2022’nin son gününe Merkez Bankası’nın “2023 yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi” ve yeni “Makro ihtiyati tedbirler” damgasını vurdu.
Programda gözümüze çarpan üç önemli değişiklik: (i) Hali hazırda %50 olarak uygulanmakta olan mevduatta liralaşma hedefinin %60’a yükseltilmesi, (ii) Bilanço içerisinde %2 civarında olan uzun vadeli sabit faizli Türk lirası menkul değerlerinin payının 2023 yılında %5’e, orta vadede %10’a yükseltilmesi. (iii) Ödeme ve elektronik para kuruluşlarının FAST sistemine doğrudan erişiminin sağlanması.
Piyasa etkileri beş başlıkta toparlanabilir. (i) Türk lirasının reel olarak değer kazanması, (ii) Bankaların artan talebiyle uzun vadeli sabit faizli Türk lirası tahvil faizleri üzerinde aşağı yönlü baskı, (iii) bankaların faiz marjının 2023 ilk çeyreğinden itibaren daralması, (iv) Finansal baskılamadan kaçan hanehalkı ve şirketlerin yabancı para cinsi Türkiye ve dünya varlıklarına yönelmesi, (iv) Reel varlık arayışı içindeki yerleşik yatırımcının Borsa İstanbul’a yönelmeye devam etmesi.
Ortaya çıkan riskler/fırsatlar beş başlıkta özetlenebilir.
Avrupa ekonomisinin sert bir şeklde yavaşladığı ve asgari ücretin rekor düzeyde arttığı bir ortamda Türk lirasının reel olarak değer kazanması katma değeri düşük tekstil, konfeksiyon gibi sektörlerin rekabet gücünü azaltır. Buna karşın kısa vadede enflasyon cephesinde bir rahatlama yaratır.
Uzun vadeli Türk lirası tahvil ağırlığının ilk aşamada %5, orta vadede %10’a yükseltilmesi bankaları giderek artan bir faiz riski ile karşı karşıya bırakıyor. Mevcut politikalardan sert bir dönüş yapılması durumunda banka bilançolarında yönetilebilir tahribat ortaya çıkar. Bankalar enflasyona endeksli tahvillerle bu riski yönetmeye çalışıyor. .
Liralaşma hedefini tutturmak için faiz yarışına giren ve maliyet artışını kredi faizlerine yansıtamayan bankaların 2023 ilk çeyreğinden itibaren faiz marjları düşecektir. Uzun vadeli enflasyona endeksli tahvil pozisyonları sayesinde kısa vadede net karda önemli bir gerileme beklemiyoruz.
Finansal baskılamadan kaçmak isteyen yerleşik yatırımcının yabancı para cinsi Türkiye ve dünya varlıklarına yönelmesi banka bilançolarını küçülterek ve liralaşma stratejisine zarar vererek ekonomi yönetiminin istediğinin tam tersi bir sonuca yol açabilir.
Ödeme ve elektronik para kuruluşlarının FAST sistemine doğrudan erişiminin sağlanması orta vadede bankaların finansal sitemdeki rolünü zayıflatacak bir gelişme olabilir. Ancak bu konuda net bir görüş oluşturmak için somut adımların görülmesi lazım.
Finansal baskılama nedeniyle yerleşik yatırımcının hisse senedine yönelmeye devam etmesini bekliyoruz. 2022 başındaki seviyelere göre dolar bazında %80’e yakın değer kazanan Türkiye hisseleri artık eskisi kadar ucuz değil. Ancak halen sektör şirket seçimiyle makul getiri/risk profiline sahip hisse senetleri bulmak mümkün.