Dün açıklanan resmi TUİK verilerine göre 2023’ü yüzde 64,77 enflasyon ile 2022’ye çok yakın bir oranda (64,27) kapadık. (Enflasyon İTO’ya göre yüzde 75, ENAG’a göre ise yüzde 121 oldu.) Bir başka fiyat artış göstergesi olan Açlık Sınırı (4 Kişilik Ailenin Gıda Harcaması) yüzde 80 artışla 14,025 TL’ye yükseldi. Aynı dönemde net asgari ücretteki artış ise yüzde 100 (8507 TL’den 17002 TL’ye) oldu. Böyle bakıldığında aslında asgari ücret artışının çoğu hesaplamaya göre yeterli olduğu gibi bir sonuca da varılabilir. Ancak, asgari ücret senede 2 (bu sene ile birlikte 1) kere belirlenirken fiyatların sürekli artış göstermesi nedeniyle yapılan zamların alım gücüne katkısı hemen ertesi günden erimeye başlıyor.
Enflasyonla mücadelede kararlılık gösterilmek isteniyorsa bu sene de yılda 2 kere ücret ayarlaması yapılmasının (25+15 gibi) daha doğru olacağını savunuyordum. Böylece hem alım gücü erozyonu bir parça daha az olacak, hem de tek seferde yüksek oranlı bir ayarlamanın enflasyon üzerinde yaratacağı ekstra ivmeden kaçınılabilecekti. Bu tercih edilmedi. Şimdi, bu aydan sonra gelecek olan enflasyon oranlarını takip edeceğiz. Özellikle ilk 5 ayın oranları seneyi belirlemede oldukça etkili olacak.
2023 enflasyonunun ana harcama grupları bazında incelediğimizde ilginç verilerle karşılaşıyoruz. Endekste en çok ağırlığı olan gruplar gıda (yüzde 25), konut (yüzde 17) ve ulaştırma (yüzde 15). Bunlardan özellikle gıdanın alt gelir gruplarının harcama sepetindeki ağırlığı çok daha fazla. Ancak, maalesef ki bu üründeki fiyat artış oranı yüzde 72 ile TÜFE’nin oldukça üzerinde. Üstelik önceki 2 sene de gıda fiyatlarındaki artış TÜFE’nin üzerinde kalmıştı. (2021’de 8.6, 2022’de ise 12.5 puan üzerinde.) Ancak bu sene diğer 2 sene ile arasında şöyle bir fark olduğunu da vurgulamak lazım: Dünya gıda fiyatları 2021’de yüzde 26, 2022’de yüzde 12 arttı, ancak geçtiğimiz sene yüzde 15 azalış gösterdi. Buradan da özellikle bu seneki gıda fiyatlarındaki artışın Dünya piyasalarından kaynaklanmadığını ve ülkemize mahsus olduğunu görüyoruz. Tarım ve hayvancılıktaki reform çalışmalarının yetersizliği bunun başlıca sebeplerinden biri olsa gerek.
Bu sene konut kira artışları en çok gündemde olan konulardan biriydi. Haziranda artışlara yüzde 25 sınır getirilmesi çok tartışıldı. Ancak buna rağmen kira artışı yüzde 109 artış gösterdi! Evlerde doğalgaz kullanımında 25 metreküplük istisna ve elektriğe ise sene içinde önemli bir indirim uygulandı. Böylece elektrik-gaz fiyatlarında yüzde 3.5 azalma sağlanırken, toplam konut harcamalarındaki artış da yüzde 40 ile sınırlanmış oldu. Ancak buralarda yapılan sübvansiyonların bu sene büyük ölçüde geri alınması ve böylece de bu harcama grubundaki fiyat artışlarının ortalama enflasyonun üzerinde seyretmesi beklenebilir.
Gıda ve ulaşım alt harcama gruplarının enflasyona etkisi yüzde 30 ile neredeyse toplam enflasyonun yarısına yakın. Toplam içinde ağırlığı göreceli düşük olmasına rağmen enflasyona yüzde 7,4 ile üçüncü yüksek katkıyı yapan Lokanta ve Oteller grubunda belirleyici olan yüzde 97 artışla yemek fiyatları olmuş. Gıda enflasyonundaki artış yüzde 72 iken yemek fiyatlarının çok daha fazla artması hizmetler sektörünün fiyatlamada daha rahat olduğunu göstermekte.
Hizmetler grubundaki bu trendi çekirdek enflasyon verilerinden de görebiliriz. Özellikle “B” ve “C” endekslerinin aralık ayında senelik olarak 75’er baz puan artış göstermesi müsbet bir gelişme değil. Hizmetler sektörü daha çok gelir düzeyi daha yüksek ve enflasyondan etkilenimi daha düşük orta ve orta-üst gelir gruplarına hitap ettiği ve daha az rekabetçi bir konumda oldukları için, fiyatlarını diğer gruplara göre daha rahat artırabilmiş gözüküyorlar. Ayrıca, daha rekabetçi olan sanayi bazlı sektörlerde fiyatların aşağı-yukarı esnekliği daha fazla iken hizmetler sektöründe durum böyle değil. Enflasyon ile savaşımda bundan sonra hizmetler sektörü fiyatlamalarının takibine daha çok ağırlık verilmesi gerekiyor.