiyor.

- İş planlarına ve gelecek öngörülerine dahil edilmesi gereken bir “İstanbul depremi” var. Olası deprem demiyoruz çünkü olacak. Tüm şirketlerin ve kurumların oturup iş sürekliliği ve deprem planlarını en ince detayına kadar yapmış olmaları gerekiyordu. Yapmayanların da süratle yapması gerekiyor.

- Para ve kur politikası tarafında gördüğüm kadarıyla Merkez Bankası mayıs ayından bu yana başlattığı normalleşmeyi 2024 yılında da sürdürmeyi hedefliyor. Banka bir anlamda 2001 krizinin hemen sonrasında oluşturulan fabrika ayarlarına dönmeye çalışıyor. Geçen hafta açıklanan Para ve Kur Politikasından da görüleceği üzere 2 yıl önce ilan edilen Türkiye Ekonomi Modeli defnedilmiş oldu.

- Geçen yıl ortasında başlatılan parasal sıkılaştırmanın orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak şekilde korunacağı vurgulanıyor. Ben bu ve benzeri ifadeleri Merkez Bankası’nın 2024’te, önceliği olan fiyat istikrarına odaklanacağı şeklinde anlıyorum. Faiz artırımları sona erse bile indirimler en erken 2024 son çeyreğinde başlayabilir. Yani Türkiye yüksek faiz ile bir süre daha yaşamaya devam edecek.

 - Son dönemde ihracatçıların zorlandığı ve TL’nin değer kaybına izin verilmesi gerektiği gibi bazı görüşler dillendirilmeye başlanmıştı. Ama program öyle demiyor. Para ve kur programında “TCMB, döviz kurlarının seviyesine ilişkin herhangi bir hedefi gözetmemekte olup, kurların düzeyini ya da yönünü belirleme amacıyla herhangi bir döviz alım ya da satım işlemi yapmayacaktır” denilerek bu beklenti boşa çıkarılıyor. TL’de enflasyonun üzerinde bir değer kaybı bile olmayabilir.

Tüm yazılarını göster