2023 yılını kapatmakta olduğumuz bu günlerde geriye dönük bir değerlendirme yapmanın uygun olacağını düşünüyorum. Zira 2023 yılı iki farklı ekonomik politika setinin uygulandığı bir yıl oldu. 2023 yılının ilk 5 ayına ultra genişlemeci para ve maliye politikaları ile artan piyasa düzenleme ve kontrolleri damgasını vurdu. Yılın ikinci yarısında ise kademeli bir çerçevede sıkılaşan bir para politikası ile ekonomimiz şekillendi. Kamu maliyesinde yaz aylarında vergi oranlarında artışla bütçedeki açılma kontrol altına alınmaya çalışılsa da artan giderler kaynaklı maliye politikası genel olarak genişlemeci çerçevede uygulandı. Piyasa kontrol ve düzenlemelerinde birtakım sadeleşme adımları atılsa da 2018 sonrası ekonomik hayata giren birçok düzenlemeye devam edildi.
Şimdi gelin 2023 yıl sonu itibarıyla, Türkiye ekonomisinin ana çerçevesindeki gelişmeleri değerlendirelim.
- Büyüme ve istihdam
Türkiye ekonomisi genişlemeci para ve maliye politikalarının etkileriyle 2023 yılının tamamını muhtemelen %4’ün üzerinde bir oranda büyüyerek tamamlayacak. Bu oran OECD ülkeleri genelinde en yüksek büyüme oranı olacaktır. 2023 yılında büyümenin ana motoru, yüksek enflasyon sebebiyle öne çekilen tüketim oldu. Bu büyüme modelinin sürdürülemez olması sebebiyle yeni ekonomi yönetimi para politikası ile ekonomiyi yavaşlatma kararı aldı.
Hükümetlerin genel olarak yüksek büyümeyi tercih etmesindeki en önemli etken istihdamı desteklemek ve toplumun refahını artırmaktır. Bu çerçevede Ekim ayı itibarıyla %8,5’e inen işsizlik oranı da sevindirici bir çıktı olarak değerlendirilebilir. Ancak istihdam piyasasında detaylara bakacak olursak, 2023 yılında ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesi oldukça düşük olduğunu göreceğiz. 2023 yılı Ekim ayında toplam istihdam 31,8 milyon kişi ile bir önceki yılın aynı ayına göre sadece 240 bin kişi arttı. Ekonomik büyüme %4’ün üzerinde beklenirken istihdam artışı %0,8 ile sınırlı kaldı. Oysa birçok OECD ülkesi 2023 yılında ekonomik büyüme oranının oldukça üzerinde oranlarda istihdam yarattı. Ayrıca bu dönemde 15 yaş üstü nüfusumuz 642 bin kişi artmışken, iş gücü ise 258 bin kişi azalmış. Hali hazırda OECD genelinde en düşük istihdam oranına sahip ülkelerden biri iken iş gücünün azalması toplumun refahı adına olumsuz bir gelişme oldu.
- Enflasyon, kur ve faiz
2023 yılının en sıcak konusu hanehalkının satın alma gücünü hızla eriten enflasyondu. Enflasyonu kontrol altına almak için Merkez Bankası'nın yeni yönetimi faizleri artırma kararı aldı. Ancak faiz artışının ekonomik büyümeyi aşağı çekmemesi adına faiz artışının tek seferde yapılması yerine kademeli bir artış politikası tercih edildi. Kurumsal çerçeveye olan güvenin düşük olması kaynaklı yaz aylarında yaşanan yüksek kur şokları ve fiyatlama davranışlarındaki ataletin etkisiyle 2023 yılında tüketici enflasyonunda geri çekilmeyi yaşayamadık. Zira 2022 yılsonunda %64 olan tüketici fiyatları bu yıl Kasım ayında %62 oldu; Aralık ayında da muhtemelen 2022 yıl sonuna benzer bir oranda gerçekleşecektir.
Tabii bu dönemde faiz oranlarında çok ciddi bir yükselişle karşılaştık. Mayıs ayında %8,5 olan politika faiz oranı Aralık ayında %42,5’e yükseldi. Politika faiz oranındaki artış ve piyasa müdahalelerinin azaltılmasıyla, mevduat ve kredi faiz oranları da sert bir şekilde yükseldi. 2022 yıl sonunda %24 olan TL mevduat faiz oranı 2023 yıl sonunda %52’ye yükseldi. Bu dönemde ticari kredilerde faiz oranı %52’ye, ihtiyaç kredisinde ise %62’ye yükseldi. Bu da politika faizinde kademeli sıkılaşmanın fiyat ve faiz maliyetinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
- Dış ticaret
Dış ticarete bakacak olursak, tüketim kaynaklı ekonomik büyümenin dış denge üzerine de yük getirdiğini görüyoruz. 2023 yılının ilk 10 ayında toplam ithalatın $303,8 milyar ile bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,1 oranında arttığını görüyoruz. Bu düşük bir artış gibi görünebilir; ancak ithalat artışının sınırlı olmasındaki ana etken emtia fiyatlarındaki çekilme oldu. Zira bu dönemde enerji ithalatı %29 oranında azalırken, yüksek iç talebin etkisiyle enerji dışı ithalat %12,2 oranında arttı. Bu dönemde ihracattaki artışın ithalat artışının altında kalmasıyla da dış ticaret açığı 93,9 milyar dolara yükseldi.
- Kamu maliyesi: Bütçe açığı ve kamu borç
2023 yılında seçim kaynaklı yapılan harcamalar, Kahramanmaraş merkezli depremin getirdiği yük ile artan faiz oranlarının bütçe finansmanını artırması kaynaklı bütçe giderlerinde yüksek artış meydana geldi. 2023 yılı Kasım ayı itibarıyla bütçe giderleri %102 oranında artarak 5,2 trilyon TL’ye ulaştı. Faiz giderleri ise %116 oranında artarak 632 milyar TL oldu. Bu dönemde bütçe açığı da 532 milyar TL’ye yükseldi. 2022 yılının ilk 11 ayında açığın 21 milyar TL olduğunu düşünürsek bütçede önemli bir bozulma olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bütçedeki bozulmanın etkisiyle borç stokun da arttığını görüyoruz. 2022 yılı Kasım ayında merkezi yönetim borç stoku toplam 3,9 trilyon TL iken bu sene Kasım ayında %68 oranında artarak 6,6 trilyon TL’ye yükseldi.
2023 yılında Türkiye ekonomisine ilişkin ana göstergeler ekonominin dengelenmeden oldukça uzak olduğunu gösteriyor. Bu da istikrar programının 2024 yılında kesintisiz uygulanmasının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Ancak makro-finansal dengelenmeyi sadece enflasyonu düşürmek, kurda istikrar sağlamak, kamu mali dengeleri ve dış ticarette sürdürülebilirliğe ulaşmak olarak değerlendirmemek lazım.
Türkiye ekonomisinin en yakıcı sorunlarından biri toplumsal refahtaki gerileme, gelir dağılımı ve adaletindeki bozulmadır. Genele yaygın bir istikrar elde etmek için de sadece faiz oranlarını yüksek tutmak yeterli değildir. Bunu sağlayacak en önemli konu yapısal reformlardır. Bunların başında; hukuk sisteminin etkinliği ve kurumlara olan güvenin artırılması, liyakatin ve hesap verilebilirliğin pekiştirilmesi, eğitim sistemi ve iş gücü piyasalarının iyileştirilmesi gibi alanlar başta yer almaktadır. Bu alanlarda atılacak adımlar, Türkiye’de yeniden dengelenme sürecinin daha az hasarla atlatılmasına ve Türkiye’deki toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesine, gelir dağılımını ve adaletinin iyileştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.